Babaannem, “Yavrum gömleklerinizi içeri alın, çamur yağacakmış,” dedi.
Gömlekleri almaya gittim. Kardeşim de geldi. “Babaannem kara ateşin başında oturuyor. Ne demek istedi, çamur yağacakmış demekle,” dedi.
“İçeri girip soralım,” dedim.
Kardeşim, “Babaanne çamur yağacak ne demek. Şimdiye kadar yağmamışta şimdi mi aklı başına geldi,” Dedi.
Kardeşimin tepkisi karşısında, “Yavrum, bulutlar üç çeşittir. Kara bulutlar yeryüzüne çok yaklaşır ve çok yağar. Beyaz bulutlar yeryüzüne yaklaşmaz az ve çise şeklinde yağmur bırakırlar. Üçüncüsü ise bulanık bulutlar vardır ki, yeryüzüne iyice yaklaşır ve çamurlu su boşaltırlar.
Çamurun yağması her zaman olmaz. Radyo biraz önce, yağacağını söyledi.
Kardeşim, babaanneme çamur buluta nereden gidiyor? Diye sordu. Babaannem biraz düşündü ve laf altında kalır mı “Öteki taraftan” dedi. Öteki taraf diye de dünyanın bize göre arka yüzünü anlatmak istedi. “Arka yüzündeki çöllerden kalkan toz kümelerinin bulutlarda birikmesiyle oluşur,” dedi.
Annem çalı yüküyle fındıklıktan çıkageldi. “Hava bozdu onun için mi gömlekleri içeri aldınız,” dedi. Çamur yağacağı için dedik. Çamur nereden çıktı. Babaannem dedi. Babaannen ocak başında nereden uydurdu. Radyodan dinlemiş, dedik.
Komşu ineğiyle tarlaya giderken, annem, “Komşu çamur yağacakmış geri dönsen iyi olur,” dedi. “Komşu da çamur yağmura nereden bulaşmış, hastalıklar boşuna çoğalmadı,” Dedi.
Bu arada babam geldi ve “Araba tekerinden çamur sıçrar gibi yüzüme su atladı. Mikroplu olabilir mi?” dedi. İçeri girdi, sulukta ibrikten ellerini yıkadı. Babaannemim yanına gitti. Radyo başka ne dedi. Acaba çamurda mikrop var mı?” dedi.
Babam “Yerlerde çamur görülüyor, yalnız rengi daha koyu kahverengi,” dedi.
Yolda oturan nineyi gördük. Niçin oturuyorsun dedik. Eve geliyormuş dinlenmek istemiş. Kardeşim “Nine çamur yağdı, fark ettin mi?” diye sordu. Nine farkında değilim, dedi. Kardeşim “Sizin semte yağmamıştır,” dedi.
Annem ineklerin önüne çayır attı. Onları çamur diye çimene çıkartmadı.
Çölün tozunu ineklerin yemesine izin vermedi.