‘Sesimi duyan var mı?’ çağrısı üzerinden tam 21 yıl geçti, bugün yine o benzeri acı seslerle irkildik, ‘Kimse var mı, kurtaracağız seni!..’
AFAD, JAK, UMKE, AKUT, İTFAYE, İHH… gibi acil kurtarma ekipleriyle, en üst düzey devlet temsiliyle iyi bir sınav verdik son Elâzığ depreminde. Millet olarak yaptığımız yardımlarla da göğsümüz kabardı.
LAKİN YETERLİ DEĞİL!..
…
Yine bu depremde 41 vatandaşımızı kaybettik, onlarca yaralı ve yüzlerce yıkılan, hasarlı binalar var! Biz maneviyatı güçlü bir milletiz, yaraları sarmaya başladık, çabuk atlatırız, tıpkı 17 Ağustos 1999 depreminde olduğu gibi!..
LAKİN YETERLİ DEĞİL!..
…
– Azize ona Kürtçe söyle!
– Duyuyor musun beni?
– Işığı görüyor musun?
– Uyuma!
– Suriyeli Mahmut’un cankurtarırken kanayan elleri…
– Enkaz altında kılınan yatsı namazı…
– Elazığ Şehir Hastanesi ‘izolatörler’ sayesinde depremi hissetmedi!
– Gencin en zor sorusu: “Nasıl Öleceğiz?”
– Enkaz altında bir gün kalıp kurtarılmayı bekleyen ve sonunda ulaşıldığında “Baş örtüsü getirin, ben böyle çıkmam.”
– Ailem enkaz altındayken ambulansa gitmeyeceğim, diyen Cengiz Çelik.
– Birlikte atan kalpler ve dayanışma ruhu…
… gibi olay başlıklar Elazığ depreminden aklımızda kalanlardı!..
İşte BİZ böyle CEFAKÂR ve yardım sever bir MİLLETİZ…
LAKİN YETERLİ DEĞİL!..
…
Afetler, özellikle DEPREMLER için ACİL almamız gereken çok CİDDİ tedbirler var!
Deprem değil ihmal öldürür!
Türkiye Deprem Haritasını gözünüzün önüne bir getirin! Ben her baktığımda bu haritaya ürperiyorum!.. Ankara, Yozgat, Konya ve birkaç il ile Doğu Karadeniz hariç ülke olarak birinci derece deprem kuşağındayız!
BU COĞRAFYA BİZİM KADERİMİZ! Lakin kör bir kadercilik değil bu!
Cennet gibi bir vatanımız var, Japonlar gibi okyanusun ortasında adacıklardan oluşmuyoruz!.. Lakin Japonlar kadarda ülkemizin kıymetini de bilmiyoruz…
‘Sürekli depremler oluyor!’ diye ülkeyi mi terk edelim, aklımızı kullanarak önleyici tedbirler almak varken! Japonlar gibi… Henüz Japonların seviyesine erişemedik!
Bilim insanları uyarıyor; ‘Olası 7,5’lik İstanbul depremi yaklaşıyor! Bu depremde öngörülen senaryolar ürkütücü! Önlem, önlem, önlem alın…’
İllaki devlet olarak ağırdan da olsa gerekli çalışmalar yapılıyordur. Lakin hep sonuç odaklı düşünüyoruz! Bunun en iyi örneğini Elazığ depremindeki Arama Kurtarma Ekiplerinde gördük… Tekrarlayalım; YETERLİ DEĞİL!..
Asıl bize lazım olan ÖNLEYİCİ TEDBİRLERDİR!
1999 depremi üzerinden tam 21 yıl geçti! Olası büyük İstanbul depremine karşı zaman hızla daralıyor! Lakin KENTSEL DÖNÜŞÜM kaplumbağa hızında…
Deprem konusunda vatandaşların bilinçlendirili, binaların güçlendirilmeli…
Hatta Japonya’daki gibi okullara AFET DERSİ konulmalı…
ÇARESİZSENİZ! ÇARE SİZSİNİZ!
Yemeye, içmeye, gezmeye, giyinmeye gelince en iyisini yapıyoruz ama eve, eğitime gelince ÖNEMSEMİYORUZ!..
“Başımızı sokacak bir evimiz olsun yeter!” deyip DEPREM GERÇEĞİNİ GEÇİŞTİRİYORUZ!..
Halbu ki ev temel ihtiyaç kaynağımız! Ev demek aile demektir! İyi bir evdeki huzurlu aile mutlu toplumun temelini oluşturur…
Evet depremler durdurulamaz! O zaman tedbir alarak depremle yaşamayı öğrenmeliyiz…
Tekrarlayalım;
BU COĞRAFYA KADERİMİZ AMA AKLIMIZ VAR ÇARESİZ DEĞİLİZ!
Aslında siz her şeyi biliyorsunuz, 1999 depreminden sonra çok şey öğrendiniz! Fazla söze hacet yok, ben sadece bir hatırlatmada bulundum, KENDİNİZİ CİDDİYE ALIN diye! Ayna Herkesin Elinde… [Zemherî]