Türkiye’nin batıcı aydını; ya cumhuriyetçidir ya demokrat, ya sosyalist ya ırkçı, ya faşisttir. Batı edebiyatını, floozfonu, yazarını çizerini iliklerine kadar bilir hatta, 15. yüzyıl Fransız şairlerinden François Villon’u, Charles d’Orleans’ı bilir ve bazı ballad’larını ezbere okur.
Türkiye’nin arapçı aydını; Arap şair yazar ve bilginlerinin hikayelerini, İslam alimi diye hurafeleriyle bilir, anlatır, yazar, çizerler. Bu derece Tarihe, dine, ilme, şiire düşkün olan ilerici ve değerli aydınlar, klasik Türk büyüklerinden o dönemde yaşamış kaç şair ya da bilim adamı sayabilir? Cevap hiçtir. Zira o aydınlıkçıdır, İslam allamesidir, maziyle ilgilenmez, gözü ya gelişmiş Batının değerlerinde ya da İslam adına Arapçılığın 7.yüzyıl algısını yansıtmadadır.
Sağcısından solcusuna, dincisinden darbecisine, kendi siyasi görüşlerini tüm topluma kabul ettirmek için mücadele eden birçok grup vardır.
Cumhuriyeti kaldıralım diyen yoktur. Cumhuriyetin, demokrasi ile taçlanmasını istemeyenlerin derdi nedir?
Fransız Regis Debray’a göre; “Cahil insanlardan meydana gelen bir cumhuriyet, kare şeklinde bir dairedir, çünkü cahil özgür olamaz, kanunların kaleme alınmasına iştirak edemez veya kanunlardan haberi olamaz. Buna karşılık halkının yüzde ellisinin okuma yazma bilmediği bir demokrasiyi düşünmek kesinlikle imkansız değildir.” İşte ölçütleri bu. Mantıkları böyle işliyor:
Bunları yapabiliyorsan cumhuriyetin gözde vatandaşısın… Yapamıyorsan cumhuriyetin sözde vatandaşısın.
Ülkede yaşamak… Üretmek… Vergi vermek… Aile kurmak… Çocuk yetiştirmek… İcabında savaşa gidip canını vermek…
Bunların hiçbiri Türkiye’de Debray gibi düşünenlere yetmiyor. Onlar için birinci şart: Kanunları yazmak ya da yazmasan dahi onları anlamak… Bunun için de okula gitmek. Eğer okula gitmedinse o zaman cumhuriyetin katılanı değil, ancak alkışçısı olabilirsin.
Demokrasi ise okumuş-okumamış ayrımı yapmadığı, herkese oy hakkı verdiği, herkesi kucakladığı için cumhuriyete aykırı bir uygulama oluyor.
Bu anlayışı kabul etmek olanaklı mı? Bence hayır!
Çünkü o zihniyet, cumhuriyetin has vatandaşı olarak siyasetçileri işaret ediyor. Öyle ya, kanunları yazan, onları anlayandan da üstündür! O has vatandaşları besleyen kimlerdir? Beğenmedikleri, aşağıladıkları, küçümsedikleri sıradanlar.
Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir sözü aynı zamanda sıradanları içerir.
Cumhuriyetin vatandaşları arasında, birinci sınıf olanlar ve diğerleri ayrımı yaratmaya çalışanlar, bir de kendilerine cumhuriyetçi diyebiliyorlar!
Cumhuriyet; özgürlük, yaşamı sorgulama, ülkenin ve bireylerin geleceğini güvence
altına almak, halkın iradesine saygı göstermek olduğunu, aynı zamanda güçler ayrılığı ilkesinin içselleştirilmesi, zulme karşı başkaldırı, kimsesizlerin kimsesi olmak, özgür, bağımsız birey yaratmak anlamına da gelir.
Cumhuriyet; bireyi kulluktan çıkarıp özgür hale getirdiğini, güçler ayrılığı ilkesinin yanında medyanın bağımsızlığını sağlamıştır.
Cumhuriyet; düşüncede genç olmak demektir, Cumhuriyet, uygarlık kültürünü topluma yaymaktır, sanatı, sanatçıyı yüceltmektir. Cumhuriyet, toplumun ahlaki değerlerini yüceltmek, değer yargılarına saygı duymak demektir. Cumhuriyet, uygarlaşma ve çağdaşlaşmadır.
Cumhuriyet; çağdaş hukuk anlamına geldiği gibi, çağdaş hukuk normlarına sahip çıkmanın evrensel dünyadan kopmayı önlediği bunda da bireyin önemli olduğu anlamına gelir.
Günün Sözü: Dogmalarla düşünen insanın, gerçekleri algılaması mümkün değildir.