Aşiretten Beyliği, Beylikten Devlete, Devletten İmparatorluğa yükselen, 24 milyon Km. kare coğrafya topraklarına giden, 11 milyon Km. karede hükümran olma sırrında; adalet, hürriyet, müsavat veKur’an Esaslarının hakim olması temel ruhunda kurulan Osmanlı Devleti, son vatan parçası Türkiye Cumhuriyetini miras bırakarak, tarih kabristanına gömüldü.
Tarih; ibret alınması gerekli olaylar ve insanlar bahçesidir. Asırların birikimi olan medeniyet ve kültür köklerimiz ulu bir çınardan meydana gelmiş, dal/budak salarak cihana yayılmıştır.
Beşer tarihinin tanıdığı ve taktir ettiği en eski milletlerden biri Türkiye ve tarihimizdir. Tarihin ilk çağından, zamanımıza kadar büyük imparatorluklar kurmuş olan Türk milleti; devlet kuruculukta birinci, ahlakta üstün, askeri alanda kahraman, tarihin hâla anlatmakta güçlük çektiği İstiklâl Harbini kazanarak destanlar yazan bir millet özelliğini taşımaktadır. Bütün bu vasıflardan başka, kültür, sanat, büyük devlet adamları, isimsiz nice kahramanlar yetiştirmiş, şan ve şöhret abideleri örneklerle doludur.
Tarih; maziyi geleceği taşır, olayları tekerrür zincirine takar durur. Tarihleri ve tarihi şahsiyetleri ile mazisini karalamayan milletler daima hükümran olmuş, muzaffer olmuş, ilerlemiş, yükselmiş, yücelmiş ve parmakla gösterilmiştir. Yetişen yeni nesiller kendi tarihlerini, kültür miraslarını, başkalarının tarihinden daha iyi bilir ve tarihleriyle öğünürlerse, gelecekten endişe edilmez. Tarihine söven, yüz çeviren, kahramanlarını ve ecdadını bilmeyen bir nesil yetişirse, gelecek karanlık ve endişelidir. Düşmanların ekmeğine yağ sürmek demektir. Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketinin, Cumhuriyet döneminde zirveye çıkması ile değerlerin alt/üst olduğu, kaos asrında bu hale geldiğimiz gibi…
“Uyuyan Dev” Osmanlı ruhunu yeniden cihana hakim kılmamak için bütün gayretlerini gösteren şer güçler, özellikle son birkaç yıl içinde yeni oyun, plan ve tuzaklar içindedir. Çeşitli izimler tarafından hazırlanan özel bütçelerle desteklenen, beslenen hain senaryolar gündemdedir. “Gizli Dünya Devleti” kurma hayallerine erişmek için çalışan, gayret gösteren düşman aynı düşmandır.
Türkiye’ye girdiği günden bu tarihe kadar dış mihraklar tarafından beslenen/desteklenin medya hıyanet içindedir. “Şehvet/Menfaat/Hıyanet/Yalan” dörtlüsü ile yayın yapan mahut kuruluşlar, kökleri koparacak, beyinleri yıkayacak, ahlaki değerleri yok edecek, yeni bir robot nesil yetiştirmek için emperyalist emellerini tahakkuk ettirme yarışı içine girmişlerdir.
İşte medyanın hali, işte TV. yayınları, işte kültür ve sanat adına yapılan ucube faaliyetler, işte halimiz…
Cehâlet-Rezâlet-Hıyânet Orospusu bir dizi, tarihi bile utandırdı. Şimdiye kadar 95 bin vatan evladının RTÜK’e şikayette bulunduğu, mayası sağlam bir partinin iktidarda bulunması, Kültür Bakanımızın uyuduğu, yetkili ağızların bile şikâyetçi olduğu SHOW TV.de yayınlanan, TMSF.’nin elinde bulunan MUHTEŞEM YÜZYIL isimli diziden bahsediyorum. Senaryosu İşçi Partisi elemanlarından Meral Okay, yapımcı Timur Savcı ve bazı yazarlar tarafından ateist olduğu söylenen Halit Ergenç’in Kanuni Sultan Süleyman, Nebahat Çehre’nin Valide Sultan, Okan Yalabık’ın İbrahim Paşa ve Selma Ergeç, Nur Aysan, Arif Erkin,İlker Aksum, Merve Oflaz, Sema Keçik Karabel, Filiz Ahmet, Hürrem Sultan rolünde Meral Okay ve diğerlerinin olduğu masraftan kaçınılmayan bir dizi…
Kanuni Sultan Süleyman, I.Süleyman, 1494- 1566 yılları arasında yaşamış, 10. Osmanlı Padişahı ve İslam Halifesidir. Batı dünyasında ise Suleyman The Magnificent (Muhteşem Süleyman) olarak bilinir. Dedesi çağ açan Fatih Sultan Mehmed, babası Yavuz Sultan Selim, ananıs ise Ayşe Hafsa Sultandır. Saltanatında Osmanlı İmparatorluğu en yüksek dönemini yaşamıştır.
