Sevgili Nevin Kızılyar sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul Üsküdar doğumluyum; 86 yaşındayım. Üsküdar Mithat Paşa Kız Enstitüsünden mezunum. Asker eşiyim. Onunla yurdumun birçok yerini gördüm. Dört çocuk annesiyim. Kitap okumayı, şiir yazmayı, elişi yapmayı, Bir de Türk Sanat Müziğini çok seviyorum. İnsanlarla güzel ilişkiler kurmak benim için önem taşıyor.
Asker eşi olarak görev icabı gittiğiniz gezdiğiniz yerleri kısaca anlatır mısınız?
Evlendiğimizde ilk gittiğimiz görev yeri Gelibolu olmuştu. Sonra sırasıyla İstanbul Beykoz Akbaba’ya, arkasından Ankara Polatlı’ya tayin edildi eşim. Burada dünya tatlısı bir Çerkez komşum oldu. Yaşım küçüktü. Onlar bize kol kanat gerdiler. Onları her zaman özlemle sevgiyle anarım. Onlarla irtibatımızı hiç kesmedik. Hala haberleşiyoruz. Ardından Erzurum Aşkale’ye gittik. Üç yıl orada kaldık. O yıllarda orada kışın sebze bulmak çok zordu. Pırasa yerine soğan doğrardım, üzerine pirinç atarak zeytinyağlı pırasa gibi pişirirdim. Domates yazın çok kısa bir süre satılırdı. İklim dolayısıyla burada yetişmezdi çünkü… Aşkale’den sonra Erzincan oldu eşimin görev yeri. Burası şark hizmeti sayılmayınca bir yıl kaldık. Eşimin tayini Tekirdağ Hayrabolu’ya çıktı. Burada altı sene kaldık. Sebze, meyve ve özellikle ayçiçeği boldu. Kapçık adı verilen ayçiçeği çekirdeğinin kabuklarını kışın sobada yakardık. O aralar Kıbrıs nedeniyle Yunanistan ile savaşın eşiğine gelinmişti. Geceleyin evlerde ışıklarımız hep söndürülürdü. Eşim devamlı sınıra tatbikata giderdi. İnanın her gittiğimiz yerde öyle tatlı insanlarla karşılaştık ki hatırladığım zaman gözlerim dolar. 1971 yılında eşim askerlikten emekli olunca İstanbul’a yerleştik.
Eşinizi ne zaman kaybettiniz? Hayatın güçlükleri karşısında nasıl mücadele ettiniz?
Evet… Emekli olduktan dört yıl gibi kısa bir süre sonra 48 yaşında hayatını kaybetti. Çok zor bir soru eşimi 4 Aralık 1975 yılında Atatürk’ün de yakalandığı siroz hastalığından kaybettim. O zaman 42 yaşındaydım; bu zor günümde çocuklarım küçük olmalarına rağmen bana çok yardımcı oldular. Gerçekten kolay değildi büyük oğlum o zaman askerdi. Ama hayatta hem dimdik durmalı asla yenilmemeli diyorum.
Kaç evladınız var? Onları kısaca tanıtabilir misiniz? Sanatla ilgileri var mıdır?
Dört çocuk annesiyim. İki kız, iki erkek… Büyük oğlum Hüseyin emekli evli; büyük kızım Müzeyyen emekli ve ressam; ortanca kızım Neşe emekli şiir yazmayı seviyor; Küçük oğlum Hasan serbest meslek sahibi evli… Ve iki de dünya tatlısı gelinim (Alev-Seval ) ve üç torunum (Müge-Fatih-Yağmur) var.
