Gün/aydı mı? size bu gün dostlar. Bana aymadı___
Bir şair öldü dün, şiir karanlığa düştü bu gün…
Bir günde doğup can veren altın kelebekler,
Bizden daha genç bir şair öldü’ diyecekler!…
“Özür dilerim gitmeliyim beni sonbahardan beklerler…”
Şiir, roman, deneme, günlük gibi pek çok edebi türde eserler veren, ilk filmi Ağır Roman ile oyunculuk deneyimini de yaşayan Küçük İskender; böyle dedi ve gitti. Oysa sonbahara daha çok vardı…
“… Benim öldüğümü duydukları gün mesela dansa gitsinler isterim. Yani dansa gitmeyenler dansa gitsin, bir gün önce dansa gidenler de çok özledikleri sevgililerini arasınlar. Arayanlar varsa parti versinler. O gece. Çok eğlensinler. Ben öldüm diye eğlenmesinler. Böyle bir adam yaşadı diye eğlensinler.”
Kuşkusuz, Türk Şiiri açısından büyük bir kayıp…
Büyük bir değeri kaybettik ve yaşarken iki kez görüşme şansı yakalamış birisi olan ben, onun çok sevdiğim sözlerinden birisiyle, bu değeri uğurluyorum, kalbimde adını tutarak, böyle biri yaşadı işte diyorum;
“Hadi simit satanı anladım, kestane satanı da. Peki ya dost satan, o da mı ekmek parası?”
BİR ORGAN NAKLİ GİBİ SEVMİŞTİM SENİ
Bir organ nakli gibi sevmiştim seni;
Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,
Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim…
Darmadağın kadınların,
Darmadağın ettiği erkekler gibi
Sevmiştim seni…
Diyen Küçük İskender yok artık aramızda…
Şair “Mücella Pakdemirr” hoca ne güzel söylemiş “Bir şair öldü bugün” şiirinde dostlar;
“Evrendeki devâsa boşluğu gördünüz mü?
Haberiniz oldu mu? Bir şair öldü bugün.
Bir iki dizesiyle selâma durdunuz mu?
Gözleriniz doldu mu? Bir şair öldü bugün.”
Bir şair ne zaman ölür?
Şairler arasında da çok konu olan bir sorudur bu.
Cevabı bilinmez elbet. Belki de sadece şairin kendisi bilir bunu. Şairlerin son dönem şiirlerine bakılacak olursa ölümün ağırlığı hissedilir. Cemal Süreya’nın, Edip Cansever için söylediği bir söz vardır şiirinde, “fazla şiirden öldü Edip Cansever” diye. Fakat Nazım Hikmet aşktan ölmüştür. Doktoru Nazım’a “aşkının peşinden gidersen ancak dört yıl yaşarsın, sakin bir hayat sürersen çok daha uzun” demiştir ve Nazım Hikmet Vera’nın saman sarısı saçlarını tercih etti üç yıl sonra da öldü.
Şairlerin zamanı farklı çalışır. Her bir günü gece ve gündüz olarak iki defa yaşarlar. Bu yüzden Nazım Hikmet yüz yaşının üzerindeydi öldüğünde, Refik Durbaş da, Edip Cansever de, Cemal Süraya da, Turgut Uyar da, Küçük İskender de… Ve yitirdiğimiz tüm şiir yüreklerde…
Kim bilir biz ne zaman, kaç yaşında.
İzmir’de şiir yazanlar, İzmir’de olgunlaşıp da, İzmir’in sahip çıkmadığı şairler kervanında olan pek çok şairine yaşarken sahip çıkamamış İzmir. Onların şiir yürekleri sonsuza durup atmayınca sahip çıkmaya kalkan İzmir… Yaşayan şairlerine ne zaman sahip çıkacak diye düşünürüm… Neredeler kurumsal kurumlar, bir el uzatırlar mı Türk Edebiyatının içinde önemli bir yeri olan ama üvey evlat muamelesi gören şiire ve şaire… Tabi ki bu sözlerim tüm Yurt sathında geçerlidir. Köyünden, kasabasına, şehrinden, mahallesine kadar. Tüm TÜRKİYE için, yaşayan her şiir yürek için, Türkiye’nin Edebiyatla ilgilenmesi gereken her kurumsal kurumu için… Ve dahi başta T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı, İllerimizin Kültür Müdürlüğü ve Belediyelerimizin Kültür Müdürlükleri neredesiniz? Onlarca yıl Kültüre, Sanata, Edebiyata hizmet etmiş birisi olarak biz şair/yazar işçilerini ölünce değil, yaşarken hatırlayın, alkışlayın ki elleriniz gül toplasın Mezarlarımıza ölünce gül bırakabilsin o eller gururla…
Güle güle git adı küçük, kalbi büyük değerli şiir insan, üstüne örtülen şiir olsun toprakta… Uğurlar olsun İskender…
Sevenlerinin başı sağ olsun…