Çocuk yaşta İstanbul’da bilim, tarih, edebiyat, din ve askerlik eğitimi aldı. 1509 yılında annesinin doğum yeri olan Kırım’da Kefe sancakbeyliğine atandı. Daha sonra Saruhan sancakbeyliği göreviyle Manisa’ya gönderildi. Padişahın sefere çıktığı vakitlerde Batı sınırını korumak için Edirne’de bulundu. Babasının ölümü sırasında yine Manisa’da bulunan şehzade Süleyman, Sadrazam Piri Paşa’nın çağrısı üzerine İstanbul’a gelerek 1 Ekim 1520 tarihinde tahta çıktı.
Kanuni padişah olunca içişlerinde belli bir düzene kavuşmuş devlet yönetimi babasının yaptığı ıslahatlarla sağlamlaşmış temeller üzerinde duran bir devletin başına geçti. İmparatorluğun iç bunalımlarıyla uğraşmadan kısa bir süre Batı dünyasının geçirdiği dönüşümleri izledi. Batı Rönesans’ın yarattığı bir açılma ortamında teknik yönden belli aşamalara ulaşmış; Fransa ve Almanya’da dinsel reformlar yapılarak birlik sağlanmıştı. Kanuni bu ortamda, askeri alanda oldukça üstün duruma gelmiş olan Osmanlı İmparatorluğunun gücünü Batı’ya yine askeri yönden kabul ettirme yolunu seçti.
İmparatorluk içinde Süleyman dürüst hükümdar ve çözülmeye, bozulmaya ,rüşvete karşı olarak biliniyordu.Yetenekli bir kuyumcu ve seçkin bir şair olduğu kadar,Süleyman ayrıca sanatçıların ve filozofların büyük hâmisiydi.Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel gelişmesindeki Altın Çağı’nın hükümdarıydı. Süleyman 16 ncı yüzyıl ön seçkin hükümdar olarak kabul ediliyordu; rakipleri Charles V Kutsal Roma İmparatoru (1519-56) , Francis I (Fransa,1515-47), Henry VIII (İngiltere,1509-47),Sigusmund II (Polonya,1548- 1572) ve İvan IV (Rusya,1530-84).Onun liderliğinde Osmanlı İmparatorluğu Altın Çağı’na ulaştı ve dünya gücü haline geldi.
Kısaca bazı önemli olayları şöyle sıralamak mümkündür:
Belgrat’ın alınması (1521), Mohaç Meydan Muharebesi (1526), Viyana birinci Kuşatması (1520), Alman Seferi (1532), Macar Seferi (1543), Temeşvar’ın zaptı, 1562), Alevilerin Bozok isyanı (1527), şah İsmail’in öldürülmesi (1524), Bağdat’ın alınması (1534), Preveze Deniz Savaşı (1538), İkinci Malta Muhasarası (1565), Zigetvar Zaferi ( 1566), (Daha detaylı bakınız: Osmanlı Şeceresi, 2005.İlhan Yardımcı, s. 61)
Kanuni Sultan Süleyman,Ortadoğu’nun çoğu toprağını imparatorluğa kattı. Karasularını Kuzey Afrika’ya Cezayir’e genişletti. Kısa dönemde Osmanlı’lar Akdeniz, Kızıl Deniz ve İran Körfezinde deniz hakimiyetini başardılar. Osmanlı İmparatorluğu onun ölümünden sonra genişlemesine bir yüzyıl devam etti.
