-Soğan… Patlıcan … Domates .… Patates… Sivri biber…
Apartmandan bir ses gelir:
“-Huuuuu domatesçi. Ne kadar domates? Gitme az bekle…”
Ve bir zamanların köy ağası, birçok sorundan dolayı kalan topraklarını da satmış, vefakâr kâhyasıyla birlikte gelip şehre yerleşmiş. Evin geçimini sağlamak için filmdeki rolüyle Şener ŞEN, sıkıla sıkıla, süklüm büklüm, “huuu” diye seslenen, kadını bekler…
….
Ve günümüze gelelim.
Pancar fabrikaları özelleştirildi, satıldı. Kağıt fabrikası satıldı. Saman ithal ediliyor, et ithal ediliyor, tohum ithal ediliyor, kurbanlık dana, koyun ithal ediliyor, çiftçi gübre, motorin, tohum almakta zorlanıyor ve traktörünü satıyor, tarlasını ekmiyor.
Çiftçi zorda.
Kasap et derdinde.
Üretim yok.
Destek kısıtlı.
Zar zor üreten çiftçinin de ürettiği sebze ve meyveler pahalı satılmakta, halk pahalılıktan isyan edecek noktaya gelmiş.
Bu durumun sebze meyve terörü olduğunu, yapay bir uygulamanın söz konusu olduğunu iddia eden Cumhurbaşkanı, çözümü “MOBİL ÇERÇİLİK” de buluyor!
El arabası, seyyar satıcıların yerini MODERN çerçiler alıyor!
Soğan geldi hanım…
Pahalılıktan dolayı evine sebze alamayan vatandaş, bu çerçilere hücum ediyor!
Beş – on kilogram almayı, çocuklarına bayram ettirmeyi düşünen vatandaş, ne yazık ki sınırlı bir miktarla karşılaşıyor!
Azami 2’şer kg. !
Aile ne kadar kalabalık olursa olsun. Alacağı miktar 2’şer kg. Daha fazla almak isteyenler tekrar kuyruğa girmek zorunda.
….
Hatırlarsınız;
Sigara kuyrukları vardı eskiden.
Tüp kuyruğu, ekmek kuyruğu, yağ kuyruğu, şeker kuyruğu, gübre kuyruğu, motorin kuyruğu… Velhasıl hemen her tüketim maddesi kuyruğa tabiydi!
Uzun olurdu kuyruklar.
Sorardık kuyruktakilere; “bu ne kuyruğu?” diye.
Bizi ilgilendiren ise girerdik, artık sıra ne zaman gelirse ve az kala “BİTTİ” denilen bir ses duyulmaz ise sevinirdik.. Alır eve dönerdik.
Hem de zafer kazanmış şövalye edasıyla.
Çok büyük bir iş başarmış gururuyla.
Mübalağasız, hane fertlerinin her biri bir kuyrukta!
Patates geldi hanım…
…
İşte tam da bu mobil çerçiler o dönemi hatırlattı bana.
İnşallah tez zamanda bu TERÖRİST domates, soğan, sivri biber, patlıcan ve patates bir bir yakalanır ve etkisiz hale getirilir de rahat bir nefes alırız. Yoksa zor yıllar bizi bekler. Bu teröristleri bir an önce hücreye tıkmak zorundayız.
Sivri biber geldi hanım…
İşin şakası bir yana. Gerçek olan ekonomik bir sıkıntı içerisindeyiz. Çiftçisi, hayvancısı zorda. Halk olarak alım gücümüz ortada. Asgari ücret, emekli, dul, yaşlı maaşları ile sadece karın doyurmaya çalışılıyor. Ek bir masraf, misafir, arkadaş, konu komşu ağırlama, ya da hastaneye düşme, tüm geçim üzerine yapılan planı bozuyor ve alt üst ediyor, belimizi düzeltmek en az beş ayımızı alıyor.
Mecburiyet olmadıkça dışarıda bir bardak çay içmek bir yana, susadığımızda bile giderecek gücümüz kalmadı artık.
Domates geldi hanım.
Sözün Özü!
Kalabalık nüfuslu ailelere Allah yardım eylesin. Olan olmayana destek çıksın lütfen. Elbet bugünler de geçecek. Halkımız çok daha kötü günler gördü. Farklı olan sadece bu dönemde borçlanmaların fazlalığı, gelirin azlığı, işsizlik, üretimin olmayışı, alım gücünün düşmüş olması…!
“Daha ne olsun” der gibisiniz.
Tasarruf…. Tasarruf….Tasarruf. Ayağınızı yorganınıza göre uzatmak… Kendinize değer vermek, kendinizi düşünmek. Bırakın başkasının üç koyun, beş keçisinin hesabını yapmayı. Bugün için ideolojiyi de düşünen olmasın! Zira “ALEMİN KEYFİ YERİNDE!” Sana ne oluyor? Düşün!
Domateeeesssss…..
Mustafa Kemal ÖZGÜRSOY