Bir taş olarak yaratılmış olmak neyi ifade eder? Bir çiçek, bir kuş olarak dünyaya gelmek mesela…
Üzülüp sevinemeyen, kendi hâllerinde…
Çok zaman varlıklarından bile haberdar olmadığımız…
Ne hesapları var, ne umutları. Ne de hayattan bekledikleri… Var oldukları müddetçe, kendileri dışındaki bir iradeyle mevcudiyetini korurlar. Bazen bir evin harcına, bazen de bir vazoyu süslerler insanlar için. Bazen bir kafese konur evin bir odasında. Kendi istekleriyle olmasa bile insanlar tarafından yön bulur hayat seyirleri.
Ama insanlar öyle midir? Doğduğu günden beri amansız bir mücadelenin içinde bulurlar kendilerini. Düşünme melekelerini kullansalar dahi güçleri kâfi gelmez çok zaman. Kâh kendini yönetir, kâh başkasını… Bazen de başkası kendisini…
İrade devire ve şartlara göre değişiklik arz edebiliyor.
Kimi zaman haklılığına değil güçlülüğüne bakıyorlar. Her zaman güçlü olan haklı olmayabiliyor. Güçlü olan adil olabilseydi mazlumun gözyaşından bahsedilir miydi hiç?
Bir taş olmak…
Bir kuş olmak…
Bir çiçek olmak…
Bir evin duvarında taş, bir kafeste kuş, bir vazoda çiçek…
Hepsinin de iradesi kendinde değil.
Duvarda taş olmak, göze yaş olmaktan daha mı hazindir?
Değildir elbet.
Vazodaki çiçek, bahçedekinden daha mı rahat?
Kafesteki kuş, kırlardakinden daha mı huzurlu?
Değildir herhalde.
Kim hürriyetinden vazgeçer ki? Kim kendi hayatını başkasının veya başkalarının yönlendirmesini ister ki?
Güçlü olan adil, haklı olan mutlu olmadıktan sonra geriye ne kalıyor? Şahsiyetli bir hürriyet, şerefli bir mazi, gözyaşı ve hüzün…
Bir taş olmak,
Bir kuş olmak,
Bir çiçek olmak..
En azından ‘akıl’ denilen nimete sahip değil.
Ne hareketleri kendi elinde, ne istikballeri…
Ne hesapları var, ne umutları. Ne de hayattan bekledikleri…
Bir sevki tabî ile varlığını sürdürüyorlar.
Yine de bir surda taş olmak, bir yolda taş olmaktan;
Bir dalda kuş olmak, kafeste kuş olmaktan;
Kırlarda ki çiçek, vazodakinden daha imtiyazlıdır.
Her ne kadar toplar, surları harap etse de;
Her ne kadar, daldaki bir kuş avcının hedefinde olsa da;
Her ne kadar, kırlardaki bir çiçek rüzgâra, soğuğa rağmen hayatını sürdürse de, hürriyetleri onlara güç ve takat veriyor. Kendileri gibi davranıp, kendileri gibi yaşıyorlar. Ta ki bir başka ‘kuvvetin’ müdahalesine kadar…
Ah bu müdahaleler!
İnsanları kendi hallerine bırakmazlar ki… İllâ kendi kafeslerinde görmek isterler…
Ama biz dalda durmak istiyoruz.
Avcının hedefinde olmamıza rağmen…
Vazodaki çiçekler tez solar.
Çiçekleri soldurmayın…
Çiçekler solmasın…