Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme… Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
ÇEVRE
Çevre, insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır.
Bütün canlı ve cansız varlıkları, yenilenebilen ve yenilenemeyen kaynakları, iklimleri, atmosferi ve biyolojik yaşamı içeren “çevre”, ekonomik, toplumsal, kültürel değerlerin ve bunların karşılıklı etkileşimin bir bütünü olarak insanların ve diğer canlıların hayatlarını sürdürdükleri yaşam alanıdır.
İnsanın doğumundan ölümüne kadar çevre ile ilişkisi, etkileşimi sürmektedir. Gıdalarımızın büyük çoğunluğu topraktandır. Hayatımızın devamı için su ve havaya ihtiyaç duyarız. Öldüğümüzde toprağa emanet ediliriz. İnsan, yaşadığı çevreye duyarsız kalamaz. Sorumsuz ve sınırsız tüketim, yaşadığımız dünyanın bozulmasına ve pek çok olumsuzluklara sebep olacaktır.
Çevre kavramının genişliği göz önüne alındığında bütün bilim dalları ve disiplinlerin ortaklaşa ifade ettiği bir tanımlama yapmak ve kavramın kapsamı geniş ve sınırlarını çizmek güçtür. Buna karşılık çevreyi akademik alanda çalışmalar yapmak, sosyal alanda savunmak, siyaset alanında politika üretmek ve adalet alanında hukuk kuralları geliştirmek için tanımlamak gereklidir.
Çevre, en genel ifadeyle içerisinde bütün canlıların yaşadığı ortamdır. Allah Teâlâ çevreyi bir düzen içerisinde yaratmıştır. O’nun var ettiği bu çevre insanlık için en ideal olanıdır. Kâinatta yer alan bu ahenk ve insicam bizzat yaratıcısı tarafından şu ayetle dile getirilmiştir:
“Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 54/49) Her şeyin Allah Teâlâ tarafından bir ölçüye veya dengeye göre yaratılmış olması, “her şeyin hikmetin gereklerine uygun biçimde, sağlam, belli bir düzen ve denge içinde” yahut “Allah’ın ezelî ilminde malum ve kayıtlı olan şekle göre” manalarıyla açıklanmıştır. (Kur’an Yolu Tefsiri, 5/192-193)
Toprak, hava, su, ağaçlar, hayvanlar vb. insanın yaşaması için verilmiş birer nimettir. Su, hayatın temel yaşam kaynağıdır. Toprak, üzerinde yaşadığımız, çeşitli nimetlerin yetiştiği, birçok canlının yaşadığı yerdir. İnsanın Rabbine, insanlara, topluma, ailesine karşı sorumlulukları olduğu gibi üzerinde yaşadığı toprağa, soluduğu havaya, içtiği suya ve çevreye karşı da sorumlulukları vardır.
Evren dikkatli bir şekilde incelendiğinde onda herhangi bir kusurun olmadığı görülmektedir. İnsana düşen bütün bu eşsiz nizama karşı ibret nazarıyla bakması ve acziyetinin farkına varabilmesidir.
Hayatın kaynağı ve bilinen bütün hayat formlarının vazgeçilmez ögesi olan su, yerkürenin yapısı ve canlıların yaşaması için hayatî öneme sahiptir. Dünyanın ¾’ü su olduğu gibi, insan bedeninin de ¾’ü sudur. Su, insan için hayat kaynağı olduğu gibi hayvanlar, bitkiler, ekinler, meyveler vb. için de hayat kaynağıdır.
Ekolojik dengenin bozulması, beraberinde çevre kirliliği, temiz suların azalması ve çölleşme çağımızın en önemli problemlerindendir. Günümüzde pek çok madde suyu ve havayı kirletmekte, doğaya zarar vermektedir. İnsandaki daha çok kazanma hırsı, bencillik, açgözlülük, bireysellik dünyamızda telafisi mümkün olmayan hasarlara sebep olmaktadır.
Günümüzde dünya nüfusu artarken, beraberinde su ihtiyacını gidermek için dev barajlar yapılmakta, derin kuyular kazılmakta; enerji üretmek ve ekonomik ihtiyaçları karşılamak için sanayi bölgelerine dev boru hatlarıyla su taşınmaktadır. Şehirlerde yaşayan insanlara gıda yetiştirebilmek için toprak daha fazla sulanmaktadır. Tarım arazilerinde fazla su, toprağı tuzlandırmakta, bu durum temiz yeraltı kaynaklarının tuzlanmasına sebep olmaktadır. Küresel ısınma ile birlikte buharlaşma daha fazla olurken, bu durum tarımda daha çok su kullanımına sebep olmaktadır. Bütün bunlar mevcut kaynakların tüketimine sebep olmaktadır.
Yaşadığımız bu dünyada, bize verilen nimetleri sorumsuz, sınırsız tüketme yetkisine sahip değiliz. İnsan kendisine verilen nimetlerden elbette hesaba da çekilecektir.
Boş yere akıttığımız sudan, zarar verdiğimiz çevreden, israf ettiğimiz enerji kaynaklarından da bize sorulacaktır.
