Açılışa davet…
Düğüne davet…
Sünnete davet…
Katılıma davet…
Yemeğe, içmeye davet…
Kürsüye davet…
Nikaha davet…
Edebe davet…
Ahlaka davet…
Sağduyuya davet…
Sükunete davet…
Kılık kıyafete davet…
…Ve ve ve CAMİYE DAVET !
Ya sonra?
Davet, davetler, icabetler, görünmeler, mış gibi yapmalar, kaçmalar, firar etmeler vs.
Olur mu olur; kavgaya davet, düelloya davet, savaşa davet, ölüme, öldürmeye davet!
Bu gidiş doğru değil.
Söz konusu Camiye davet hayra alamet değil.
Demokratik değil.
İnsani değil.
Nereye gidiyoruz, bilen var mı?
Bundan böyle “dayatma davetler” de olabilir mi?
Mesela yarınlarda aklı evvel birileri; “dine davet” adı altında bir tebliğde bulunursa ne olacak?
“Biata davet” de gerçekleşir mi? Neden olmasın!.
“Elhamdülillah Müslümanım” dese, “ben bu davete icabet etmeyeceğim, etme gereği duymuyorum” dese, nasıl bir kıyametle karşı karşıya kalır?
Düşünüyoruz değil mi?
Yapmayın, “namaza davet” olmaz. Sadece “niyet” olur. 21.yy.’a adım attık. Cami açılışına genel davet olabilir, ki bu da halka açıktır ve VIP’e gerek olmamalıdır. Zaten günün anlam ve önemi üzerine kendisini burada, açılışta görmek isteyen, devlet erkanına görünmek, cilve yapmak, “buradayım” demek için bile olsa icabet edenler olacaktır. Hayırlı, uğurlu olması, cemaati bol olması, hayırlara vesile olması dilenir o kadar!
Allah’ın huzurunda VIP yoktur.
Allah’ın huzurunda protokol yoktur.
Namaz saflarında ben-sen yoktur.
Camilerde de bu olmamalıdır.
İslamiyet yeniden yazılmıyor erkekler-kadınlar.
Allah yazmış zamanında, üstüne ne söz lazım, ne ilave ve eksiltmeler gerek. Herkes nereden geldiğini, nereye gideceğini biliyor, bilmeli.