Bugünkü yazımı yazmaya hazırlanırken, Ankara’nın Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’a silahlı saldırı yapıldığı haberi ile sarsılıyoruz.
Haber merkezimizde yorumlar yapıyoruz.
Kaos içersinde yeni kaos…Saldırıyı yapan polis kimliği ile içeri girmiş.
Saldırganın önce Karlov’u sırtından vurduğu sonra havaya ateş ettiği, salonu boşalttıktan sonra da tekrar Karlov’a kurşun sıktığı söyleniyor.
Yetmez, bu satırları yazarken saldırganın hala içeride olduğunu ve operasyon yapıldığını öğreniyoruz.
Saldırganın nasıl olup da, büyükelçiye bu kadar yaklaşabileceğini soruyoruz birbirimize.
Yanıtım hazır oluyor: Saldırıyı yapan büyük ihtimalle korumasıdır.
Ardından ajanslara saldırganın koruması olabileceği haberi düşüyor.
Hatta neden koruması olduğuna yönelik bir de senaryo yazıyorum.
Anca o senaryoyu burada paylaşmıyorum.
****
Türkiye hızla kaosa doğru koşuyor.
Ve aynı zamanda koşturuluyor.
Herkeste bununla ilgili üzerine düşen rolü iyi oynuyor.
Bakmayın siz birilerine… Herkesin sorumluluğu var, yeni kaos ortamında.
Birine az sorumluluk düşmesi kimseyi masum yapmıyor.
Boşuna söylemiyoruz. Herkes elindeki benzin bidonları ile ateşi söndürmeye gidiyor.
Gelecek yeni vatan, MARS
Halbuki vatan ile ilgili yazacaktım.
Vatan kavramının birkaç on yıl sonra değişeceği üzerineydi kurgum.
Rus Büyükelçinin vurulmasıyla kurgum yerle bir oluverdi.
NASA’nın planlarına göre 2035 yılı civarında ilk insanın Mars’a inmesi planlanıyormuş!
İlk insanlar Mars’a varmadan önce, lojistik olarak ciddi bir oranda malzeme indirilecekmiş!
Ve bu malzemeleri insan olmadan, 3D yazıcılar sistemi ile insanlar için gerekli olan yaşam merkezleri inşa edilebilecekmiş!
Ve gidenler dönmemek üzere gitmeyeceklermiş, aynı zamanda geri de dönebileceklermiş.
****
Mars da aynı zamanda su da bulundu.
Su varsa, bizimkine benzer bir hayat var mı?
Şu anda bilinmiyor.
Mars da, geceleri çok soğuk ve oksijen yetersiz. Su varsa, akan nehirler varsa… Oksijen olmaz mı?
Görülüyor ki, gitmeden tam tamına Mars’ın gizemini çözemeyeceğiz.
Görünen o ki, birkaç on yıl sonra insanlığın yeni vatanları olacak.
Aynen yüzlerce yıl önce kaşiflerin Afrika’yı, Amerika’yı, Hindistan’ı keşfettiği gibi…
Yani yeni dünyaları keşfedeceğiz.
Şimdilik en yakın gezegenlere gidebileceğiz.
Gelişmelerle birlikte belki yeni yıldızlara da gideceğiz.
****
İnsanlık kaşifler aracılığı ile yeni dünyaları keşfetti.
Keşfettikten sonra da oraları yeni vatan eyledi.
O gün yeni vatan yapılan yerlerde başkaları için yüzlerce yıl önce vatandı…
Bugünkünden daha kanlı şeyler yaşandı.
Daha vahşi…
Biz, bugün vahşiliğin boyutunu teknoloji ve iletişimin yeni olanakları sayesinde daha iyi görüyoruz.
Dünü ise tarih sayfalarından okuyoruz.
Ya bizi nasıl okuyacaklar gelecek kuşaklar?
****
Vatan üzerinden kavga yapılmasını anlamıyorum.
Çünkü vatan tüm dünya…
Dünyanın herhangi bir parçasını vatan bilmeyen, tanımayan kendi yaşadığı toprağı nasıl korur ki?
Kendi toprağını koruyamayan dünyanın başka bir yerini nasıl korur ki?
Öleceğiz aynen bizden öncekilerin öldüğü gibi.