Sizi arkadaşım Neşe Kızılyar sayesinde tanıdım. İyi ki de tanımışım. Neşe’nin şiirleri üzerinde zaman zaman kritikler yapıyorduk. Kızınızın güzel şiirlerini yurt içinde ve yurt dışında yayınlıyordum. Bir gün sohbet esnasında Neşe “Annem de şiir yazıyor.” dedi. Şiirlerinizi görmek istedim, Neşe bana gönderdi eserlerinizi… O günden sonra da çeşitli gazetelerde ve dergilerde yayınladım. Şiirlerinizden ilk okuduğum, çok beğenerek yayınladığım “Datça’da Sabah” adlı bu şiirinizdi. Bu şiiri hangi duygularla yazdınız?
DATÇA’DA SABAH
Güneş doğdu doğacak…
Dağlar mosmor…
Deniz eflatun…
Datça uykuda; Datça yorgun…
Sabah yeli uzattı elini.
Çağırdı beni
Gel dedi; hadi gel,
Gezelim beraber.
Rüzgâr çılgın; ben deli…
Dolaştık baştanbaşa sahili
O bir şemsiyeyi devirdi.
Ben kâğıtları uçurdum.
İçimdeki çocuğu havalarda koşturdum.
Şimdi gökyüzü yangın
Deniz altın…
Çakıllar yakut renginde.
Rüzgârın eli hala elimde…
Geldik koca çınara
Yan yana oturduk.
Konuşmadan konuştuk.
Anlattı bana ağaçları, dalları…
Bende söyledim ruhumdaki hiç bitmeyen baharı…
Güneşin ışıkları yayılınca Datça ya
Dedi; benim işim bu kadar…
Sana artık elveda.
Yarın burada; bu saatte görüşelim.
Diyemedim ki… Allah kerim!
Güneş her gün doğar yeniden.
Ama ben…
Çıkardım yüreğimi çınarın dibine gömdüm.
Bedenim boş; gönül kafesim bomboş
İstanbul’a döndüm.
NEVİN KIZILYAR
Sağ olun. Çok teşekkürler evet gözyaşlarımı içime akıttığım şiir. Büyük kızım Müzeyyen, Datça’da yaşıyor. Ondan ayrılıp İstanbul’a dönerken yaşadığım tarifsiz duygularımdı.
Daha sonra “İsimsiz Kahramanlar”, “Oğul”, “Sözün bittiği yer” adlı şiirlerinizi de koordinatör olduğum dergilerde ve gazetelerde de yayınladım. Yaşadığımız toplumun duygularını şiirlerinizde çok güzel işliyorsunuz. Çok duyarlısınız. Tebrik ediyorum. Kaç şiiriniz var? İlk şiirinizi ne zaman yazdınız? Adı ne idi ilk şiirinizin? Şiirlerinizi kitap haline getirme fikriniz var mı?
İlk yazdığım şiirlerim deneme, karalama şeklindeydi. İlk önemli şiirim saydığım “Yüzleşme” yi o sene doğuda şehit olan askerlerimizin haberini duyduğum zaman çok üzülerek kaleme almıştım.
YÜZLEŞME
Okullar yaptırdık ders veremedik
Dağlarımız delindi ses edemedik
Ormanlarımız kül oldu dert edemedik
Biz nerede yanlış yaptık Atam!
Türk’ü Kürdü hep yaşardık yan yana
İnsan insandır derdik bakmazdık hiç soyuna
Anlamadık kimler getirdi bizi bu oyuna
Biz nerede yanlış yaptık Atam!
Anaların gözyaşları dinmedi
Kınalı gelinler gelinliğin bilmedi
Boncuklu bebeler bir gün “baba” demedi
Biz nerede yanlış yaptık Atam!
Bir yandan yoksulluk aldı yürüdü
Bir yanda bezirgânlar büyüdükçe büyüdü
Arka bahçeleri örümcekler bürüdü
Biz nerede yanlış yaptık Atam!
Hani koruyacaktık cennet vatanı
Hani yerde kalmayacaktı şehitlerin kanı
Güldüler yüzümüze söylediler bin bir yalanı
İşte biz burada hata yaptık Atam!
