Hayatın bir anlamı varsa onu hücreye yüklemek gerekir. Çünkü hücre: Her çeşit sorunlarla karşılaşan birim yapılardır. Yapısal ve işlevsel olarak, tüm canlılık olaylarını yürütürler.
Hücre bir şey değildir, hücre her şey için, bir fırsattır.
Canlı, bir hücre veya çok hücreden yapılmıştır. Onun için canlılar; bir ve çok hücreliler olarak ikiye ayrılır. Bir hücreliler, tüm canlılık faaliyetlerini hücresinde geçirir. Zehir üreten ve çoğalarak üzerinde yaşadığı canlıyı hasta yapan bakteriler de bir hücredir.
Çok hücreliler ise, bir hücrenin çoğalması ve farklılaşarak iş bölümü sonucu doku ve organları oluşturmasıyla meydana gelirler. Doku ve organların kendi aralarındaki iş bölümü ne kadar gelişmişse canlı o derece gelişmiştir. Buna göre, en gelişmiş canlı insan diyebiliyorsak, bu yapısal değil, işlevsel yani merkezi sinir sisteminden, zekâ ve bellekten ileri gelir.
Merkezi sinir sistemi, doku ve organlar arasında, iletişim ağını yönetir. Bir bireyi ülke kabul edersek, ülkenin bölgeleri, sistemlerimiz. Sindirim, dolaşım, kas, boşaltım, üreme, solunum ve iskelet gibi. Organlar ise, bölgelerdeki vilayetler. Vilayetlere bağlı kazalar da organlara yardım eden yapılardır.
Bölgelerin, vilayetleri arasında özel özellikleri olanlar vardır. Bunlar canlının bağışıklığını mikroba karşı gücünü gösterir.
Bütün bu yapıların birim elemanı hücredir. Canlılık olaylarımızı gerçekleştiren hücrelerimizdir. Hücrelerimizin ne kadar önemli olduğu buradan anlaşılır. Hücrelerde olan bir problem, vücudun hasta olmasıdır.
Onun için, hücrelerimizin beslenmesi gelişmesi, beslenmeyle doğrudan ilişkilidir. Beslenme çok önemlidir. Besin maddelerinin doğal olması esastır. Genetiği değiştirilmiş besinlerle hücrenin beslenmesini sağlıyorsak, bir gün problemle karşılaşacağız demektir.
Genetiği ile oynanmış besinler, hücrenin işlevselliğini bozmaktadır. Çoğalmasını engellemektedir. Denir ki, genetiği değişmiş bitki tohumundan daha çok verim alınır. Bu tohumlar ortam şartlarına daha kolay uyarlarmış. Ormanda adımını attığın yerde mantar var ama zehirli, o zaman o mantarları niçin yemiyoruz.
Ana ve babaya ait üreme hücreleri bir araya gelir ve yavruyu meydana getirir. İşte ana veya baba hücrelerinden biri genetiği oynanmış besinle beslenmiş ise hücre işlevini yapamaz ve yavruyu oluşturacak olan zigot (DÖLLENMİŞ HÜCRE), oluşmadığı için yavru meydana gelmez.
Günümüzde tarım toplumunda, tohum üretimi yaptırılmıyor. Toprakla uğraşanlar tohumu yurt dışından (İsrail), getirtiyorlar. Yurt dışı tohumları da melez tohumlar. Melez tohumlar çok verimli diye köylümüzü, çiftçimizi dolayısı ile Ülke halkını zehirliyorlar.
Zehirlenen hücrelerimiz arasında bağ kuran, merkezi sinirler ve hormon sistemimizdir. Hormon sistemimiz, tüm hücrelere kadar kan ile gider. Onun için hormonlar kan ile hareket eder. Hastaların hormonlarını inceleyen, doktor kanı araştırır.
Dışardan alınan bazı maddeler de duygusal olarak insanların hoşuna gitse de hücresel yapıya zarar verenlerdir. Hücreye zarar veren her türlü hoşa gitseler de bu maddeler hücreye zararlıdırlar.
Hücrenin beslenmesi, büyümesini ve bölünmesini etkiler. Büyüme hücrenin bölünmesidir. Hücrenin düzenli bölünmesi kişinin büyümesidir. Hücre belirli bir büyüklüğe erişince bölünür. Bu olay bir ömür ele alınınca, çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık çağlarında farklılık gösterir.
Bebeklik ve çocuklukta iyi bakılan çocuk, yaşlılığa güçlü girer.
Olayları hücresel açıdan düşünürseniz her zaman doğruya varılır.
Hücrelerin bakımı ve sağlığı önemlidir. Bu önemi gençliğinde kavramayan, sonraki yıllarında, son pişmanlığı fayda vermez.
Bu konularda o kadar çok örnek vardır ki, çevrenize bakıp görebilmeniz yeterli olacaktır.