Müjde sevgili okuyucular! Cumhuriyet’in kuruluşundan beri, ‘Halkın Partisi’ sıfatıyla halkın canına okuyan CHP artık yüzümüzü güldürüyor. ‘Yahu, bugüne kadar yüzümüzü güldürecek ne yaptılar?’ diye itiraz etmeyin sakın Gerçi doğru dürüst icraatta bulunmadılar ama özellikle Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığa geldiğinden beri bizi kahkahalarla güldürdüklerini unutmayalım.
‘Kürk giymeyin, bayan demeyin…’
Efendim, Okan Konuralp’ın 1 Nisan Cuma günü Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan haberi aynen şöyle: “CHP Halk Enstitüsü’nün hazırladığı Seçim Stratejileri 2011 Programı’na göre, CHP’li kadınlar, seçim çalışmaları sırasında cenaze ve mevlit gibi olaylara katılma ihtimalleri doğrultusunda yanlarında fular taşıyacak; kürk ve deri giysiler giymeyecek. Evlere girerken galoş kullanmayacak, göz önünde eller kolonyalı mendille silinmeyecek.
Genel Başkan Yardımcısı Sena Kaleli imzasıyla yayınlanan çalışma stratejisine göre, vatandaşlara CHP magnetli ya da CHP paketli kahve, zeytin, anahtarlık, çocuklara gofret ya da oyuncak götürülecek. Ezan okunurken çalışmalara ara verilecek, müzik çalınmayacak.
Parti çalışmaları hakkında bilgi almak istemeyenlere ‘Sorunsuz insanlarımızla karşılaşmak ne güzel. Allah bugünlerimizi aratmasın’ karşılığı verilecek. Gecekondu yerine ‘dış mahalle’, bayan yerine ‘kadın’ ifadeleri kullanılacak. ‘Komünist Parti’ söylemine karşı, ‘CHP’nin halkın iktidarından yana olduğu, emek ve üretenin alınterine sahip çıktığı’ anlatılacak. ‘Dinsiz-İmansız Parti’ söylemine karşı da ‘Bizim en yetkili organlarımızda imam ve din sosyoloğu arkadaşlarımız var. Atatürk de meclisi bir cuma günü sarıklı imamlarla ve dualarla açtı’ denilecek.”
Bunları okuyunca, önce 1 Nisan şakası zannettim. Araştırınca doğruluğu ortaya çıktı. Odanın ortasında kasıklarımı tuta tuta gülüyordum. Bunları şoför Kadir ile temizlikçi Sündüz’e, bir de bizim Adnan’a okuyup görüşlerini alayım dedim. Gülmekten yerlere yıkıldılar. Adnan gülme krizine tutulup hıçkırarak ‘Nihayet CHP yüzümüzü güldürdü’ dedi.
Selamün aleyküm demeyi unutmayınız
Efendim, bendeniz Sena Kaleli Hanımefendi’den istirham ediyorum, lütfedip bunları çok sayıda bastırıp halka da dağıtsınlar da şu fukara halkımızın da bir nebze yüzünü güldürsünler. Lakin, bu emsalsiz seçim stratejisinin bazı noktalarına naçizane katkıda bulunmak istiyorum.
Aman efendim, siz siz olun, seçmenlerinizle öpüşürken sakın öpüşme trafiğini şaşırmayın. Yoksa muhatabınızla dudak dudağa gelmeniz işten bile değildir. En kötüsü de karşınızdakinin burnunu ağzınızda bulmamızdır.
Haaa bir de evden içeriye girince, içinizden irticacılık olarak görseniz de ‘Selamün aleyküm’ demeyi unutmayın (Sakın şaşırıp da ‘Aleyküm selam’ demeyiniz). Size gösterilen yere oturunca, odadakilerin ‘Merhaba’ demesi üzerine, siz de hafif başınızı eğip ve sağ elinizi göğsünüze koyarak ‘Merhaba’ demelisiniz (meraba değil). Yere oturacaksanız tayyörünüzü patlatmayınız ve taşıdığınız cici fularınızla bacaklarınızı örtmeyi unutmayınız. Bu arada, galoş kullanmayacaksınız ama bu, eve ayakkabıyla gireceğiniz anlamına gelmez. Etrafta terlik de araştırmadan nazenin ayaklarınızla içeriye giriniz (Çorap giymeyi de sakın unutmayınız).
Kolonyalı mendil kullanmayınız ama ikram edilen kolonyayı -ağır kokulu çoban kolonyası olsa da- bol bol sürünüz. İkramları hiçbir şekilde hastalık filan bahanesiyle reddetmeyiniz. Böylece belki oy alamazsınız ama bol bol kilo alırsınız.