Öleceğiz aynen bizden sonrakilerin öldüğü gibi.
Ancak bilin ki, birkaç yüzyıl sonra, başka gezegenlere yolculuk yaptığımız ve yerleştiğimiz andan itibaren vatan için kimse ölmeyecek.
Çünkü vatan tüm dünya toprakları olacak.
Ve başka gezegenlere giden insanlığın ortak değeri dünyalı olmak olacak.
Vatan dediğimiz yerler ise yerel farklılıklarımızdan öteye gitmeyecek.
Ölenler ve öldürenler hatırlanmayacak bile
Yüzlerce yıl sonra bugün ölenleri kimse hatırlamayacak bile.
Aynen bundan yüzlerce yıl önce ölenleri hatırlamadığımız gibi.
Katiller bile unutulacak.
Sadece birer hikayeden öteye gitmeyecekler.
Nasıl ki, geçmişte yaşanan vahşilikleri ancak yazılanlardan, filmlerden biliyorsak ve tuhafımıza gidiyorsa, bundan yüzlerce yıl sonra da aynen bizim hissettiklerimizi hissedecekler yaşayanlar.
“Ne vahşilermiş” diyecekler zamanızın insanları için…
Anlamayacaklar, bizde geçmişi anlamadığımız gibi.
****
Vatan için ölenleri ve öldürülenleri anlamamak değil benim ki…
Yaptığım sadece bugünden tarihe küçücük bir not düşmek.
Bugün ölenler zaten öleceklerdi.
Öldürülenlere ise söyleyeceğim şu. Ölüm zamanını erkene alarak elinize ne geçti?
Tabi aynı zamanda kendinizi ölümsüz zannederek elinize ne geçti?
Sizden önceki tüm katillerde kendilerini ölümsüz zannetmişlerdi.
Hatırlayan bile yok.
Aynı sizin de hatırlanmayacağınız gibi
Son söz: Michel de Montaigne, “Hindistan’ın Pencap eyaletinde bana 1 metrekareyi yasak kılsınlar Paris’te kendimi tutsak hissederim” demiş ya… Benim ki de öyle bir şey… Bırakın ülkemde, bırakın hemen yanıbaşımda, dünyanın herhangi bir yerinde de insanlar öldürülüyorsa ve katiller ölüm emri veriyorsa ‘vatanımda insanlar öldürülüyor demektir. Hem de ayrımsız…’
Hukuk Felsefesi günümüzde gerçekten gerekli mi ? Adaletin ne olduğu, denkleştirmenin ne olduğu ve benzeri konuları düşünmek için erken değil mi ? İnsanlık henüz çok geri. Önce iki konuda ilerleme sağlanmalı ki, diğer konulara sıra gelsin: Öldürmeyeceksin ! Çalmayacaksın ! İnsanlık binlerce yıl önce vicdanında duyduğu bu iki kurala uymayı henüz başaramadı. Başarsaydı, şimdi milyonlarca kişinin ölümüne yol açan savaşlar da olmazdı. Hukuk Felsefesi insanları öldürmekten ve çalmaktan alıkoyacak bir düşünce üretebilir mi? Üretse bile, bu düşünce ‘ÖLDÜRMEYECEKSİN’ emrinden daha uygulanabilir olur mu? İnsanlık ilerlemedikçe hiçbir şeyin yararı yok; felsefenin bile.Belki de insanlık var olduğu sürece öldürme ve çalma olacak! Felsefe dahil hiçbir şeyin buna yapabileceği bir şey yok:belki de hukuk bu yüzden var.
Hukuku var eden haksızlığın veya suçun olması
Yani adaleti adalet yapan adaletsizlik.Yani, adalet tek başına sadece bir düşünce. Gerçek olan, kemiklerimizde hissettiğimiz şey ise adaletsizlik.
Aynı şekilde barışı algılamak çok zor.Ama savaşlar var olduğu için barış da var gibi geliyor.
Tahmin ettiğim şey şu: Herzaman haksızlıklar,adaletsizlikler, öldürme,çalma vb olacak.Bunu hiçbirzaman önlenemez.Yani suç olacak ama herzaman cezası da olacak.
Dünyaya bırakılmış bu ayıplı mal; ne kadar insan’laşsa da ayıplarından kurtulamayacak gibi…
Saygılarımla