Cumhuriyetin yüzüncü yılını her alanda bilimsel değerlendirmelerle güçlendirmeliyiz.
Tarihimizdeki gerileme ve yıkılmaların ekonomik sorunlardan kaynaklandığı ortaya konulmuştur. ( Afet İnan, “Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi”, sayfa 105-119)
Osmanlı yönetimindeki tüm çabalar halkın ihtiyaçları için değil, bürokrasi-azınlıklar ve üst yönetimin hırsları-amaçları-çıkarları için yapılmıştır.
Cumhuriyetin yakın öncesinde, ekonomik bağımsızlık olmadan politik bağımsızlığın olamayacağı söylenmiştir.
Hüseyin Avni Şanda yazdığı değerli iktisat tarihi kitaplarında Osmanlının son dönemlerinde nasıl yarı sömürge haline getirildiğini belgeleriyle anlatmaktadır.
Yaşantısını sağlayamayan bir devlet nasıl bağımsız olabilir?
1930’lu yıllarda “devletçi sanayileşme” başarılı bir biçimde uygulanmıştır.
Ekonomide üç kavram son derece hayatidir.
Bağımsızlık- Bölüşüm ve Büyüme..
Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye için bunlar zorunludur.
Bölüşümün düzeltilmesi için hem artan oranlı vergiler hem de yeni üretkenlik kazançları gerekir.
Çok kazanan daha çok vergi ödeyecek, az kazanan giderek daha az vergi ödeyecektir.
Üretkenlik kazançları ise hiçbir kesime ek yük getirmeden kaynakların doğru değerlendirilmesiyle sağlanacaktır.
Büyüme ahlaklı olacak, ranta değil, yeni istihdama ve verimlilik artışlarına dayandırılacaktır.
İnsan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne önem veren bir yönetimde büyümeye kaynak bulmak kolaylaşır.
Özetle; üretkenliğe dayalı büyüme ve bölüşüm ile ekonomik bağımsızlığı arttırıcı gerçekten “yerli ve milli” uygulamalar..
Ayrıntısını daha geniş bir yazıda ele alacağım.