Tarih, insana hizmet anlayışı ile temellendirilen devletlerin uzun soluklu bir yol aldıklarına tanıklık etmektedir. Hak, hukuk, adalet, eğitim, kaliteli yaşam olanakları, sevgi gibi değerleri vatandaşına sunan anlayış; huzurlu bir ortamın müessisidir. En büyük devlet vatandaşına en çok değer veren, en çok hizmet edendir.
Geri kalmış toplumların veya kısa ömürlü yönetimlerin/devletlerin anlayışlarını irdelediğiniz zaman, iktidarını korumak için, vatandaşını ‘gözü açılmasın diye’ ezen bir anlayışla karşı karşıya kalıyorsunuz. Gözü açılmayan bir toplumdan ilerleme kaydetmesini beklemek mümkün müdür? İnsanı yaşatmadan devleti büyütmek ve yaşatmak mümkün müdür? Vatanına ve milletine uzun yıllar hizmet etmek isteyen liderlerin (ki o çok sevdikleri iktidarlarını sürdürmenin yolu da budur), artık bunun mümkün olabilmesi için insanı merkeze almalarının şart olduğunu anlamalılar.
Zor ve zorbalıkla elde edilen iktidarın mirası her zaman utanılacak kocaman bir ayıp olacaktır. Tarih buna şahittir! İnsana rağmen elde etmeye çalıştığınız iktidarı “insan”la elde etmeyi denerseniz daha güçlü, daha sağlam ve daha uzun bir şekilde elde edersiniz. İnsanların gözyaşına rağmen elde ettiğiniz iktidar da, siz de, sevdikleriniz de er veya geç o gözyaşında boğulursunuz…
Bir insan adil olduğu kadar değerli olmalıdır. Bu konuda tamamıyla yanılıyor ya da bütünüyle haklı da olsam, ben bunu böyle bilir böyle düşünürüm… Adalet de, fıtri değerlere yaklaşım şekliyle orantılı değerlendirilmelidir. Makama veya servete bağlı olmamalıdır bu değer. Geldikleri makamdan ötürü değer görenler/alanlar, o makamdan ayrılınca eskiden olduğu gibi değersizleşiverirler!
Eksik hislerle tam “iş” yapılmaz! Bu; adalet, anlayış, hak ve hukuk alanı başta olmak üzere her alanda böyledir. Anlamsızlaşmayı ilke edinenleri anlamaya çalışmak anlamsızdır. Zira bir köpek havlayınca diğer köpek anlar onu, peki insanlar konuşunca neden anlaşamıyor olsun? Mesele aynı kelimeleri kullanmak değil, mesele kelimelere ne zaman hangi manayı yükleme meselesidir! Kimileri, işlerine geldiği müddetçe “Ya Demokrasi”, gelmeyince “Ya SİSİ” derler! Bizler onlar gibi değiliz, olmamalıyız. Zira bizler iç âleme önem veren köklerden gelen bir toplumuz. Bazen dışa yapılan “makyaj”, içten habersiz kalmaya, farkına varmadan için harabeye dönüşmesine ve dolayısıyla yıkılmasına bile sebep olabileceğini hep hatırımızda diri tutalım!
Sizin gelişmeniz, ileri medeniyetler düzeyine yükselmeniz birilerini rahatsız edebilir. Aslında bu doğaldır. Burada doğal olmayan sizin kendinize barikatlar kurmanızdır… Ekonominizi birilerinden aldığınız haksız ve haram nema yerine, gelişen ülkenizin dinamiklerinden helal bir şekilde güçlü kılmanın yollarını denemelisiniz. Ki vicdan sahibi iseniz zaten komşunuz ağlarken aldığınız o haksız nema ile mutlu olamazsınız!
Unutmayın ki; harcandıkça çoğalan iki sermaye vardır; sevgi ve ilim. Bizler bu sermayelerin menbaı olan bir kültürden neşet eden bir halklar topluluğuyuz. Aynı zamanlarda ve aynı coğrafyalarda ağlamasak da gözyaşımızı aynı mendille sildik! Bunu da unutmayın ki, görememek acı ama görmezden gelmek başka!
Duyulmuyorsanız, korkmaya başlayın!
Uygar olmayan bir toplumdan uygar bir devlet inşa edilemez. Adil olmayan bir toplumdan adil bir devlet inşa edilemez. Devleti uyandırmak ve adil kılmak için, öncelikle milletin uyanık ve adil olması gerekir… Uyuyan bir milletten uyanık bir devlet inşa edilemeyeceği gibi zalim veya zalimden taraf olan bir milletten de adil bir devlet inşa edilemez! Fitne ve desiselere karşı uyanık ve adil bir toplumun inşası için de aileye çok büyük bir rol düşmektedir. Toplumları toplum yapan, toplum tarafından kabul görüp özümsenmiş değerlerdir. Bu değerlerin geleceğe taşınması için aile ve dolayısıyla çocuk çok önemlidir. Ekonomi elbette ki önemlidir, ama adalet daha da önemlidir. Zira adil olmayan bir algının kanatları altındaki ekonomi, israfla beraber kan ve gözyaşı demektir! Geleceğe taşımaları için çocuklarımıza verebilecek değerlerimiz var mıdır, neler olmalıdır bu değerler? Büyük bir devlet olmak için mi, yoksa adil bir devlet olmak için mi mücadele edilmeli? Devleti ayakta tutanların hedefi; büyük bir devlet olmak mı, yoksa adil bir devlet olmak mı olmalı?
Şayet insan tercihte özgür bırakılırsa, adil bir ülkenin vatandaşı mı olmak ister yoksa büyük ve güçlü bir devletin vatandaşı mı? Büyük devlet mi, adil devlet mi? Büyük devlet güçlü devlet demektir. Güçlü devlet adil olan devlettir. Adil devlet haklı çıkmak için haktan ayrılmayan devlettir. Sanırım şu adaleti ve İslam kardeşliğinin hukukunu, bir tek iktidar olmalarından ötürü müstekbirleşenler anlayamazlar.
Yazdıklarınızın ve yaptıklarınızın ‘Birilerinin’ hayatına yön verebileceğini ve sebebin fail kadar sorumlu olduğunu unutmayın! Geniş sınırlarla değil, geniş adalet anlayışıyla büyük devlet olunur. Bu da sevmekle mümkündür. Seven, zulüm edemez! Sevmeyi başaramayanlar adil olamazlar ve dolayısıyla büyük devlet inşa edemezler!
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.