Avrupacılar kaybediyor. Fransızva konuşulan arap topraklarında arap baharı başlatıldı ya işte Avrupa oralardan kovuluyor. Buna Dolar ile Euro kavgası denir mi evet bir yönden denilebilir. Filler dövüşür çimenler ezilirmiş.
AB-Çin ile ABD-Rusya arasında kıyasıya bir mücadele var. Dünya da siyasi satranç oyununu görüp çözebilmek anlamak çok zor. Piyonlar harcanıyor kaleler korunuyor. Ülkemizdeki yaşanan bu karmaşa bir süre daha kafaları karıştıracak. Taraflar yargı da, siyasette, ekonomi de, operasyonlar şeklinde birbirlerine hamleler yapacak, doğal kaynakların paylaşımında daha güçlü olabilmek için savaşacaklar.
Aşağıda Mahir Kaynak’ın yazılarından alıntılar yaptım, bu alıntıları okuyunca sizde benim gibi düşünecek satranç tahtasını fark edeceksiniz. Dünya da doğal kaynaklar azaldıkça, yeni enerjiler keşfedildikçe, kurtlar sofrası daha da canileşip kanla dolacaktır. Silah tüccarları zevkten bayılacaklardır.
Önümüzdeki 3 yıl çok önemlidir. ABD başkanlık seçimleri, Avrupa mali krizi ne yönde gelişecek hep bunları değerlendireceğiz.
19 Ocak 2012 Perşembe
UĞUR ÖZALTIN
***
MAHİR KAYNAK’IN YAZILARINDAN ALINTILAR
Türkiye önümüzdeki dönemde iki seçenek arasında karar verecektir. Birincisi ABD ve Rusya’nın karşılıklı konumda olduğu dengede istinat noktası olup dünya dengesinde önemli bir role sahip olmak ya da Çin veya Avrupa merkezli bir dengede yer almak. Ancak dünya ölçeğindeki rekabet devam ediyor ve Avrupa ve Çin’e karşı ekonomik operasyonlar uygulanarak güçsüz hale getirilmek, dünyadaki petrol ve gaz rezervlerinin ABD ve Rusya’nın kontrolünde olması sağlanmak isteniyor. Bu mücadeleyi bizlere demokrasi mücadelesi ya da mezhep çatışması olarak aktarıyorlar.
Bugün uygulanan politikanın temelinde mezhep farklılığı olduğu görülüyor. Bu yolla Araplarla İran arasına geçilmez bir sınır konulacak ve Arap dünyası ABD’nin yanında yer alırken İran Rusya’nın müttefiki olacak. Böylece Çin’in Ortadoğu’ya girmek için bir kapı olarak kullanması engellenecek.
Türkiye’de ABD karşıtı ve Avrupa ile birlikte olmak isteyen kanat, özellikle muhalefette CHP içindeki ayrışmanın temelinde dış politikadaki farklılık yatıyor. İktidar partisinde de farklılıklar olabilir. MAHİR KAYNAK
***
Sorun şudur: Dünyaya hükmeden güç iyi şeyler mi yapacaktır? Onu bilemeyiz ve dünyanın geleceğini inanç ya da felsefeyle açıklayabiliriz. Ancak Soğuk Savaş döneminde dünyayı yöneten ABD ve SSCB şunu söyleyebilir: Dünyaya Avrupa egemenken yirmi beş yılda iki dünya savaşı yaşadınız. Biz sizi hayali bir düşmanlık senaryosuyla uyuttuk ama büyük bir savaş yaşamadınız ve refahınız arttı. Bu işi yeniden bize bırakın. MAHİR KAYNAK
***
Türkiye bölgesel bir güç olmak için herkesin soyunu kabul etmeli ve resmi ideolojinin savunduğu ilkeler yerine tüm bölgenin benimseyeceği bir model oluşturmalıydı. Bu Türkiye için bir kayıp değil tarihin bahşettiği bir şans idi. Gelişmeler Türkiye aleyhine olmadığı için içeride bunları destekleyen güçler oluştu.
Olaylar eğer siyasi bir amaca hizmet ediyorsa bu sorunun çözümü olayları sona erdirir. Mesela 1980 darbesinden önceki olaylar, ulaşılmak istenen hedefe varılınca, yani darbe gerçekleşince ansızın durdu. Darbenin amacı ülkemizi Batı ile ekonomik olarak bütünleştirmekti. O da Özal iktidarıyla gerçekleşti. Bugünkü hedeflerin tohumları o zaman atıldı ama Türkiye’yi Avrupa’nın bir parçası olarak korumak isteyen güçler yenilemedi.