Yaşadığımız bu dünya Rabbimizin bize emanetidir. Verilen nimetlerin ölçülü, israfa kaçmadan ve çevreye zarar vermeden tüketilmesi gerekir. Ölçüsüz ve sorumsuzca tüketildiğinde dünyanın dengesinin bozulacağını Yüce Rabbimiz, bize şöyle haber vermektedir:
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu…” (Rum, 30/41) Bu ayet-i kerimede geçen karada ve denizde bozulmanın ortaya çıkmasıyla ilgili tefsirlerde yer alan belli başlı yorumlar şunlardır: Karada ve denizde kasırga çıkması endişesi; bazı arazilerin bitki bitirmez duruma gelmesi ve tatlı suların tuzlu su haline dönüşmesi; kaynak sularının azalması; kıtlık, yangın, sel gibi felâketlerin ve ölümlerin çoğalması; geçim sıkıntısının artması, her şeyin bereketinin kaçması. (Kur’an Yolu Tefsiri, 4/322-325)
Bugün hava ve su kirliliği, küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi, iklim değişiklikleri vb. pek çok meydana gelen olumsuzluklar, insanın çevreye karşı sorumsuz davranışlarından, bilinçsiz tüketimden kaynaklanmaktadır.
İnsan yaşadığı dünyanın bir parçasıdır. İnsan, üzerinde yaşadığı toprağa, nefes aldığı havaya ve hayat kaynağı suya muhtaçtır. Suyun, havanın, toprağın zararlı maddelerle kirletilmesi sonucu meydana gelecek zarardan, en çok etkilenecek olan yine insandır. Yaşadığımız bu dünya sadece insanın değil, tüm mahlûkatın ortak malıdır. Toprağın altında ve üzerinde milyonlarca görünen ve görünmeyen canlılar vardır. Bilinçli veya bilinçsiz vereceğimiz zarar o canlıların hayatlarını etkileyecektir.
Yaşadığımız bu dünya bir çeşit miras gibidir, babalarımızın dedelerimizin mirasıdır. Bizler de evlatlarımıza bu mirası devredeceğiz. Aldığımız bu mirası bozarak, eksilterek değil daha güzeli ile bırakmamız gerekmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz çevre ile ilgili bir müminin nasıl olması gerektiği noktasında en güzel model olmuştur. Enes Bin Malik’ in rivayet ettiği hadisi şerifte Allah Resulü (s.a.s.):
“Birinizin elinde hurma fidanı varken, kıyamet kopuyor olsa bile derhal onu diksin.” (İbn Hanbel, Müsned, 3/84) buyurmuş, her fırsatta fidan dikmiş, ashabına da dikmeyi tavsiye etmiş, çevreyi koruma ve yeşillendirme hususunda bize en güzel örnek olmuştur.
İslam dini insana, ağaca, suya, taşa, toprağa, yeşile kısacası canlı cansız her şeye “Allah’ın yarattığı varlık” nazarıyla bakılmasını istemektedir.
İslam dini, suyun kirletilmemesine, su ile temizliğe önem verirken; suyun israf edilmemesini de emretmiştir. İbadete hazırlık için de olsa, bitmeyeceğini düşündüğümüz akan bir nehrin kenarında da bulunulsa su, israf edilmemelidir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de tatlı ve temiz su kaynakları bilinçsiz tüketim sebebi ile azalmaktadır. İsraf, dikkat edilmezse alışkanlık haline gelebilmektedir.
Çevre Bakanlığının verilerine göre bir yılda, ülkemizde yaklaşık olarak 24 milyon ton, dünyada ise 1 milyar tondan fazla katı atık ortaya çıkmaktadır. Yedekte bekleyen başka bir dünya olmadığına göre, çevresel risklere karşı akılcı yollarla mücadele ederek yaşam kalitemizi yükseltmenin çarelerini aramalıyız. İnsanoğlu, doğada var olan her tür bitki ve hayvana saygı duymalı, onları koruyup kollamalı ve ihtiyacı dışında tüketmemelidir.
Günümüzde su, en değerli doğal kaynaklardan biri haline gelmiştir. Su kaynaklarının sınırlı olması ve artan su talebi nedeniyle su tasarrufu, sadece ekonomik avantajlar sağlamakla kalmaz, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği destekler.
Ülkemiz küresel iklim değişikliğinin etkilerinin yoğun hissedildiği Akdeniz kuşağında yer almakta ve yüksek risk grubu ülkeler arasında kabul edilmektedir. Önümüzdeki 100 yıl için yapılan iklim değişikliği tahminlerine göre, ülkemizde su kaynaklarının %25’e varan oranlarda azalması beklenmektedir. Ülkemizde su kaynaklarının korunmasına ve verimli kullanılmasına yönelik gerekli tedbirler alınmadığı takdirde, 2030 yılından itibaren Türkiye’nin su sıkıntısı yaşayan ülkeler arasında yer alması beklenmektedir. Hayat kaynağımız suyun israfını önlemede bazı öneriler:
– Fotoselli musluklar ve tasarruflu duş başlıkları kullanın
– Akıtan muslukları tamir ederek, musluk uçlarına tasarruf aparatları takarak israftan korunabiliriz.
