Çözümler çözülmeyi gerektirirse çözümler neye yarar?
Çözüm veya çözümleme, var olan bir bütünü parçalarıyla birlikte ele alarak sistemli bir şekilde yeniden düzenlemektir.
Sosyal anlamda düşünürsek eğer, insanlar arasında bireyselleşme, egosantrik yaşantılar alıp başını gitmişse elbette bir yerlerde sorun var demektir…
Hayat denen olgu yaşam standartlarımız, geçim sıkıntıları, ekonomik sorunlar derken ister istemez kabuğuna çekilen ve kendi içinde bireyselleşen toplum…
Ortak dilimiz, dinimiz, coğrafyamız tarihsel süreçlerimiz, sanat ve sanatçılarımız ve tüm bunların sonucu olarak ortak kültürümüz ve bu ortak kültürümüzün ürettiği ve üreteceği grup istenci değil midir?
Ortak kültürümüz ve çoğu zamanlarda ki grup iradesi özellikle geçmiş yaşanmışlıklarda, kaderde de ortak olmayı, yani ortak bir tarihi, birlikte yaşanmış, kazanılmış zaferlerimiz, yenilgilerimiz, sevinçlerimiz ve üzüntülerimiz, yani bu tarihe karşı ortak bir tavrı ve bütün bu yaşanmışlıkların sonunda, ortak bir tutum ve davranış oluşturan, psikolojik bir durumun yansıması değil mi?
İşte bu ortak kültür doğu, batı, kuzey, güney sentezimiz olan mozayiğimiz desek daha doğru olacak sanırım… Ortak tarih bilincini oluşturmaz mı?
Vatan, millet olarak insanlığa hizmet etme idealini güden, yaşadığı topraklarda yaşamsal farklılıkları fırsat olarak bilen, aitlik ve sahiplik duygusuna önem veren bağımsız, şerefli bir hayatı ortak ideal olarak benimseyip bunun için çaba harcayan insanlarımız…
Anadolu kültürü etrafında birleşmiş, farklılıkların farkedildiği bir sosyal yapı ancak ulus olarak adlandırılabilir…
Bu anlamda her bir bireyini bir değer olarak kabul eden, onların yaşam enerjisinden, emeğinden, düşüncesinden aklından fikrinden en üst düzeyde katkı sağlamak için insanına yatırım yapan, ötekileştirmeyen, sağlıklı düşüncelerle doğru üreterek kurumsallaşan, kurumun ya da kişilerin tekelinde olmayan, entegre olmuş, yaşananların ortak iradesinin bir tezahürü değil midir?
Yaşadığımız dünyaya hangi gözle bakarsak hayatı da o boyutlarda yaşarız. Duygu ve düşüncelerimizin anlam ve derinliği, bizim bakış açımızla doğru orantılıdır. Bireyler de toplumları oluşturduğuna göre, toplumu oluşturan bireylerin kişiliklerine anlam veren değerler ve etkenler, toplumsal kimlikleri anlatır… Bu kimliği değiştirmek ise kuşaklar alır….
Aslında bunlar insanin kendi gönül gözüyle gördüğü ya da görmek istediği gerçekle mümkün oluyor. İşte o öyle bakabildiği gözünü kaybetmemeli insan…
Bir binayı ayakta tutmak tuğlaların arasındaki harcın kolon ve kirişlerin içindeki demirin sürekli ve düzenli olarak örselenmesi o binanın ayakta kalması için nasıl büyük bir tehtid ise toplumun ortak değerlerinin örselenmesi ve irdelenmesi o toplumun varlığının sürdürülebilmesi üzerinde en az onun kadar büyük bir tehditdir…
Bireyselleşme toplum olmaya engel midir? Dolayısıyla, toplumsal sorumluğa karşı bireyselleşmenin yükselişi bir seçim değil, bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır…