Çiftliği, doğal yaşam alanına uygundu. Seher vakti uyanın, grup vakti uyuyun demek için çiftliği adımlardı. Çiftlikte, meydan muhaberesine giden, savaş eri gibi özel kıyafetleriyle dolaşırdı.
Başında şapkası, ayağında kara lastik, yün çorapları ile toprağa ait geleneği yansıtırdı. Uzun boylu, kahverengi gözlü, yüz hatları yorgun ve yıpranmış bir görünümdeydi. Elmacık kemikleri çıkık ve çevresindeki kırışıklıklarla sarılıydı. Her kırışıklık, çiftliğe ait sevgi hatlarıydı. Elleri çarık kesmişti. Bakıldığında çiftliğin işlerini yürüttüğü her hâlinden belli oluyordu.
Kemikli vücudu, kaslarla şekillenmişti. Elinde tarım aletleriyle dolaşırdı. Arka cebinde bağ makası eksik olmazdı.
Sabah, akşam ne dolaşıyorsun, bu kadarı da fazla diyenlere: toprağın bağrındaki yeşilliğe, sabah sevgi ve neşe, akşam ise moral veriyorum diyordu. Böylece her gün toprağın olgunlaşmasını tohum ve sebze fidanlarına zemin hazırlıyorum diyordu.
Toprak tohum ve fidanlara iyilik, güzellik sunar, onların büyümesini, tatlı meyveler oluşturmasını sağlardı.
Çiftlikte yaşam, doğruluk ve dürüstlük üzerine yeşerirdi. Her tür tohumun ve fidanın toprağa adaptasyonu kendisine hastı. Fidanların yaşamlarını arzusuyla zinde tutmaya çalışıyordu.
Çiftliği çevrede cazibe merkeziydi. Yetiştirici olarak ıslaha açıktı. Aynı tür bitkiler aynı alana ekilir veya dikilirdi. Aileler, neler yapıldığını öğrenmek isterlerse gezebilirlerdi. Çalışmalar belirli zaman aralığında yürütülürdü. Yanında çalışan oğlu ve çalışan çocuk da aynı kurallara uyardı.
Sıcak günlerde çiftliğin kamyonetiyle denize gidilir ve deniz keyfi yapılırdı. Yağmurlu hava da ise denizde balık avlanırdı. Özellikle balık avı dalgalar arasında çok neşeli geçerdi. Çalışanına değer verir, psikolojik ve moral yönüyle onları zinde tutmaya çalışırdı. Böylece gönüllerin bir olmasını amaçlardı. Çünkü gönüller bir olunca aşılamaz engel tanımıyordu.
Çiftlik hayat doluydu. Çiftlikte neşeli olmayı esas alırdı. Somurtkan, samimiyetsiz insanlarla bir arada olmak istemem derdi. Çocukluğunda inanılmaz sefalet çekmişti. Çocuk olmak, çocukça yaşamak benim için değildi. Önce çocuk değil, büyük oldum. Yıllar içinde küçüldüm. Bugün hâlâ çocuk olmak isterim. Çile ve acı dolu bir hayatın dişlilerinde ezildim. Çiftliği göz yaşlarımla suladım, diyebilirim.
Çiftliğin kenarını çiçeklerle donattım. Çiçek tohumlarını ve fidanları isteyene, verdim. Mahalle çiçekle donatılsın aradım. Kurduğum atölyede tarımla ilgili staj yapanlara yardım ettim. Birçok kesici aletleri yeniden düzenledim. Yarı orak ve yarı kerendi yaptım. Çok da kullanışlı oldu.
Yaşantı iç dünyanın güzelliğine bağlı olarak şekillenmektedir.