CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Parti Meclisi listesini kendisi yazdı. Kendisinin değimiyle listeden dolayı “burukluklar olmuş” olabileceğini söyledi. Biz listeye Kılıçdaroğlu tarafından yazılan ve 600’e yakın oy almasına rağmen PM’ye giremeyen bir isim üzerine analiz yapacağız.
Barşan Beton’un sahibi Hüseyin Şanlı’nın eşi olan, üç beş yıl öğretmenlik, iki dönem Bahçeşehir Belediyesi Meclis Üyeliği yapmış, 2004 yılında Bahçeşehir Belediye Başkanlığı için aday adayı, 2007 yılında 3. Bölgeden milletvekili aday adayı olmuş ve ev kadınlığı dışında hiçbir vasfı olmayan Nurcan Şanlı. Ve en önemli başka bir özelliği ise eşinin Tuncelili olması.
PM listesini bizzat kendisinin yaptığını söyleyen Kılıçdaroğlu Bilim Kurulu listesinden aday gösterdiği 18 kişiden biri de Nurcan Şanlı oldu. 602 oy alarak PM’ne seçilemeyen Nurcan Şanlı’nın parti içi dengelerden, delege desteği(!) gibi kimi özelliklerinden ya da eşinin Tuncelili olması gibi özelliklerinden dolayı PM’ye 68 kişilik listeden gelmesi anlaşılabilir bir şey olabilirdi. Ancak onbinlerce üyesi olan, milyonlarca seçmeni olan bir partinin 18 kişilik Bilim Kurulu listesinde akademik kariyeri, vasıfları ortada olan, sıradan bir ev kadınının aday gösterilmesi hem de Kılıçdaroğlu tarafından anlaşılabilir bir şey değildir.
Mayıs ayı kongresinde PM’ne girmiş, Nurcan Şanlı ile defalarca karşı karşıya gelerek rakip olmuş olan Bahçehirli, 2009 yılında CHP Başakşehir Belediye Başkan Adayı olmuş olan işadamı Mehmet Kaban’ın Önder Sav ekibinden olmasından dolayı üzeri çizilerek yerine başka bir Bahçeşehirli’nin yazılması ise dikkat çekici başka bir ayrıntı.
İnternet sitesinde Nurcan Şanlı’nın da Yönetim Kurulu Üyesi olarak gözüktüğü aile şirketi olan Barşan Beton’un imara aykırılılıktan dolayı Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkım kararı olmasına rağmen, CHP’li olan Silivri Belediyesi tarafından uzun süredir yıkım kararının uygulanmaması ise Kılıçdaroğlu için başka bir handikap olmasına rağmen aday gösterilmesi ne yazık ki, önemli bir ayrıntıdır
Kılıçdaroğlu’nun sorumluluğunu üstlendiği listenin bir isim üzerinden doğru ya da yanlış olduğunu eleştirmek anlamlı olmayabilir. Kılıçdaroğlu’nun kongrede özellikle altını çizdiği “Bürokratik devlet solculuğu yapmayacağız” sözünü çok anlamlı buluyorum. Yeni CHP’nin daha demokratik bir parti olacağını kongre konuşmasının satır aralarında görmenin heyecanını yaşamama rağmen, listede kimi yol kazalarının özel ilişkilerden dolayı yaşanmasını da insani bulduğumu ancak yıllardır iktidar olamamış CHP’yi iktidar yapmak ya da yüzde 30 oy yüzdesinin üzerine çıkarmak isteyen bir zihniyetin Bilim Kurulu listesinin da daha özenli olması gerektiğini hatırlatmak isterim.
Ve en önemlisi Gürsel Tekin’in, Baykal ve Sav ekibi tarafından yaklaşık 350 delege tarafından çizilmesi ise şunu gösteriyor. CHP’de yeni kongreler yapılmadan delege yapısı değişmeden Tekin, parti içersinde eski genel sekreter Önder Sav gibi en çok çizik yemeye devam edecek.
Ben yeni CHP’nin eski bürokratik yapıdan daha farklı olacağını ancak eski politikaları da bir çırpıda silip atamayacağını biliyorum. Yaklaşık son 20 yıldır Baykal ve ekibi tarafından dar bir alana sıkıştırılmış ve toplumun farklı kesimleri ile ilişkisini yitirmiş, zamanın ruhunu yakalamaktan uzaklışmış olan CHP’nin yeniden yapılanmasına yönelik olarak; yine Kılıçdaroğlu’nun satır aralarında söylediği 19. Yüzyıl siyaset anlayışının değişmesi vurgusunu anlamlı buluyorum.
Tüm eksikliklere rağmen Kılıçdaroğlu ve Tekin ekibinin CHP’yi zamanın ruhunu yakalayabilecek, 19. Yüzyıl siyaset zihniyetinden uzaklaştıracak bir çizgiye getireceğine demokratik zihniyeti partide egemen kılmak için bazen bir ileri iki geri, iki ileri bir geri adım atarak bu işi başaracaklarına inanıyorum.
Son söz: 19. Yüzyıl siyaset zihniyetini, bürokratik devlet solculuğunu terk etmiş bir CHP’ye Türkiye’nin ihtiyacı var çünkü…