Her geçen gün, yeni bir bilinmeyen yaşanıyordu, hikâyenin ilginç yanı da buydu.
Çok bilinmeyenli hikâyeye adım adım…
Yaşanan bunca ilginçlikler. Can havliyle kurtulma çabası, arada boşa harcanan emekler. Çocukların öyküsü, şen, şakrak ve kabına sığmayan koşuşturma. Onlara yakıştırılan oyuncaklar ve oyuncakların elden ele dolaşması.
Oyun türleri ve aranan ip uçları.
Oyuncakların verdiği zararlar. Ayağa saplanma, göze gelme ve elin kesilmesi. Kopan çığlıklar. Çok bilinmeyenli hikâye önümüzde farklı yollara dalıyordu. Uzayan taşlı ve patikaya benzeyen, yollarda oynamak gibi istekler. Köşeyi döndüğünde karşısına ne çıkacağı bilinmeyen kıvrımlı patikalar.
Çocukların kayıyor olmaları. Yol patika değil elbet. Fakat uçurum patikadaki kadar tehlikeli. Hikâye parktan ayrılıp yol kenarına çıkmış çocuklar.
Adı; freni patlamış, kamyon. Eğlence aletinin çocuğun göğsüne saplanması. Kamyonun çocukları sürüklemesi. Hikâye gerçeğin kendisiydi. Anlamsız olan, çocukların parkın dışına oynamasıydı. Daha da önemlisi; büyüklerin, çocuğuna sahip çıkmamasıydı.
Kamyon altında kalan, çocukların kaderi diye yanıp dertlenmek de yakılan ağıtlarda elden bir şeyin gelmeyeceğini gösteriyordu. Yağmur, rüzgâr ve dağın karı ana yüreğinin ateşini dindiremez. Ana yüreği, çocuklara kayıtsız kalamazdı. Eyvahlar! çok şeyi alıp götürüyordu. Eyvahlar oldu bitti, diyerek, sonlanmıyordu.
Ana yüreği, acıların acısını tatmıştı. Bu durumu unutması mümkün değildi. Hüzün verici olayın, başı ve sonu yoktu. Parkın oyun alanından ana yolun kenarına çıkılmamalıydı. Çok bilinmeyenli hikâye, bundan dolayı başlık olmuştu.
Böyle bir hikâyenin gerçekleşmemesi için, çocukları her halükârda gözden ayırmamak gerektiğiydi. Yapay zekayla ilgili robot olsa, çocukların önünü keserdi. Kamyonun hikâyesine girmeye gerek olmadığı kanaatindeyim. Çünkü; kamyonun aynısını bulmak, hatta daha iyisini almak doğaldı. Çocuklar ise tartışılmazdı.
Günün sonunda, şiddetin yaşandığını, anlamak gerekirdi.
Hasan TANRIVERDİ