Geçen akşam Çankaya taraflarında işim vardı. Çankaya Köşkü’nü görünce yüreğim sızladı. Eğer Ankaradaysanız ya da Ankara’ya yolunuz düşerse sakın ola ki akşam saatlerinde oralardan geçmeyiniz derim. Zira yüreğiniz varsa benim ki gibi sızlar yüreğiniz. Çünkü ışıkları sönmüş, söndürülmüş.
Bu, sıradan bir ışık söndürme değil tabii ki. Bu bir karartma.
Çünkü Çankaya’nın ışıkları birilerini rahatsız edecek kadar güçlüdür.
Çünkü Çankaya’nın ışıkları sadece göstermek için var değildir.
O ışıklar, bir mazlum ulusun dişlerini sivriltmiş emperyalistlere karşı direnişinin öyküsünü anlatır.
O ışıklar, bir ulusun şehitlerine karşı sorumluluklarını gösterir.
O ışıklar, zekâyı, dehayı, yurtseverliği, mütevazılığı, bilimi, ar’ı, namusu parıldatır.
O ışıklar, vatanın bölünmez bütünlüğünü, vatanın satılmazlığını, yurttaşın erdemliliğini ve efendiliğini, çocukların gülen yüzünü, gençliğin coşkusunu yansıtır.
Çankaya, yalnızca bir yer adı değildir. Bir ulusun özgürlüğünün adıdır. Dünya devletler ailesinde parmakla gösterilmeye layık olmuş onurlu bir devletin adıdır.
Çankaya, dünyaya barış dersinin verildiği bir okuldur. Çankaya, savaştığı bir devletin başkanı tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen bir rakımdır.
Çankaya, yüzdelerle oynamadan oluşmuş bir ulusal sevginin yönüdür.
Çankaya, cesurların evidir. Halkının içine korumasız çıkılan bir kapıdır.
Çankaya, Trump’ı, Putin’i, Papa’yı ağırlayınca itibar kazanılan ve kazanılacak bir yer değil, adı zaten dopdolu bir itibar olan konaklama yeridir.
Çankaya, yalvarmayanların, kıvırmayanların, çalmayanların, sövmeyenlerin, korkmayanların, dürüstlerin, kendisini pazarlamayanların, yurttaşına ihanet etmeyenlerin içinde onurluca oturabileceği bir ikametgâhtır.
Çankaya, “Çankaya” adını duyduğunda kendisine çeki düzen vermek zorunda kalan birçok devlet başkanının kıskandığı bir alandır.
Herkes oturamaz bu nedenle Çankaya’da. O, kocaman bir sorumluluktur. Her yüreğin bunu sırtlamaya gücü yetmez. Kaçar gidersin. O kadar…
Çankaya’nın bir ruhu vardır ve o ruh, 1919’dan beri dolanır durur odalarda. O ruhtan kaçılıyor ama kaçamazsınız… Yine o ruhun avuçlarına düşersiniz günü geldiğinde…
Çankaya’nın ışıklarını söndürdük diyorlar ya, hikâye… Ampülleri yanmıyor sadece. İyi de, Çankaya’nın mirası üzerinde ampülleri söndürdüğünüzde korkular son mu bulacak? Sanmıyorum…
Asıl korku şimdi başlıyor aslında… Ya birden yanı verirse o ışıklar…
İşte o zaman…