Bu asırda artık seçmeninizi kahve, zeytin (Sahi neden peynir yok?), gofret ve naylon oyuncakla tavlayamazsınız. Pamuk ellerinizi cebinize sokarak partinizin seçim fonundan çeyrek altınları ve elektronik oyuncakları gözden çıkarınız. Hem böylece ‘aile sigortası’ uygulamanızı da başlatmış olursunuz.
Mevlit dinlerken veya cenaze evinde, cici fularınızla başınızın yarısını örtüp diğer yarısını açıkta bırakmayanız. Ancak, fularınız kaymasın diye başörtülü kızlardan heveslenip kafanıza iğne de batırmayınız; yoksa bir de Allah saklasın tetanoz aşısı yaptırmak zorunda kalırsınız.
Aman siz Sena Hanım’a aldırmayınız; size ilgi göstermeyenlere ‘Sorunsuz insanlar’ falan demeyiniz; sonra bir araba dayak yersiniz. Komünist denmesin diye o süslü lafları da etmeyiniz; bilakis sizi komünist zannederler. Dinsiz-imansız ithamından kaçarken doluya tutulabilirsiniz; zira Atatürk meclisi sarıklı imamlarla açmıştır ama CHP sarıklıları ve başörtülüleri sittin sene kovalamıştır. Boşuna akıllarına getirmeyiniz.
‘Bizim hanım cumaları kaçırmaz’
Efendim, ‘ezan okunurken susmak’ denilince hep Evren Paşa ile bir anekdotum aklıma gelir. Milli Eğitim Bakanı iken Evren Paşa ile Kayseri’de bir Anadolu Lisesi’nin açılışını yapıyorduk. İkindi vakti idi. Önce ben konuştum. Konuşmanın sonuna doğru ikindi ezanı okunmaya başladı. Konuşmamı keserek ezanın bitmesini bekledim. Ezandan sonra da hemen konuşmamı bitirip yerime oturdum. Çünkü daha önce Kayseri’de öğretim görevlisi olarak çalıştığım için, ezanların birbirine yakın camilerde fasılalarla okunduğunu ve yarım saate yakın devam ettiğini biliyordum. Benden sonra Evren Paşa kürsüye geldi. Birkaç cümle söyledikten sonra bir başka camiden tekrar ezan okunmaya başlayınca susarak bitmesini bekledi. Gene birkaç cümle söyledi ama ezan tekrar başladı. Evren Paşa, yüzünde kızgın bir ifadeyle yeniden susarak ezanın bitmesini bekledi. Üçüncü ezanda patladı ve her zamanki haliyle ‘Anlaşılan böyle konuşamayacağız’ diyerek bu defa konuşmasına devam etti. Yerine oturmaya dönerken bana öfke dolu bakışlarını hatırlayınca içimden gülmek geliyor.
Yani sözün özü, ezanın bitmesini beklerseniz altı oktan daha ikincisini anlatmaya başlamadan çekip gitmek zorunda kalırsınız.
Bir anekdot daha anlatarak sözümü bitirmek istiyorum. MSP döneminde Tarım Bakanlığı’nda genel müdür olarak bulunan nüktedan bir zat vardı: Mehmet Helvacı. İş adamları bizim Mehmet Ağabey’e hoş görünüp işlerini çıkartabilmek için kendilerini dindar göstermeye çalışırlarmış. Bunlardan birisi, ‘Sayın Genel Müdürüm, bizim hanım çok dindardır, cumaları hiç kaçırmaz’ deyivermiş. O dönemde hanımların Cuma Namazı’na gitmeleri ve cenaze namazı kılmaları henüz ‘keşfedilmediği’ için, adamın ne derece cahil olduğunu anlamışsınızdır.
***
Sevgili okuyucular, CHP’nin bu gayretleri nafiledir. Kırk yıllık Yani, olur mu Kâni?.. Bütün bu uydurma stratejiler, aslında halkın ne kadar küçük görüldüğünü, ne derece hafife alındığını gösteriyor. Halbuki bizim çarıklı erkâniharpler, insanın yüzüne bir bakınca ne olduğunu anlarlar. Artistlik yapmaya hiç lüzum yok…
Gene de ‘yeni CHP’nin, numaradan da olsa, halka yakınlaşmaya çalıştığını görüp memnun oluyorum. Bunlar, hiç değilse ağababaları gibi halka sırtlarını dönmüyorlar ve halkı gülümsetebiliyorlar.