Böyle bir hükümdar için, cüce beyinlerin, akl-ı evvellerin ve gerçek tarih ve din düşmanlarının, nerelerden ve ne kadar beslendikleri aşikâr olan böyle diziler yapması, tesadüfi olamaz. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünün parçalanmak istenildiği bir dönemde, böyle dizilerin yapılması düşündürücü ve ibret verici olmalıdır.
Tarihi zirveye taşıyan bir hünkâra yapılmayan hakaret, küstahlık, yalan, uydurma, ahlâki rezâlet dizisi devam ediyor, diziyi çöpe atmaya muktedir hükümetten ses yok. Millet ayakta, vatanseverler feryâd-ı figanda, esas merci RTÜK kendi havasında…
Kanuni Sultan Süleyman’ın şehvet düşkünü, ibne gösterildiği, Osmanlı Hareminin bir genelev gibi anlatıldığı, bütün kadınların çırıl/çıplak lanse edildiği bir ahlak anlayışı, yeni nesilleri ecdada ve maziye karşı kötü duygular beslemeye vesile olarak tarihteki yerini alacaktır.
Kanuni’yi şehvet yatağına gömenler; Hammer Tarihinde yer alan Fransız İmparatoru Fransuva’ya Kanuni tarafından gönderilen tarihi mektubu okusunlar: “Ben ki kırk sekiz krallığın imparatoru Kanuni Sultan Süleyman’ım. Sefirimden aldığım mahzar’da memleketinizde ‘dans’ namı altında kadın erkek birbirine sarılmak suretiyle “ala meleinnas” (açıkça halk önünde) icra’yı lu’biyat olunduğu mesmuu şahanem olmuştur. Hem hudut olmaklığımız dolayısıyla iş bu rezâletin memleketime sirayet ihtimali muvecehesinde nami-i hümayunumun yedinize vusulünden itibaren işbu rezalete hatime verilmediği taktirde orduyu Hümayun’la bizzat gelip, işbu rezaleti men’e muktedirim…” tarihi ültimatom karşısında Fransa’da tam yüz yıl dansın yasaklandığı, fetva ile gittiği her gazvede üzerinde toplanan tozları bir kutu içinde muhafaza ederek, fetvalarla birlikte ölürken sandukası içine konulmasını vasiyet ettiğini bilmezler mi? (Bakınız: Sen Kimsin? İlhan Yardımcı, 2004,Dizgi Ofset, 456 sayfa, Konya )
Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’’tan yapılan açıklamalarda: “Osmanlı ile ilgili filmlerde hep harem vurgusunun yapılmasını doğru bulmadığını, 600 yıl boyunca üç kıtaya hükmetmiş bir imparatorluktan bahsediyoruz. Yanlış her nerede yapılıyor olursa olsun mekânı hiç önemli değil, yanlıştır. Osmanlı’yı o şekilde anlatmak doğru değil” ifadeleri basında yer aldı.
Duyarlı, mazisine, ecdadına, gerçek tarihine ve öz değerlerine sahip çıkan sivil toplum teşkilatları, dernek, vakıf, özel kurum ve kuruluşlar ile yazar, şair ve kelam sahipleri de ayağa kalktılar.
Batı’daki Doğu algısı üzerine Amerika’da doktora yapan akademisyen-yazar Beyazıt Akman’dan da tepki geldi.
Akman, “Osmanlı mirasının çok daha doğru anlaşılmaya başlandığı bir dönemde dizinin Hollywood’u gölgede bırakan hârem fantezilerine yer vermesinin kasıtlı olduğunu, bunun, kendi tarihiyle barışan halka bir misilleme olduğunu söyledi.
Batı’daki Türk-İslam algısı ve Oryantalizm üzerine Amerika’da doktora çalışmalarına devam eden, son zamanların en çok konuşulan Fatih romanı “Dünyanın İlk Günü”nün yazarı da olan Beyazıt Akman, aslında dizinin fragmanlarının kırmızı sinyaller verdiğini, ancak hakkaniyetli olmak adına şimdiye kadar sessiz kalmayı tercih ettiğini belirtti: “Kılıçla başlayan, hayvan muamelesi gören kölelerle devam eden, çıplak cariyelerle biten dizi, ‘Barbar Türkler’ kavramının tüm klişelerine haiz.Her akşam farklı bir cariyeyi yatağında bekleyen, beylik laflarla ahkâm kesen, dedikodunun bin türlüsünde uzmanlaşmış vasıfsız vezirleriyle poz kesen bu dizinin Süleyman’ının, tarihteki Kanuni ile uzaktan yakından alakası yok. Üstelik dizinin başındaki yarı Türk yarı Tartar bir kavmin Hıristiyan bir köyü yakıp yıkması ve dizinin asıl kahramanı olan sözde Hürrem’in dramını başlatması da ayrı bir çarpıklık.”