Joe Biden yetkililerle konuşurken içinden PKK için saniyelerle ölçülecek bir ömür biçiyor ama önümüzdeki dönemde Türkiye’nin oynayacağı rol, ABD’nin de geleceğini önemli ölçüde etkileyeceği için,…. benim cevap aradığım soru Ruslar’ın bölgede askeri güç olmak istemelerinin amacı ne, yeni bir soğuk savaş senaryosu mu yazılıyor? Bu soğuk savaşta Avrupa, eskisinde olduğu gibi, ABD ve Rusya’nın kontrolü altına mı girecek? Çin gerçek bir hasım olarak bu iki gücün hedefinde mi yer alacak? Bugün yaşanan ekonomik kriz bu hedefe ulaşmak için mi kurgulanıyor? Avrupa’ya çaresizliği mi anlatılıyor?.MAHİR KAYNAK
***
Oysa yabancı güçler en sevdiğiniz ideoloji ve değer yargıları üzerine projelerini inşa ederler….. Bizde her türlü yıkıcı faaliyetin silahlı kişilerce yapıldığı kanaati yaygındır. Oysa bir ülkeyi bu gibi eylemlerle yıkmak mümkün değildir. Yabancı güçler daha çok ekonomik yapıya nüfuz edip onu kontrol etmek, bu gücü kullanarak medyayı ele geçirmek ve halkı kendi istekleri yönünde şartlandırmak isterler. Ayrıca yabancı güçlerin tek hedefinin ülkeyi yıkmak ya da parçalamak olduğu düşüncesi yanlıştır. Siz olsanız bir ülkeyi yıkar mısınız yoksa güçlendirip kontrol mü edersiniz? Yıkıcı faaliyetler çoğu zaman bir örtüdür ve devlet onunla uğraşıp, halk tek problem olarak onu görürken asıl proje arka planda yürütülür. Mesela 12 Eylül öncesi anarşiyi destekleyen yabancı servisler, darbe ve darbe sonunda ülkenin ekonomik yapısını değiştirtmek istediler ve başardılar.MAHİR KAYNAK
***
Türkiye bölgesel bir güç olma yolunda ilerlerken bölge silahlı bir çatışmaya doğru hızla ilerliyor. Bu durumda Fransa ülkemizin geçmişinde kendinden saymadıklarına karşı soykırım uyguladığını ön plana çıkararak çevre ülkelere Türkiye’nin müdahalesini önlemek istemektedir.
Çevremizde bir Sünni-Şii çatışması tahrik edilmektedir. Irak’ta ABD’nin çekilmesinden sonra uç vermeye başlayan çatışmanın genişlemesi ihtimali büyüktür. Ayrıca bunun bölgeye yayılması sürpriz sayılmaz. Sünni Araplar İran’a karşı olacaklar ve İran’la çatışmaları da ihtimal dahilindedir. Fransa bu çatışmada İran’ın yanında olacaktır. Çünkü Fransa İran devriminin başından beri yeni rejimi desteklemektedir. Humeyni özel bir Fransız uçağı ile Tahran’a gelmiş ve ABD’nin desteklediği Şeriat Madari’yi bertaraf ederek İran’a egemen olmuştur.
Fransa, Almanya ile birlikte, Türkiye’nin AB üyesi olmasına karşı çıkmıştır. Oysa İngiltere üyeliğimize tam destek vermekteydi. Bu fark Türkiye’nin yapısından kaynaklanmıyordu. Türkiye birliğe girince İngiltere ile birlikte hareket edeceği ve birlik içinde İngiltere’nin etkinliğinin artacağı hesaplanmıştı. Yani, her zaman, konumumuzun Fransa tarafından beğenilmemesi uyguladıkları politikaya neden olmuştur. MAHİR KAYNAK
***
Recep Tayyip Erdoğan’ın izlediği dış politika şartlara uygundur. Geçmişte globalleşmenin bir parçası olarak AB’yi siyasal ve ekonomik hedef olarak seçmiştik. Bugün bunun gerçekleşmeyeceğini herkes görüyor ve Türkiye Avrupa’dan bağımsız olarak bölgesel bir güç olmaya çalışıyor. Yeni yöneticilerimiz bu politikaya uygun olacaktır. Bu durumda kimin cumhurbaşkanı olacağı değil kimin başbakan olacağı önemlidir. Muhalefet Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına karşı çıkacak ve onu siyaset dışına çıkarmaya uğraşacaktır. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına getirilmesi bu amaca ulaşmak içindir. Yapılan bütün eleştiriler uygulanan siyasetlere değil kişiye yöneliktir. MHP ve BDP’nin Erdoğan karşıtı cephede yer alması beklenir.
Seçimlerde AK Parti’nin bölünmesi amaçlanacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefet aday göstermeyebilir bu durumda iki adayın da AK Partili olmasına katkı yapacaklar ve Erdoğan’ın karşısında kim olursa olsun tabanın o adaya oy vermesine çalışacaklardır.MAHİR KAYNAK