‘Cumhuriyet Halk Fırkası’ (Partisi), Cumhuriyet‘in ilânından bir hafta önce, 23 Ekim 1923’te kuruldu. İlk Genel Başkanı Atatürk ve ilk Genel Sekreteri Recep Peker idi. Cumhuriyet‘in kurucu kadrosu, ilk bakışta İttihatçılara karşıydı ama Cumhuriyet Halk Fırkası, İttihat ve Terakki Partisi‘nin kötü bir kopyası olmaktan ileriye gidemedi.
Atatürk‘ün kısa bir süre Genel Başkanlığı’ndan sonra CHF İnönü‘nün hâkimiyetine girdi. İnönü-Peker ikilisinin yönlendirdiği CHF, totaliter bir dikta yönetiminin tartışılmaz gücü hâline geldi. Atatürk‘ün vefatından sonra başlayan ‘Şeflik Dönemi’nde dikta yönetimi ideolojik bir hüviyete büründü.
***
CHP, 1950’den sonra başlayan demokratik sisteme ayak uyduramadı. DP‘nin üst üste kazandığı üç seçim zaferinden sonra orduyu provoke edip 27 Mayıs‘ı hazırladı. Ancak DP‘nin devamı olan AP karşısında demokratik kaideler çerçevesinde başarılı olamadı. Buna karşılık CHP, merkez-sağ iktidarlar karşısında orduyu, yargıyı ve üniversiteyi siyasallaştırarak hak etmediği bir seçkinci güce sahip oldu.
1965’te İnönü ilk defa ‘ortanın solu’ndan söz etti. Böylece CHP, siyasî yelpazede kendisine yer bulma çabasına başlamıştı. 1966’da Genel Sekreterliğe gelen Ecevit, hem ‘ortanın solu’na sosyal demokrat bir hüviyet kazandırmaya çalıştı hem de ‘tarihsel yanılgı’ diyerek klâsik tek parti CHP‘sinin yörüngesinden ayrılmak istedi. Siyasî sahada kısmen başarılı olan Ecevit, Merve Kavakçı olayında kendisini CHP‘nin eski çizgisinden sıyıramadığını gösterdi.
Bundan sonra CHP, Erdal İnönü‘den Deniz Baykal‘a kadar hep kendisini yenileme iddiası içinde oldu. Lâkin ne yazık ki hiçbir CHP lideri, Şeflik Dönemi‘nin esintilerinden tam olarak kurtulamadı.
***
Kılıçdaroğlu‘nun Genel Başkanlığa gelişinden sonra, her dönemde olduğu gibi gene ‘Yeni CHP’den bahsedilmeye başlandı. Gerçekten de ‘irtica’ halüsinasyonundan kurtulmuş, Atatürk ticaretinden vazgeçmiş ve halka daha yakın bir CHP görüntüsü hemen herkes tarafından olumlu karşılanmıştı. Kılıçdaroğlu‘nun seçim dönemindeki olağanüstü gayretleri de gözden kaçmadı.
Ancak, seçim sonunda bütün bunlara rağmen CHP oylarının yüzde 25 civarında kaldığı görüldü.
CHP‘nin başarısızlığını tahlil edebilmek için önce CHP oylarının anatomisini bilmek zorundayız. Bizce CHP oyları birbirinden farklı şu gruplardan geliyor:
1. Ulusalcı klâsik oylar: CHP‘ye verilen oyların en büyük kısmını bunlar meydana getiriyor. Bu klâsik CHP tabanı, ulusalcı, Kemalist, demokratik duyarlığı fazla olmayan, devletçi bir grup görüntüsü veriyor.
2. Sosyal demokrat oylar: İdeolojik ağırlığı daha fazla olan, sosyal demokrasiye ve sosyalizme açık bulunan bu taban yenilik taraftarı olarak biliniyor.
3. Alevi oyları: Nüfusun yaklaşık yüzde 5’i civarında olan Alevi seçmenin büyük çoğunluğu CHP‘ye oy veriyor.
4. Diğer kesimlerin oyları: Merkez- sağ, milliyetçi bir kısım oylar, aslında CHP‘nin başarılı olabilmesi ve geniş kitlelere açılabilmesi bakımından önemli oluyor.
***
CHP‘nin temelindeki ‘çelişki’ işte oyların bu terekküp tarzında kendini gösteriyor.
Zira, CHP‘nin oy tabanındaki grupların değer yargıları birbirinden çok farklı ve tezatlar içinde bulunuyor. Meselâ, Dersim Olayı‘nda görüldüğü gibi, CHP‘nin klâsik Kemalist, ulusalcı ve devletçi yaklaşımı ile normal demokrat ve sosyal demokrat bir kesimin tepkileri birbirine tamamıyla zıt olabiliyor.
Bu durumda CHP lideri Kılıçdaroğlu, ne serden ne de yardan vazgeçebiliyor.
CHP‘nin en kısa zamanda ideolojik temelini yerine oturtması lâzımdır. Kılıçdaroğlu, açıkça ortaya çıkmalı ve totaliter dönemin CHP‘sini, tepeden inmeci jakoben CHP‘yi reddetmelidir. Aksi takdirde, böylesine çelişkiler içindeki bir siyasî partinin istikbali olamaz.
AKP VE CHP NİN MAKUS TALİHİ başlıklı makalem sizin yazınızı tetikler durumdadır yazımı okumanızı tavsiye edeceğim.