Illinois State Üniversitesi’nde edebiyat ve sinemada Doğu medeniyetlerinin resmedilmesi üzerine ders veren, doktora çalışmasıyla dünyaca ünlü Smithsonian Enstitüsü’ne kabul edilen en genç akademisyenlerden olan Akman, Batı’nın harem fantezilerinin bizzat kendi insanımız tarafından tarihsel gerçeklik olarak alınmasına bir anlam veremediğini ifade etti. Orta Doğu imparatorluklarını ‘egzotik, despot, barbar, buğulu bir seks cenneti’ gibi göstermenin 18 ve 19. yüzyıldaki İngiliz ve Fransız sömürgeci devletlerinin başlattığı, gayet de etkili bir gelenek olduğunu ifade eden Akman, bunun arkasındaki amacın, pozitivist, bilimsel ve insani bütün değerleri kendi ipoteği altına almaya çalışan kurgusal bir “Batı” kavramının yaratılmasından ileri geldiğini belirtti. Hollywood’un bu geleneği hem kendi kamuoyunda, hem de dünyada “mistik, barbar Doğu” algısı olarak yıllarca pekiştirdiğini kaydeden Akman, “Bu sinemalarda, kadın haklarını hiçe sayan barbar erkekler, ya da Muhammed adını taşıyan teröristler olması da aynı geleneğin ürünleridir.” dedi.
Durduk yerde bu geleneğin niçin tekrar hortlatıldığına bir anlam veremediğini ifade eden Akman, “Cumhuriyet dönemi ile Osmanlı tarihinin barışmaya başladığı, tarihimizin çok daha iyi anlaşıldığı bir dönemde, Türkiye’nin Osmanlı coğrafyasındaki etkisinin Wikileaks’te bile görüldüğü bir süreçte bu Oryantalist imgelerin kendi kendimize yeniden hortlatılmasının tek bir cevabı olabilir: Seks ile Osmanlı tarihi pazarlamak ve reyting yapmak. Daha da acısı, burada, son yıllarda Osmanlı tarihi üzerine oluşan sempatiyi kırma çabası da söz konusu olabilir. Ucuz yazarlık, araştırma ve derinlik olmadan işe koyulduğunda her zaman bel altına vurur. Elbette Doğu medeniyetleri kusursuzluktan münezzeh değildir. Ancak 15-16. yüzyıl gibi İslam Medeniyeti’nin altın çağlarından olan bir dönemi, Halil İnalcık hocanın deyimiyle Klasik Osmanlı Çağı’nı resmediyorsak insanın elini vicdanına koyması, kılı kırk yararak iş görmesi gerekir.Asmalı Konak’ın mutfak dedikodularıyla Osmanlı Sarayı senaryolaştırılamaz. Demokratik bir ülkede elbette isteyen istediği diziyi yapar, burada meydanı boş bırakmamak, gerekli kişilerin inisiyatif alarak daha sağlam yapımlara imza atmaları önemlidir.” diye konuştu.
Osmanlı Devleti’nin, milletimin tarihinin bir avuç kadının çekişmesinden ibaretmiş gibi gösterilmesini, saygı duyduğum insanların ülkeyi boş verip kadınlara odaklanmış şekilde lanse edilmesini, zalim, gaddar addedilmesini izlemek istemiyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın kazandığı onca zafer, ordusunun kazandığı onca savaşın elin tersiyle itilip şaibesi bin kat artırılarak aktarılan şahsi ilişkilerini, evet, devlet yönetimini etkilemiş olsa da devletin sırf bundan ibaretmiş gibi gösterilmesinden hoşnutsuzluk duyuyorum. Benim gibi düşünen onca insanın dikkate alınmasını, gereğinin yapılmasını talep ediyorum.
