Demokrasiye, özgürlüğe, hukuka çağrıdır Çoban Ateşi.
Yoldan çıkmışlığa direncin adı..
Umut olma ışığıdır…
“Yeter artık!.. Ben de varım… Buradayım!” demenin işaret fişeği.
Var sayılmak isteyenlere “ver elini” davetidir.
İnsanlığın ve insan varlığının delilidir Çoban Ateşi.
Çünkü insan eliyle, insanlık adına yakılan ateştir o.
Tehlikeler karşısında birleşmenin işaretidir Yok oluşa direnmenin…
Güç birliği adına aydınlığa çağrıdır Çoban Ateşi.
Kulluğa, köleliğe biada teslim olmamanın… Sormanın ve sorgulamanın…
Cehaleti feraset bilenlerin diktasına başkaldırıdır;
Soygun ve vurgun düzenine, yalanın ve aldatmanın hakimiyetine son vermek adına, gerçekleri haykırmak için, aydınlığa koşmanın, aklı, iradeyi ve vicdanı harekete geçirmenin işaret fişeğidir Çoban Ateşi…
“Yeniden Kurtuluş” için yollara dökülüşün azim ve kararlılığıdır.
Öbek öbek… Ülkenin dört bir yanını sarmıştır Çoban Ateşleri…
*
Mustafa Kemal’in yola çıkışı da bir Çoban Ateşi idi.
Yurtseverleri birlik olmaya çağırarak!… “Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” dedi önce.
Kurtuluşa “Meşale” olmaya ilk çağrıydı bu!.
“Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır!” özdeyişi ile harladı Çoban Aateşi.
İnancın ateşiydi!… Özgüvenin!… Cesaretin!…
“Geldikleri gibi (defolup) giderler” dedi. Kararlılığın yeminiydi bu…
“Ya istiklal Ya ölüm!” ise son noktayı koymak adına hem azmin, hem cesaretin, hem de kararlılığın “Ateş!” emriydi!…
*
Bir kıvılcım başlatır her Çoban Ateşini… Yeter ki şartları oluşmuş olsun. İşte o gün:
Korkma!…
Karşılıksız kalmaz emeğin,
Göreceksin,
Umut bahçesinde açan binbir renk barış güllerini, gün gelende,
Kendi ellerinle dereceksin…
Bugün günüdür…
Yürekli bir kıvılcım, topluma güven veren bir çağrı, huzurlu – mutlu – eşitlikçi adaletli-çağdaş bir toplum adına,…
Kin, hırs ve nefretle beslenmiş değil, iyiye güzele, doğruya hasret bir erdemle sulanmış…
Sevgi saygı, hoşgörüden nasip almış…
Hak, hukuk ve adalete… Birliğe, dirliğe, özgürlüğe, aydınlığa hasret…
“Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olmaya susamış ellerin tutuşturduğu bir Çoban Ateşi… Hasretle ve özlemle beklenen!…
*
Bilim der ki: Çoklar teklerden oluşur. Çok için önkoşul teklerin varlığıdır. Tek tekler birlik olmadan çok olmaz. Bu nedenle çok olmaya bir çağrıdır çoban ateşi.
Zira “tek” birleşir “çok” olur, “çok birleşir; “güç” olur. Güç en büyük desteğini bilinçten ve örgütlülükten alır.
Bilinçli çokluğun adıdır “örgüt” ve başarmanın da ilk koşulu örgütlü olmaktır..Kim durabilir ki, örgütlü gücün önünde, var mı ki tarihte örneği?
Çoban Ateşi işte bunun ilk adımıdır. Örgüt ve güç… Bileşkesi başarı.
Örgütsüz toplum, bilinçsiz sürüdür, güdülmeye mahkum… Söylenene inanmaya hazır!… Sormasız ve sorgulamasız… Salt algıya esir.
Sormasız ve sorgulamasız biat, kişinin kendi boynuna taktığı tasmadır. Bunun ikinci aşaması ise, tasmayı teslim edeceği bir çoban…Kral, Tiran, Sultan… Tek lider yani!… Özgürlüğe düşman.
Salt bu bile kurtuluş ve varoluş adına bir gerekçedir çoban ateşinin
Ya yol bulup bu ateşi yakacaksın, ya, yakılmışına nefer olup, destek olacaksın!..
*
Bir ülkede Anayasa var, ama uygulanmıyorsa…
Yasalar var ama hukuk güven vermiyorsa,
Yasamanın yolu KHK’larla kesilmişse… Parlamento-meclis işlevsizse…
Güçler ayrılığı yok olmuşsa;
Yetmemiş, tüm yetkiler tek kişiye bırakılmışsa…
O da yetmemiş, o kişi sorumsuzluk zırhıyla ayrıca korumaya alınmışsa… Ne kalmıştır ki geriye; demokrasiden?
Ne farkı kalmıştır ki sistemin Sultanlık’tan…
Kurtuluş ve varoluş adına, demokrasiyi yeniden var etmek adına bunlar birer gerekçe değil midir? Ne beklenir ki daha? Haydi Çoban Ateşine…
*
Ey Türk geleceğinin evladı;
…. Memleketin bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş olsa dahi,
İktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunsalar dahi,
Hatta, iktidardakiler şahsi menfaatlerini, istilacıların siyasi emelleriyle birleştirmiş olsalar bile…
Millet, fakirlik ve yokluk içinde harap ve bitap düşmüş olsa dahi… .
Birinci vazifen, madem ki; “Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir”, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şartlarını düşünmeyeceksin!
Öyle diyor Atatürk. İşte gün o gün!…
Muhtaç olduğun kudret;
İhanet içindekiler kadar cesaret!..
Ha gayret!….
*
6 Kasım 2019
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci
mehmethalilarik@gmail.com
0535 202 11 61