– Bulaşık ve çamaşır makineleri satın alırken su ve enerji kullanımları düşük olanları seçerek, makineleri dolu halde çalıştırarak tasarruf yapabiliriz.
– Abdest alırken, diş temizliğinde, banyoda kişisel bakım sırasında yeteri kadar su kullanarak tasarruf yapabiliriz.
– Yağmur suyunu toplayın ve kullanın.
– Kullanmadığınız suyu boşa akıtmayın.
Su tasarrufu ile temiz su kaynaklarımızın azalmasının önüne geçilmiş, böylece gelecek nesillerimize daha iyi bir dünya mirası bırakmış olacağız.
Ülkemizde su stresi baskısı olmadan, ihtiyaçlarımızdan feragat etmeden, yaşam standartlarımızı düşürmeden, müreffeh şekilde yaşamımıza devam edebilmek için “suda sıfır kayıp” bilinci ile bütün kurum/kuruluşlarımızı, çiftçilerimizi, sanayicilerimizi, çocuklarımızı kısacası her bir vatandaşımızı suyumuzu verimli kullanmaya davet ediyorum. Çünkü “su vatandır”, “su medeniyettir”, “su geleceğimizdir”.
Yağmur yağması için atmosferde sadece su buharının bulunması yetmez. Su moleküllerinin bir araya toplanmasını sağlayan zerrelere ihtiyaç vardır. Bunlar sayesinde su damlası oluşur ve yağmur yağar. Ağaçlar yağmurun yağmasını sağlayan bu zerreleri yayarlar.
Türüne, cinsine, yaşına, iklimine göre değişiklik gösterse de bir ağacın ortalama olarak 10-12 kişinin bir gün boyunca soluduğu oksijeni üretebildiği düşünülüyor. Yani sadece 1 ağacın kesilmesi bile 10-12 kişinin 1 günlük oksijen miktarının yok olması, başka bir ifade ile ömründen 1 gün eksilmesi diyebiliriz.
Sadece bir tane yetişkin ve büyük bir ağaç atmosfere yılda 150 ton su gönderebiliyor ve bu sayede yağmur yağabiliyor. Ormanlar olmazsa toprağın ısısı artar. Ağaçlar kurur ve devasa boyutta yangınlar çıkar. Bu yangınlar gökyüzünün kurumla kaplanmasına sebep olur. Güneş kapanır. Tarım alanlarında hasat olmaz ve sonucunda da dünya çapında bir kıtlık söz konusu olabilir.
Her yıl yangınlarla ülkemizde binlerce hektar orman küle dönmekte, tahrip olmaktadır.
Rabbimizin bizlerin istifade etmesi için vermiş olduğu dünya nimetlerine emanet bilinciyle sahip çıkmalıyız. İhtiyacından fazlasını tüketmek suretiyle israftan; bilinçsiz ve sorumsuz davranarak kul ve kamu hakkından sakınmalıyız. Sokakları, parkları, ortak kullanım alanlarını temiz tutmalı, başkasının gözünü ve gönlünü rahatsız edecek her türlü davranış ve sözden sakınmalıyız.
Unutmayalım; doğayı katletmiş olabiliriz ama yok edemeyiz. Buna gücümüz yetmez. Onun bize değil, bizim ona ihtiyacımız var. Eğer bir şey yok olacaksa bu doğa olmaz, biz oluruz. Tüm bunların farkındayız ama asla umutsuz değiliz. Çünkü yaşam, her zaman bir yolunu bulmuştur ve onun kendi yolunda ilerlemesine destek olacak insanların sayısı da hiç az değildir.
Bir daha asla ve sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın hiçbir bölgesinde Orman yangınlarının yaşanmaması dileğiyle…
Bu arada bir tavsiyede bulunmak isterim ormanlarımızla ilgili sorumlu olan yetkililere; Bedeli ne olursa olsun orman içlerine kadar su ve yangın vanaları çekilerek, otomatik söndürme sistemleri ve yangına karşı insanlara sesli uyarı sistemleri yapılmalıdır. Yangın çıktıktan sonra söndürmenin maliyeti çok yüksek… Yangın başlayınca gözyaşlarımız yangını söndürmez…
Bu mübarek Cuma gününü ve de ömür takviminiz den düşecek olan her gün sağlık, bereket, sevgi ve huzur getirsin sizlere… Allah’ın rahmeti ve bereketi Mübarek Cuma gününün hayrı üzerine olsun.
Ettiğiniz her dua derdinize deva, sağlığınıza şifa, gözünüze nur, gönlünüze huzur, ailenize ve sevdiklerinize huzur getirsin.
Kalpler imanla, gönüller huzurla dolsun. Saadetler hepimizin olsun. Ne kurulan bağlar bozulsun ne de dostlar unutulsun…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…
#öskurşun
(bu makalede bazı bilgiler için Google asistanından faydalanılmıştır)