Tarihimizi yalanlayan, atalarımızı ve Osmanlı devletini aşağılayan, aldatıcı, halkı yanlış bilgilendiren yayın yapılıyor. Lütfen amacına ulaşmadan engellensin.”
Kanuni Sultan Süleyman’ın doğum yeri olan Trabzon’da Gazeteciler Cemiyetinde bir basın toplantısı yaparak, bütün Türkiye’ye çağrıda bulunan Anadolu Gençlik Dergisi Trabzon Şube Başkanı Ahmet Yakuphan’da duygularını şöyle dile getirdi: ”Burada anlatmaktan haya ettiğimiz bir takım görüntülere sahne olan bu diziler, milletimizin değerleri ile çelişmektedir. İşte bu dizilerin son örneği olan ve Osmanlı bakiyesi olan bu topraklarda Osmanlı tarihinin en şanlı döneminin çarpıtıldığı ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi 5 Ocak Çarşamba gününden itibaren yayıma girmiştir. Bu dizide reyting uğruna geçmişimiz karalanıyor ve ecdadımız şehvet düşkünü olarak gösterilmek isteniyor. Senaristler, bu dizi ile ecdadımızı kendi sapkın düşüncelerine alet etmeye çalışmaktadırlar. Milli ve manevi değerlerine sahip çıkma noktasında duyarlı vatandaşlarımızın 444 1 178 numaralı RTÜK İletişim Merkezini arayarak şikâyette bulunmalarını söyledi.
Cehâlet, hıyânet ve rezâletin bir arada işlendiği, MUHTEŞEM YÜZYIL dizisi, bir Yahudi, mason, ermeni, rum, komünist ve emperyalist şer güçlerin oyunu olarak gösterilebilir. Vatikan ve ABD. desteğini alabilir.
Ben de aziz milletimizi, insanımızı, özellikle iktidarı, eli kalem tutanları, şair ve yazarları görevi davet ediyorum. Bu ülke bizim, başka bir vatan yok… Bu iktidar bizim, başka bir iktidar yok…Bu bayrak, bu ezan, bu birlik, bu dirlik bizim, başkaları yok… Gerekenleri yapalım, en azından RTÜK’e hakkımız olan şikâyetleri yapalım, bu yazıyı çoğaltarak, ilgili yerlere gönderelim.
Derin sevgi ve muhabbetlerimle.
Merhabalar İlhan Bey..
Yazınız buyuk bır emeğın ve bılgının ürünü,her satırından kelımesınden belli..Lakin nacızane düşüncem biraz fazla uzun..Bılıyorum bılgı dağarcığınızın genışlığı ve konunun derınlığı bunu gerektırıyor ama bır okur olarak bu tarz yazılar ınsanı fazlaca yoruyor ve dıkkatı dağıtıyor.
Düşüncelerınıze kesınlıkle katılıyorum ancak bahsıı gecen dızı bu haftanın reytıng rekorlarınıda kırmıştır.RÜTÜK e en fazla şikayet edılen dızı haftanında bırıncısı..Türk halkının buyuk tezatı..
Ancak Yaprak Dökümü dızısınden sonra kıtap satışında patlamaların yaşandığını düşünürsek ben bu dızının de tarıhe karsı olan merakı artıracağı kanısındayım.bu kadar sert ve katı yaklaşmamak gerek olaya dıye duşunuyoru.Sonuçta bu bır TV dızısı adı üstunde kurgu!Bunca yıl okullarda tarıh bızlere çok cıddı bırsekılde öğretılde de neoldu?20 lı yaşlarında olan ben ve benım kuşağım çokmu ıyı öğrendık Kanunının hayatını..
Bırde böyle deneyelım derım ben.
ben bu tuğbanur hanfendinin dediklerine hiç katılmıyorum öyle saçmalık olurmu kurgu diye o zaman herkes istediği şeyi istediği şekilde yazsın çizsin bu kafalar zaten örümcek kafalı insanlar bu belli onlara bu şekilde niye prim veriyorsunuz aynı şekilde onların değer verdiklerine tezat bir dizi yapılsın bakalım razı olacaklar mı tarihi yansıtan filmler de diziler de kurgu olmaz olmamalı sadece yazık diyorum hem değerlerine sahip çıkmıyorsun bir de karalayanlara destek veriyorsun bu şekilde asla istenilen seviye ye gelemeyiz bunların tek yaptığı kaleyi içten fethetmek Osmanlıyı cephede yıkamadılar böyle oyunlarla içerden yıktılar şimdide gözümüzün açılmasın diye ellerinden geleni yapıyorlar karınca misali safımız belli olsun
Dizinin içeriğini eleştirmek başka şeydir.
