Yıl 1954 Osmanlı zihniyetinin kalıntılarının devam ettiği yıllar. Cumhuriyet kurulalı yıllar olmasına rağmen halk dini taassup nedeniyle hala bağnazlığına devam ediyor; bugün bile…
Her köye bir okul yapılması hedefleniyor ama halk bu konuda duyarsız, yeterince bilinçlenmemiş ve her şey devletten bekleniyor. Dünya ekonomik bunalımda halk fakirlik içinde kıvranıyor.
Okulu olmayan köyler okulu olan köylere gidiyor; mesafe birkaç kilometre olduğu için çocuklar zorlanıyor. Bu yüzden zaten çocuklarını okula göndermek istemiyor. Hele kız çocuklarını okutmak bir mucize.
Doğancı köyü de çocuklarını en yakın okulu olan Dorukkiriş’e göndermekteydi.
Hasan çok zeki olduğu için ilkokulu dört yılda bitirmişti. Yaşadığı zorlukların, daha çokta öğretmeninin etkisiyle aklına bir fikir gelir. Köydeki büyüklerinden korktuğu için gizlice , mürekkebe cibi batırarak o zaman cumhurbaşkanı olan Celal Bayar’a bir dilekçe yazar:
“Pek Sayın Cumhurbaşkanım
Bizim köyde ilkokul yok. En yakın ilkokul komşu köye çok uzak, zorlanıyoruz. Bu yüzden
Köyümüzün birçok çocuğu okuyamıyor.
Bize okul yapılması konusunda yardımlarınızı arz ederim. 03.01.1955
Hasan Erata”
Duyulur diye Şalyeri’nden değil, bir arkadaşına para verir Tonya postanesine gönderir. Zarf buruşuktur; postacı Cumhurbaşkanına giden zarfı değiştirir. Yazıyı merakla okur. Kapatır ve gönderir.
Dilekçe haberi köye ulaşır. Başta muhtar olmak üzere ileri gelenler Hasan’ı aramaya başlar. Dayısı elinde kiraz değneği ile, daha yataktan kalkmadan ,“ sen muhtara sormadan nasıl böyle bir şey yaparsın?
“Doğru Tonya’ya git dilekçeyi geri al, gel.”
Gider; postacı, “sen kötü bir şey yapmadı ki hem dilekçe Ankara’ya varmak üzere”
Gelir; korkudan ,” dilekçeyi yırttım attım” diyerek yalan söylemek mecburiyetinde kalır.
Gel zaman git zaman Doğancı ile Dorukkiriş arasında orman davası, yayla davası olur.
“ O zaman çocuklarınızı da bizim okula göndermeyin diye serzenişte bulunurlar.”
Aynı muhtar ve ileri gelenler Hasan’a haber salar.
Hasan taze öğretmendir. Koşa koşa gelir. Gerekli teşebbüslerde bulunur ve köye okul yapılır.
Bir zaman sonra ortaokulun yapılmasına da yardımcı olur.
Hasan öğretmenim şu anda seksen beş yaşında.
Bir oğlu doktor, kızı da Amerika’da beyin hücreleriyle ilgili araştırma yapıyor.
Her evde muhakkak bir öğretmen, doktor, mühendis okumuş aydın kişiler var;
Hasan Hocamın Celal Bayar’a yazdığı o dilekçe sayesinde.
Yusuf YILMAZ