Bu dönem İnsanlığın, en karanlık dönemlerinden biridir. İnsana, insanlığa, doğaya düşman görülenler, mücadele edilenler bırakıldı.
Şimdi İlahi mesaj tersyüz edilerek, Hz. Musa'nın, Hz. İsa'nın, Hz. Muhammed'in barış, huzur, adalet, hak, kardeşlik önerileri bir tarafa bırakıldı.
İnsanların katledilmesinde zevk duyanlar, kendilerine bir din mensubu diyenler olmaktadır.
Rusya ve Çin; Suriye'yi işgale, askeri müdahaleye hayır derken Türkiye, ve Arap ülkeleri, utanç veren şekilde ABD-İngiltere-Fransa ağzıyla konuşuyor onalar birlikte hareket ediyor.
Müslümanlar; barış dini İslam'ı bırakmış kan dökücü kan içici din mensupları haline geliyor.
İslamcılar aynen Hıristiyan haçlılar gibi kan diyor. Hıristiyanlar, milyonlarca insanı öldürten kendi aralarındaki din-mezhep çatışmasına son verdiler. Yahudi katliamlarına son verdiler. Aynen haçlı savaşlarında olduğu gibi tekrar Müslümanları hedefe oturttular ve
İslam dünyasını savaşlar bölgesi haline getirdiler.
Tunus, Libya, Mısır, Yemen derken Suriye'de de muhalifleri örgütleme yeri maalesef Türkiye oldu. ABD-İngiliz-Fransız emperyalizminin bölgede kurmak istediği egemenlik utanç verici bir şekilde Türkiye ile kurulmak isteniyor. İğrenç plan taşeronlarına yaptırtılıyor.
ABD-İngiltere kan içici vahşilerin ağzıyla, sözcüsü gibi konuşanları dinlerken,
ABD başkanının neden en güvendiği kişi olarak adını andığını düşünürken,
İslam İslam diye diye kendi kardeşini Hıristiyanlarla birlik olup katledenleri görürken,
Papağan gibi milletimiz diye diye ortak değerleri alt üst eden kimliksizleri izlerken,
Din istismarcılarını, hırsız, sahtekar, yalancıları körükörüne destekleyenleri görürken,
Müslümanların birbirini boğazlamasını teşvik ve tahrik eden eblehleri izlerken,
İslam'ın Kur'an'ın; Fasık ve Münafıklar tanımlayan hükümlerini okurken,
akla Pavlov'un köpekleri ve refleks kırılması geliyor!
Ünlü Rus fizyolog Pavlov; köpeklerine et verirken zil çalınca ve bunu çok kez tekrarlayınca, zil sesini işittiğinde et görmeden de hayvanın salyası akmaya başlar.
Bu, şartlı reflekstir.
Hayvanın tabiatında olmayan bir uyaran (zil sesi), onu tabiatında olan eti görmüş gibi heyecanlandırmaktadır.
Eğer sürekli olarak zil çalar ama hiç et göstermezseniz bir süre sonra şartlı refleks söner.
Devamın sağlanması için arada bir et gösterilerek refleks pekiştirilmelidir.
Hiç birimiz sonraki kimlikle dünyaya gelmeyiz.
Bunlar bize öğretilen değerler, bir başka deyişle, şartlı reflekslerdir. Eğer pekiştirilmezlerse zamanla sönerler.
Bir gün Pavlov'un enstitüsünü su basar. Köpeklerin bir kısmı boğulur, bir kısmı da günlerce korkuyla titreşir, çünkü ölümden zor kurtulmuşlardır.
Kurtarılabilenler tekrar enstitüye toplanır. Pavlov zil çalar, köpeklerde tık yoktur.
Şu müthiş sonuca varır Pavlov:
Ağır travmalar, şartlı refleksleri ortadan kaldırmaktadır.
Hayvan en doğal, en ilkel durumuna geri dönmektedir.
Siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler peki bu durumda ne oluyor dersiniz?
Gizli mahfilerde verilen emirler doğrultusunda konuşuyorlar.
Pavlov'un köpeklerindeki gibi ağır travmalarla, toplumun da şartlı refleksleri yani milli duyguları ve tepkileri kırılıyor.
Sömürgeci Emperyalistler sinsi savaşlarında psikoloji bilimini kullanırlar. Etnik psikiyatrinin görevi. Ortak Milli Duygu'nun yok edilmesidir
Burada izlenen yol; ABD ve Avrupa birliği endeksli politikalarla, milli bilinçlerin, tarihin ve benliklerin sorgulanması, aşındırılmasıdır.
İnsani ne kadar değer varsa onu tartışmaya açıyorlar.
Kimliksiz kişiliksiz kökü belli belirsiz tipler, İslamcı şal altında kinlerini kusuyor. Halk yığınları, uyuşturulmuş bir şekilde onları kendi dinlerinin temsilcisi zannediyor destekliyor.
Aydını gazetecisi akademisyeni ise Pavlov'un köpekleri gibi kendileri verilen ete, mamaya, paraya, makama şartlanmış şekilde destekliyor.
İnsanların silkinip kendine gelmesi için duyarlı aydınlara, gazetecilere, akademisyenlere büyük görev düşmektedir.
GünüN SözÜ: Herkesi aptal kendini akıllı zannedenin hayal kırıklığı çabuk gelir.