Tarihî geçmişimize saygı duymak başka şeydir.
Tarihi geçmişe TAPMAK başka şeydir.
Bir ürünü satan olarak eleştirmek başka şeydir.
Bir ürünü toplumsal etkisi (dışsallığı) bakımından eleştirmek başka şeydir.
Bir ürünün varlığı (amacı) bakımından eleştirmek başka şeydir.
Bir filmin, ürünün, kitabın, insanın (biygorgafik olarak), şehrin, ideolojinin, tarihsel bir olayın eleştirilmesi veya kritik edilmesi, sular seller gibi coşku dolu tek açıdan bakılarak yapılmaz. Bir analiz (tabi bu analiz mantıksal veya bilimsel sınırlar içinde ise) belli bir sistematiğe ve alt başlığa göre yapılmalıdır.)
Değerli yazarımızın eleştirisi, sadece sosyo kültürel ve toplumsal açıdandır.
Diğer açıdan bir kritik yapılmamıştır.
AYRICA YAZIDA ORTAYA KONULAN GÖRÜŞLER YAZARIMIZIN KENDİ GÖRÜŞLERİDİR.
Kişisel olarak katıldığım yönleri olduğu gibi katılmadığım yönleri de bulunmaktadır.
Eğer bir kampanya yapılacaksa, filmin teknik ve içerik olarak yapımcılarına öneri mahiyetinde veriler sunmak gerek. Böylece dizi ilerleyen bölümlerde TARİHTEKİ OLAY VE OLGULAR GERÇEKTE HER NASILSA ona göre yürütülsün.
Bu toprakların insanı da dış destekli bir bütçe buldu diye tarihini karalamamalı. En iyi hizmet, eğer senaryoda (kurguda) bir çarpıtma varsa (ki olduğu iddia ediliyor) tarihi vesikalarla bunu ortaya koymaktır.
Sevgi ve saygılarımla.
Dostlara: 58 Yıldan beri yazar, söyler, araştırmalar yaparım. 76. kitabım yayınlandı, Türkiye’de rekor devam ediyor. Binlerce radyo/tv. programım ve CD.VCD.DVD. im var. Bunları ene sahibi olayım diye yazmıyorum. Şu cümlelerde direnirim, iddialıyım. tanzimatla başlayıp, Cumhuriyet döneminde zirveye çıkan batılılaşma hareketlerinin tümünde ideal ve ideoloji yer alır. Teknik ve ilim çok arkalardan gelir. Temel değerlerin, tevhit akidesinin, kültür çınarlarımızın ve abide şahsiyetlerin yanında, yeni yetişen nesillere bilinçli olarak; din, tarih, dil, mazi, milli/manevi değerler düşmanlığı yapılmakta, bütün şer güçler özellikle Yahudi, Mason, Ermeni ve Emperyalist diğer güçler bu gayret ve çalışmaları desteklemekte, yardımcı olmakta, yeni senaryolar üretmektedir. GİZLİ DÜNYA DEVLETİ için bütün çalışmalar devam etmekte, gelecekteki endişeler büyümektedir. İmana ve akla dayanmayan akıl, başıboş, serseri bir kurşun gibidir. Günümüzde akıllı geçiren nice akl-ı evveller, özellikle aydın geçinen mahut kişiler, beyinleri yıkamakta, beslemeler tarafından desteklenmektedir. Medyanın gidişi hayra alamet değildir. Bugünkü çoğunluk besleme medya, yapıcı değil,yıkıcı ve beyin yıkayıcıdır. Ömrünü bu davaya adamış bir ağabeyiniz olarak sitemdeki yazıları ve eserlerimi lütfen okuyun, yakinen görüşelim, selam, sevgi ve muhabbetlerimle. 0535 477 73 90