Sporu ilk icat edenler zannederim; sağlıklı olmayı, huzurlu vakit geçirmeyi ve insanlar arasında sevgiyi hakim kılmayı hedeflemişlerdir.
Ahlaklı düzgün sporcular yetiştirelim, çocuklarımız disiplinli ve istikrarlı olsunlar, spor ahlakını toplumsal karakterimize dönüştürelim.
7’den 77’ye herkesi sporla buluşturalım, insanları hastaneye abone yapmakla övünmeyelim, hastaneye abone yaptığımız her insanın üstü kapalı birer bağımlı olduğunu unutmayalım.
Nedense her şey tersine gidiyor, bizim sporumuz sevgi değil nefret üretiyor. Orduspor’umuzla ilgili ileri geri bilerek veya bilmeyerek yazanlar sadece kulübe üye olsalar ve yıllık aidatlarını düzenli bir şekilde yatırsalar bu kulüp yine ayağa kalkabiliyor.
İçimizdeki öfkeyi, nefreti, şiddeti ve negatif duyguları sporla yenelim diye bunca emekler veriliyor, ancak bizde işler tersine yürüyor ve sanki “sinir küpü olmamız, sövmemiz, hakaret etmemiz, şiddet uygulamamız” için yapıyormuşuz gibi bizim sporumuz bunları üretiyor.
Sporun ahlaklı insan yetiştirmesini önemsiyoruz ancak ne yazık ki insanlarımızı; şike yapmaktan, kara para aklamaktan ve alın terinin hakkını hiçe sayacak davranışlarda bulunmaktan alıkoyamıyoruz.
Bu durum; paranla hasta olmak, paranla dayak yemek, paranla rezil olmak gibi bir şey.
Sözü uzatmaya gerek yok, beyler bu yaptığımızın adı spor değil başka bir şey. Önce bunu anlamamız, buna inanmamız ve bunun gereğini yapacak dönüşümü sağlamamız gerekiyor.
Paralarımızı çarçur etmeye, yetim malı yemeye, halkımızın bir bir biriktirerek kulübüne verdiklerini abuk subuk yerlere harcamaya ve yurt dışından ne olduğu niye geldiği belli olmayan alakasız sporcu ve spor adamlarına harcamaya gerek yok.
Anlamadığım bir şey var: (isim vererek hem gıybet etmeyi hem de sayfamı kirletmeyi istemem) insanlar bu kulübü bir dönem yönetiyor, güzel işlerde yapıyor, başarılar elde ediyor, ancak günün birinde işler tersine gidiyor, başarısızlıklar üst üste geliyor, takımın total ve sporcu bazında değeri ciddi anlamda düşüyor, takım liglerden bir bir düşüyor. Tüm bu olumsuzluğunda baş mimarlarından olan kişi veya kişiler hala utanmadan sıkılmadan kendilerini aklamaya çalışıyor.
Takım PTT 1. Lige düşüyor, ilk yıl tekrar zirveye oynuyor, süper lige direkt çıkmayı kaçırıyor, Play-Off’larda eleniyor, aynı takımı koruyarak ve bir adım daha gayret göstererek başarabilecekken adeta birileri fişi çekiyor, PTT 1. Lig ölçeğinde 27 sporcumuz üst üste kulübü terk ediyor: ne kamu üst yönetiminden, ne yerel yönetimlerden, ne siyasi çevrelerden nede finans çevrelerinden kimsenin gıkı çıkmıyor.
Kimseye muhalif olmayan, kavga yanlısı olmayan, herkesi kucaklayan, amatör spor kulüplerimizle birlikte spor adamlarımızın yeterliliğinden sporcu yetiştiren altyapılarımızın tamamlanmasına kadar birçok konuyu masaya yatırarak kalıcı işler yapacak yeni bir yönetimi iş başına getirmeliyiz.
Sevgi ve huzur üretmeyi hedeflemeliyiz.
Memleketimizin çocuklarıyla yeniden ayağa kalkmayı ve eski günlere dönmeyi arzulamalıyız.
1 TL’ye 1 milyon TL hassasiyetinin gösterildiği bir kurumsal yapı oluşturmalıyız.
İşi gücü sadece dedikodu üreten, gıybet edenlerden, kafasının arkasında başka hesapları olanlardan, oturduğu kalktığı yeri bilmeyenlerden uzak durmalıyız.
Kendimizi değil yaptığımız işi ve hizmet etmeye çalıştığımız kitleyi önemsemeliyiz.
Çalışan ve sporcu huzurunu her şeyden üstün tutmalıyız.
Borç mu dediniz? Yiğit düştüğü yerden kalkar, defalarca yazdım: 20 dönümlük bir alanda yapacağımız yaklaşık 200 dairelik Orduspor Sitesi borcun belini kıracaktır. Sevgi, şefkat, huzur ürettiğimiz, ahlaklı sporcu yetiştirdiğimiz ve tüm halkımızla beraber yürümeyi başardığımızda zaten borcumuz da sorun olmaktan çıkacaktır.
İyi sporcular yetiştirip büyük gelirlerle kendi yağımızda kavrulabiliriz. Yok eğer sporcu yetiştiremiyoruz, bu sokakların çocuklarına güvenmiyoruz, spor yönetimini de bilmiyoruz diyorsanız halkın ve hakkın tokadı düzeltir sizi, az daha bekleyin…
Son söz halkımıza: futboluyla, basketboluyla, voleyboluyla Orduspor sizin, sizin için mücadele ediliyor, size sevinç ve huzur üretmeye çalışılıyor, siz izlemeye gelmezseniz kulüp zaten kapanmış demektir, sporcularımız üzerinden bu topluma “spor yap sağlıklı kal” kültürü kazandıramıyorsak gereksiziz demektir.