Yaz tatili denizi çağrıştırıyordu. Deniz demek yörede, “Çam burnu koyu” demekti. Koy rüzgârlara kapalı olduğu için, deniz gün boyu sakinmiş. Denizi uyandıracak rüzgâr suya ulaşamadığı için, dalgalar da çok daha bekleyecekmiş.
Koyun çevresindeki ormanlık alana çadır kuranlar, orada kalırlarmış. Kaldığımız yerden yirmi kilometre yolculuktan sonra koya ulaştık. Yalnız koyun yol ayrımında kapalı olduğu tabelasını gördük. Gitmesek mi? Diye kendi kendimize sorduk. Her halükârda koyu görmek istedik.
Güneş ve sıcak birlikte derimizi yakacak diye düşünürken, koyun kapısındaki “Yasaktır” tabelasını gördük. Bekçinin yanına vardık, “Uzaktan geldik, girip şöyle bir dolaşamaz mıyız? Dedik fakat kabul etmedi. Nedenini “Covid-19’ a bağladı. Koyda pozitif vaka görülmüş ve ilçe kaymakamı da yasaklamış. Her taraf orman, alabildiğine yeşillik. Yeşilin arasından tünel gibi geçtik. Yayla ile ilgili anılarımız canlandı.
Merkezi bir köyden “Manda yoğurdu ve köy ekmeği” aldık. Dükkân sahibi bize koyda çok boğulan olduğu için kapatıldığını söyledi. Önemli değil dedik. Kaldığımız yere geldik.
Koyun yeri ve kısmen de olsa yapısını gördük ama günümüzün çoğu gitti. Bir süre dinlendikten sonra, ormanlık alanlara doğru yürüdüm. Ağaçlar çam değil. Ayrıca derelerin suyu yaz mevsimini gösterir şeklinde azalmış.
Dört adet fındık ocağı dikilmiş arazinin içine dikkatimi çekti. Fakat dikme işlemini yanlış yapmışlar. Dallar aynı kökten çıkıyor. Nasıl becermişler anlamadım. Bu sene fındık olmuş. Geçen yıl fındık alamamışlar.
Sorduğumda, kış ayları don olayı görülüyormuş. Ayrıca baharlarda kırağı düşüyormuş, fındığı korumak gerekir dediler.
Arazi sahiplerine koy ve denizi sordum. Her zaman güzel, dalgasız ve suyu nefis dediler. Fakat çevrede öyle güzel yer olmayınca o kadar dolu oluyormuş ki, araba koymaya yer bulunamıyormuş.
İçme suyu için çeşme sordum. Çevrelerinde çok olmadığını söylediler. Yağmur aldığı hâlde suyun az olması tuhaftı. Sürekli Karadeniz ile karşılaştırdım, Karadeniz yeşiliyle sularıyla çok daha ileri. Istıranca ormanları deniyor ama yine de yağmur az sayılır.
Sabah düşen çiy beni şaşırttı. Çünkü o kadar yoğun ki, sanki yağmur yağdı. Nemli bir ortam, güneşten sonra durum düzeliyor. Rüzgâr sürekli esiyor.
Hava karardığında dereden gelen sesler, sessizliği bozdu. Çocuklar kaçışıyordu. Yanlarına vardım, domuz yavruları peşlerine düşmüş, onlardan korkmuşlar. Hemen oradaki yerliler köpekleri ıslıkladı ve köpeklerin sesi yavruların kaybolmasına yetti.
Çam burnu koyu diye gittik, koy değil denizi bile göremedik. Nedeni covid-19 idi. Salgın hastalık adı üzerinde çok tehlikeli.
İnsanın olduğu yerde virüs var, korunmak en önemli tedbir.
Çünkü ne yaptığı belli değil.