İnsanlar rey verirler fakat rey verdikleri, zat’lar onları ne kadar temsil eder hep düşündüm durdum.
Söz konusu olan tam bir ‘katılım’ ve ‘temsil’ yanılsaması mı, yoksa sefil bir oyundan mı ibaret.
Gördüğüm şu ki seçenler seçmiyor ama seçiyormuş gibi yapıyor, seçilenler de temsil etmiyor ama temsil ediyormuş gibi yapıyor. Öyleyse iki şey; ya bu sefil oyuna dahil olup aldatılmaya, itilip-kakılmaya, aşağılanmaya razı olunacak, ya da mevcut durumun radikal bir eleştirisi yapılarak, gerçekten söz konusu olanın ne olduğunun bilincine varılacak.
Cumhuriyet hem bir yönetim biçimi hem bir fikir anlayışıdır. Biri esas bakımından biri şekil bakımından önemlidir. Aslından demokrasi kendine has vazgeçilmez unsurları bünyesinde barındıran bir yönetim organıdır
‘Cumhuriyetimiz,” adalet duygusuyla yüklü ve adalet duygusu veren bir terkibe ne kadar sahip?
“Cumhuriyetiniz;” ezilenin, dışlananın, hırpalananın, tahakküm altına alınanın, baskı görenin, farklı doğanın ve farklı olanın, mağdur kalanın, mazlum düşenin, haksızlığa uğrayanın, kimsesizin özgürlüklerini, haklarını, haysiyetini, varlığını, kimliğini, kişiliğini, insanlığını; eşitlik ve kardeşlik ilkeleriyle korumak için çırpınıyor mu?
“Cumhuriyet,” olan biten bir yana, bunlara ciddi bir ufuk açılması bakımından çok önemli bir tarihi dönemeçtir; çünkü “cumhuriyet” önemli bir tartı olup kavramı adındadır.
Ancak cumhuriyetçi görünenler, büyük sivil veya askerler söz konusu rejimi; insanların etnik kökeni, inancı, mezhebi, korkuları, sınıfları, çaresizliği, eğitimsizlikleri yüzünden ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel olarak ezdikleri bir hale mi getirdiler.
Galiba ülkemizin temel sorunu temeldendir. Demokratlar gerçekte demokrat mı? Kendini devrimci görenler ciddi devrimci mi?“ çam devirenlerin kendini devrimci sanması” gibi.
Aslında “çürüme sonsuz ve sınırsız değildir”. Anlama eylemiyle değiştirme eylemi arasında da diyalektik bir bütünlük ve tamamlayıcılık ilişkisi mevcuttur. İnsanların bu kapsamlı bir saldırı karşısında tepkisiz kalması da mümkün değildir. Böylesi tarihsel dönemler radikal eleştiriyi zorunlu hale getiriyor ve “radikal olmak demek sorunları kökeninde ele almaktır” denmiştir. (Bazılarını radikal bulanlar duyurulur) Unutmamak gerekir ki, politika alternatiflerin her zaman mümkün olması demektir.
O halde sorun politikanın gereğini yapma iradesini ortaya koyup koyamamakla ilgilidir
Denilir ki Hüseyin, Küfe halkının davetine uyarak yola çıkar. Yolda gözleri görmeyen büyük Arap şairi Ferazdak’a rasgelir. Olanı biteni anlattığında şair ona başlıktaki değerlendirmeyi yapar. “Sakın ha” der Hüseyin’e, “Küfe halkına güvenme! Onların dilleri Ali söyler gözleri Muaviye bakar.”
Bizler hastalık, ekonomik zorluklar ve gelen ile gelecek olan zamlar arasında, adeta suyu sıkılmış üzüm misali olurken neden hep karabasanlar bizim üzerimize çöker de, ağalara paşalara şerbet oluruz. Zannederim birkaç rey verdiğimiz hariç, diğerleri ister iktidar olsun, ister muhalefet ne Pazar bilirler ne fırın, kasap tan bahsetmiyorum çünkü bizlere bile zaten çok uzak. Yere düşmüş beş kuruş gibiyiz, dönüp hiç kimse bize bakmıyor.
Halimiz böyle iken, bunun için politikayı kaşarlanmış profesyonel ‘siyaset erbabından’ daha doğrusu bilgisayar diliyle “update” (güncelleştirmek; düzeltme ve eklemeler yapmak) etmek gerekmez mi? Ne zaman! O zaman gelecek mi? Yoksa üzerimize gelen çığın daha çok büyümesini mi bekleyelim?