Ben zavallı bir kulum
Ne param var ne pulum
Elinde ne var dersen
Sadece İstanbul’um. *
Bir kez bile yalın ayakla toprağa basmamış , vücudundaki tüm irinleri ömür boyu beyninde ve omuzlarında yük olarak taşıyan zavallılara sesleniyorum;
Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden,
her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan,
sevmediği hayatı yaşayan,
sevmediği işi yapan,
sevmediği kişilerle yaşayan,
kalabalıklar yüzünden, yaşamaya karşı ne bir sevgi, ne de bir sevgisizlik işareti olmadan biteviye bir hayatı sürdüren
her akşam evinin dört duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren,
gecelerini bir sıkıntı yorganının altında yalnız ya da yanındaki yabancı gövdeyle geçiren
bütün ölü kentlerin, ölü doğmuş çocuklarına sesleniyorum;
DUYUN BENİ!
YARIN KİMSEYE VAAD EDİLMEMİŞTİR…
Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.
Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan hatta ardından bir tane daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.
Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar, onlar büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız.
Bundan sonra, ergenlik dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz.
Kendimize, çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz.
Gerçek ise şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır.
Eğer şimdi değil ise ne zaman?…
Hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir.
En sevdiğim sözlerden biri Alfred D. Souza’ ya aittir. Der ki;
-”Uzun zamandan beridir hayatın-gerçek hayatın başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım.
Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken birşey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu.
Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı.”
Bu görüş açısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterdi.
Mutluluk yoldur, öyleyse sahip olduğunuz her anın kıymetini bilin ve mutluluğu, vaktinizi harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için, ona daha fazla değer verin.
Unutmayın, zaman hiç kimse için beklemez.
Öyleyse;
Okulu bitirene kadar,
1 milyon kazanana kadar,
Çocuklarınız olana kadar,
Çocuklarınız evden ayrılana kadar,
İşe başlayana kadar,
Evlenene kadar,
Cuma gecesine kadar,
Pazar sabahına kadar,
Yeni bir araba, ya da ev alana kadar,
Borçları ödeyene kadar,
İlkbahara kadar,
Yaza kadar,
Sonbahara kadar,
Kışa kadar,
Maaş gününe kadar,
Şarkınız söylenene kadar,
Emekli olana kadar,
Ölene kadar…
Bırakın kadarları.
Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz ‘AN’ dan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin.
Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur.
Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar,bazıları da daha alçakta.
Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.
Unutmayın
“YARIN KİMSEYE VAAD EDİLMEMİŞTİR”
Son tavsiyem,
Carpe Diem**
Başka ne diyem?
*ezs
**Latince ‘An’ı yaşa.’
ÖNYARGI
“Yaşlı bir kadın bir kafeye gider.
Garson kız ona ne sipariş etmek istediğini sorar.
Yaşlı kadın; “Bir dilim pasta ne kadar?”
Garson kız; 30 TL diye cevap verir.
Yaşlı kadın cebinden biraz bozuk para çıkarır ve yavaşça saymaya başlar.
Sonra tekrar sorar: “Peki, basit bir dilim kek ne kadar..?”
Garson kız sinirli sinirli bakar yaşlı kadına. Birçok masaya bakması gerekir ve streslidir.
Sabırsızca cevap verir: 25 TL
“Bu iyi, o zaman kakaolu bir kek alacağım” diye cevaplar yaşlı kadın.
Sinirli olan garson kız keki getirir ve hesap fişini masanın üzerine bırakır.
Giderken, “Cimri insanlar..!” diye mırıldanır kendi kendine.
Yaşlı kadın keki yavaşça ve zevkle yer, sessizce kalkar, parayı masaya koyar ve gider.
Garson kız masayı temizlemek istediğinde, yaşlı kadının 5 TL de bahşiş bıraktığını fark eder. Gözleri yaşarır.
Yaşlı kadının garson kıza bahşiş vermek için basit bir parça kekle yetindiğini fark eder. Ama yaşlı kadından özür dilemek için çok geçtir…
Birini yargılamadan önce karşımızdakini anlamaya çalışmak daha faydalı bir seçim.
Gördüklerimizin arkasındaki doğruları keşfetmeye yönelmek evvelâ bizleri körlükten kurtarır.
Çok bilmişlik ve ukalâlık egonun kalesidir.
Alıntıdır
GÜNÜN TECRÜBESİ
Ustaya başarısının sırrını sormuşlar ?..
İki kelime demiş ; Doğru kararlar..
Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar ?..
Tek kelime demiş ; Tecrübe..
İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş..?
Usta, derin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş ;
Yanlış kararlar…*