Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.
Dikenine katlanmaktan söz edenler, âşıkmış gibi davrananlardır.
Gerçek âşık olanlarsa, dikenini de sever.
Fakat şu gerçeği de hiç unutma:
ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanları,
beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp dağıtanları,
yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin.
Aldırma, yürü.
Göğsüne yüreğinden başka muska takma.
Akıl pusulan, sevgi yakıtın,
Ahlâk karakterin, edep aksesuarın,
Merhamet sıfatın ve ikrar özün olsun.
Benmerkezcilik den uzak olalım. Çünkü bizi kibirli, şımarık başkasına yaşam hakkı vermeyen birer tüketici yapar. Bu yüzden kendi arzu ve hırslarımızın birer kölesi oluruz.
Ünlü psikiyatrist Carl Jung şöyle demiş.
”Dışına bakan kişi rüya görür, içine bakan ise uyanır.”
Buda’ya soruyorlar “Sen kimsin?” diye.
“Uyanığım.” diyor.
“Uyanmak nedir?” diyorlar.
“Istırabın sonudur.”
Istıraptan kurtulmak için rüyadan, hipnozdan kurtulmak gerekiyor.
Uyanmalıyız.
Evrenle ve sevgiyle kucaklaşmalıyız.
Çünkü biz, doğa ve evren bir bütünüz. Birlikteyiz.
Bu sıfatları taşıyor isek, her adımımızı eleştiri durağında atmalıyız. Bu ise bizlere şu dersleri vermeli ve unutulmalıdır ki;
Çocuklarımız bizim çocuklarımız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızlarıdır.
Bizim aracılığımızla geldiler ama bizden gelmediler
Ve bizimle birlikte olsalar da bizim değillerdir.
Onlara sevgimizi verebiliriz, asla düşüncelerimizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabiliriz, ama ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Oysa biz, yarını düşlerimizde bile göremeyiz.
Biz onlar gibi olmaya çalışabiliriz ve çocuk eğitimde duruş söylem bir erdemliliktir. Ancak sakın onları;
Kendimiz gibi olmaya asla zorlamayalım.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Biz kendimizi yay olarak görsek bile, çocuklarımız ise bizden çok ilerilere atılmış ok gibidir.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Bu nedenledir ki ok atanın önünde kıvançla eğilelim. Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
Bu nedenle ileri atılmaları için yay olalım, ama oku ellerinden almayalım.
Çocuklarımızla sohbet ederken bile asla onlardan uzun olmayalım. Asalet onlara şefkatle yaklaşırken önlerinde diz çökmektir. Mustafa Kemal Atatürk idi koca düvelin önünde değil, çocuk önünde diz çöken.