NEVİN KIZILYAR
Bazı şairler ortaklaşa şiir kitabı bastırıyorlar. Kızınız Neşe Kızılyar da şiir kitabı çıkarmayı düşünüyor. Belki anne- kız bu ilk kitaba beraber imza atabilirsiniz derim. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Tabii ki gerekirse kızımın şiir kitabına bir kaç şiirimi ben de ekleyebilirim.
Bildiğiniz gibi benim yıllar önce başlattığım ve hala aynı heyecanla süregelen toplumsal bir projem var. Emekli Edebiyat- Türkçe öğretmeni olarak özellikle doğudaki ücra köy okullarına karınca kararınca kitap desteğinde bulunmak, kitaplık oluşturmak… Ben bu çalışmayı kişisel olarak kendi maddi gücümle yapmaya çalışıyordum. Bazı arkadaşlarım da bu projeye destek verdiler. Her yıl sosyal paylaşım siteleri üzerinden duyurular yaparak aldığım yanıtlara göre ihtiyaç sahibi okulları belirliyorum. Özellikle lisede okuttuğum eski öğrencilerimden öğretmen olanlar görev yaptıkları okullar için katkı istiyorlar. Ben de bu adresleri kampanyaya destek vermek isteyenlere paylaştırıyorum. Her yıl en az 10 okula kütüphane kuruyoruz. Bu çalışmalarımda ilk başladığımdan beri en büyük destekçim kızınız Neşe Kızılyar oldu. Bu yılki okullarımızı da saptadık ve yardıma başladık. Doğudaki okullara öncelik tanıdık hep. 23 Ekim 2011 Van depreminden sonra kızımın Ercişli Psikolog arkadaşının da yönlendirmesiyle Van- Erciş Yukarı Işıklı Köyü okulunu merkez seçtik. O yıl oradan diğer köylere de dağıtılmak üzere koliler dolusu kitaplar hatta giyecekler yolladık. Çetin hava koşulları yüzünden ilk kez sizin aklınıza geldi atkı projesi de… Bu fikrin nasıl doğduğunu anlatır mısınız?
Eşimin asker olduğunu söylemiştim. Onun görevi nedeniyle Doğu’da Erzurum Aşkale de bulundum. Oralarda çetin hava koşulları olduğu için çocuklar hep üşüyorlardı. Bazen kar yağışı tipiye dönüşürdü ve minikler okuldan eve gitmekte oldukça zorlanırlardı. Ben de çoğunu evime alır, karınlarını doyurur, hava biraz yumuşayınca yollardım. Halk çok fakirdi ve pek çoğu yoklukla mücadele ederlerdi.
Tebrik ederim. İyi insan her koşulda iyidir. Ne mutlu hamurunda iyilik olanlara… Kızınız Neşe de yeryüzüne inmiş bir melek adeta… E boşa dememişler “Armut, dibine düşer.” diye… Atkı örmek yoruyor mu sizi? Atkı örerken aklınızdan neler geçiyor? Bir atkı kaç günde bitiyor?
Atkı örmek beni mutlu ediyor hiç yorulmuyorum. Tahminen üç günde bir atkı bitiriyorum. Ben her atkıyı sevgiyle ilmek ilmek örüyorum ve mutlu oluyorum. Herkese çağrımdır.
Ellerinizden öpüyorum. O mübarek elleriniz kaç yoksul çocuğu ısıtan ve gülümseten atkıları ördü. Tebrik ediyorum. Çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum. Siz gerçek bir cumhuriyet kadınısınız. İnsanlara bir mesajınız var mı?
Neden olmasın? Tek sözüm: Cumhuriyetimizi, vatanımızı, bayrağımızı ve geleceğimiz çocuklarımızı lütfen ama lütfen koruyalım. Çok teşekkür ederim.
Bu güzel mesaj ve projemize verdiğiniz destek için çok teşekkür ederim.
HARİKA UFUK
ADANA
13.11.2017
SAAT:17.40