“Aşımız yok, ilaç yok, meydanı boş bulmuşsun
Evimize hapsettin, gardiyan mı olmuşsun
Eski günlerimizi yaşamak istiyoruz,
Mutasyona uğra git, yüzsüz korona!”
Hamil Uçum
Sosyal medya ortamında, basında ve çevrede konuşulanlar hiç mi hiç güven vermiyor. Oysa güvenin bittiği yerde kaliteyi ve başarıyı aramak şaşkınlıktan başka bir durum değildir.
Toplu taşıma yasağına ilişkin 65+ Yaşlı Hakları Derneği açıklamada bulundu: “Yaşa bağlı ek kısıtların getirilmesi, 65 yaş üstü için yaşamı daha da zorlaştırıyor. Hareketsizlik ve moral bozukluğu çekilir gibi değil.” Bu konuda idare mahkemelerine başvurular yapıldı. Cimer’e bu haksızlığın düzeltilmesi için yazılar yazıldı. Ne ki tutukluluk günleri sürmektedir. Konan kurallar, isabetsiz, dayanaksız ve gerçeklerin uzağındadır. Hani nerde? Vicdan, vicdan, vicdan!
Sokağa çıkma yasağı önlemleri çerçevesinde; ilk günlerde çıkabilen az sayıdaydı. Ne ki gevşedide gevşedi. Ticari taksiler, o yasaklı günlerde hiç ortada yıktı. Şimdilerde hepsi özgür ve cirit atıyorlar. Dar gelirli emekli, taksi parasını nasıl versin? Hem de bir yılda onlara ve minibüslere üç kez zam yapıldı.
İşini yapan iletişim kurabilenler, yasakları deldiler!
65 yaş üstü insanlarımıza bilinçsiz haksızlık yapılmaktadır. Bunlar deneyimli ve bilgi birikimli insanlardır. Ülkeyi yönetenler de bu yaş grubundandır. Üstelik bu insanlar, kurallara tamamen uyum göstermektedirler.
***
Yakınımızdaki markete giderken iki kişinin konuşmasına kulak kabarttım. Oldukça ilginç geldi! Adlarını saptayabildiğim Erdem coşkuyla anlatıyor, Onur ilgiyle dinliyordu. Birisi kızgın, öbürü sakindi. Kendi yurdumda yurtsuzum ve umarsızım konusunun işlendiğinin ayrımına vardım. Erdem’in bir günde ya da birkaç saatte yaşadığı hal ve gidiş, pişmiş tavuğun başına gelmemiş… Dilerseniz öyküye geçelim ya da Erdem’e dönüş yapalım:
ÖYKÜ
“İstanbul’un Anadolu yakasında oturuyorum. Cuma günü Saat: 10.00’da evimden çıktım. Belediye Halk Otobüsüne bindim. İstanbul kartımı bastım. Acayip ses çıkardı ve kırmızı yazıyla Corona -19 ile başlayan…..engelleme sözcüklerini okudum! İndim ve o hatta çalışan minibüse bindim. Metrobüs durağında indim.
Aygıtta kırmızı yazıyla Corona -19 ile başlayan…..engelleme sözcüklerini yine okudum! O sırada kenarda bekleyen güvenlik görevlisine durumu anlattım. Basın kartımı ve İçişleri Bakanlığının muaflık genelgesini gösterdim. Yardımcı oldu. “Bunu gösteriniz, her yerde geçersiniz, yasaklardan muafsınız.” dedi.
Metrobüse bindim ve Ayrılıkçeşmesi’nde indim. Avrupa yakasına geçmek amaçlı TCDDY işletmesindeki istasyonda kartımı bastım ve yine Corona -19 ile başlayan… engelleme! Güvenlik görevlilerine durumu anlattım ve yardımcı olmalarını istedim. “Yasak! Burası TCDDY işletmesi… ” diyerek savuşturdular. Ne yapacağım, burada tutsak kaldım, dedim. “Karşıdaki arkadaşa anlat, seni Kadıköy’e gidecek araca bindirsin. Oradan karşıya vapurla geçersin.” Yönlendirmesinde bulundu.
Öyle yaptım. Ne ki Kadıköy’den karışa geçen yerlerin aygıtlarında yine engelleme… Yine izin yok! Yönlendirme üzerine gittiğim İBBB’nin Beyaz Masa Bürosunda insanlar metrelerce eşleştirme kuyruğundalar… Ben de kuyrukta yerimi aldım. Bir saat sonra sıram geldi. Çözümlerin uzağında, ağır ağır çalışan ilgili bayan memura konumu anlattım. Belgelerimden söz ettim. Bakmadan “Yardımcı olamayız.” Dedi. Orada sıra bekleyen bir yurttaş: “ Saat 13,00 kartınızı basınız, geçme izni verir.” Sözcüklerini sıraladı. Saat gelene dek oralarda gezindim. O çevredeki insanların da benzer sorunlar yaşadığını gözlemledim.
Söz konusu saati 10 dk geçince gittim, aygıt geçme izni verdi. Vapurla karşıya geçtim. Tüm turistler, ağzı maskesiz ve rahat gezip tozmakta ve araçlardan yararlanmaktadırlar. O yörede işimi bitirdim ve aynı yoldan evime döndüm. Garip ama gerçek: Yasaklı olduğum süreyi kullandım!
Cora-19 Salgını ve Ortadaki Curcuna olanca hızıyla sürüyor. Kalitesiz görevliler ve o görevlere layık olmayan kişiler, yardımcı olmanın çok uzağındalar. Birinin dediği öbürünün dediğini tutmuyor. Kime ve neye inanacağımızın şaşkınlığı da sürüyor! ”
*