Fikrin sözlük anlamı “düşünce, idrak, hatır, akıl, zihin, rey, oy, zan, inanma, zihin tasavvuru, kuruntu, murat, maksat, niyet… vb.” dir.
En yaygın karşılığı da düşüncedir şüphesiz… İnsanın inandığı, bağlandığı, savunduğu, hayatını onun üzerine bina ettiği ilkeler…
İnsan, doğduğu andan öldüğü ana kadar hayatında pek çok gel-gitler yaşar. Çocukluğumuzda başkalarının öngördüğü hayatı yaşarız. Kendimize ait değerlerimiz yoktur. Bize sunulan fikirler henüz mantık süzgecimizden geçirilip test edilmemiştir.
Özellikle gençlik çağımızda sürekli bir bilgi akışı gerçekleşir.Bu akış bir bombardıman kadar hızlı ve şiddetlidir.Zaten bu dönemler ferdin bir arayış içerisinde olduğu dönemlerdir.Bir arı misali çiçekten çiçeğe konar fikre aç zihinler!…Fakat çiçek var hayat verir,çiçek var hayattan eder.Hangi çiçeğin zehirli, hangisinin ilâç hükmünde olduğunu ayırt edemez körpe sayılabilecek zihinler…Yanlış yollara sapmalar hep bu yaşlarda vuku bulur.Ebeveynler evlâtlarına kılavuz olmazlarsa gelecekte akla gelmedik problemlerle karşılaşmaları muhtemeldir.Hem belli bir noktadan sonra dönüş yoktur menzile giden yoldan.
Gençlik, dünyayı billûr gözlerle temaşa eder. Gelecekte yaşanabilecek muhtemel tehlikeleri göremez. Herkese dost gözüyle bakarlar. Hıyanet içerisinde bir sülük misali gençlerin kanını emmeye and içmiş hain odaklar, hep pusuda bekler. Kancayı hedefledikleri kişilere bir takmaya görsünler onlar artık kolay kolay iflah olmaz.
Arayış içerisinde olan gençler yüreklerinde belli bir fikrin sancısını duyarlar. Fikir yürekten beyne intikal edince bir hesaplaşma dönemi başlar. Saatlerce uyuyamadığı günler olur kişinin. Gece terlemeleri de işin cabası… Kâbuslarla boğuşmak bir başka aşamadır.
Fikir sancısı, diğer uzuvların çektiği sancılara benzemez. Baştan ayağa kadar bütün vücudunuz bu acıya iştirak eder. Bu maddî hastalıkların fevkinde, bocalamaya sebep olur. Söz konusu manevî maraz yiyip bitirir insanı.
Şayet nuranî fikrin gül bahçesine adımınızı atmışsanız bütün bir kâinat ve ötelerin sultanı sizinle beraberdir.Zaten o sultanların sultanı sizinle beraberse dünyada tek başınıza kalsanız da ne gam!…
Fikrin nuranî oluklarından kabınızı doldurmuşsanız müjdeler olsun size. Ölümsüz düşünceler eninde sonunda sizi ölümsüzlüğe taşıyacaktır. Semayla arz arasındaki genişlik ruhunuzun hareket alanı olacaktır. Daralan ruh cendereleri bu genişlikte hayat bulacaktır.
Çocuklarımıza büyük servetler bırakmak yerine onlara ilâhî nizamı kuşatmış bir fikir atmosferi kazandırın. Hem mal, mülk değdiğin ne ki?..Yalnız bu dünyada geçer akçe olan bu maddî varlıklar işe yarsaydı Karûn kendini kurtarırdı. Hem bizim zenginliğimiz onunkinin yayında devede kulak bile olamaz.
Manevî ızdırap ve borçtan kurtulmak için genç dimağlara nuranî yolda rehber olmalıyız. Böylelikle ebeveynlik ve insanlık borcumuzu da ödemiş oluruz. Aksi halde kendi dertlerimiz yetmiyormuş gibi o zorlu günde bir de çocuklarımız için hesaba çekiliriz.
İnsan bir şeye bedel ödemişse onun kıymetini bilir. Fikir de öyledir. Eğer sahip olduğumuz düşünce belli bir bedel ödenmeden ve çilesini çekmeden elde edilmişse o nispette tesiri zayıf olur. Ondan kolayca da vazgeçilebilir.
Bu demek değildir ki ille de fikrimiz uğruna başımızı derde sokalım. Yapmamız gereken tek şey taşıdığımız inancı hayatımıza tatbik etmektir. Yaşayalım ve yaşatalım zihnimizdeki tasavvurları… Benliğimizin bir parçası yapalım onları. O değerlerle anılalım. Bizi hatırlatan anahtar sözcükler olsunlar… Yaşanmayan düşüncelerin başkalarına tesiri olmaz zaten. Ziya Paşa’nın dediği gibi : “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz”
Bunun yanında fikirler sorgulanmalı… Zihnin süzgecinden geçirilmeli. Hazır, başkalarından görülerek, taklit edilerek, birkaç saatlik okumayla elde edilen düşünceler hiçbir zaman gerçek manada bizim olamaz. Hem herşey gibi, fikir de bakıma ve beslenmeye muhtaçtır.
Adı zihinlerimize kazınmış ülkemizin aydınlarının çoğu, mensup oldukları fikrin çilesini çekmiş insanlardır. Hangi kesimde olursa olsun çilesini çekmediğin fikir senin değildir.