Küçük ama şirin bir ev kiralamışlardı. Böyle bir dairede oturacakları için birbirlerini kutladılar. İş yerlerine yakın olması da harika bir özellikti. Böylece yol parası vermeyeceklerdi. Mahalleyi de sekiz yıldan beri tanıyorlardı. ”Bizim mahallemiz sayılır, yabancı değiliz,” diyorlardı.
Büyük pencereleri iç mekâna, aydınlık bir hava veriyordu. Güneş içerisinde, bir küçük şato kabul edelim, diyorlardı. Bey, elimiz başımıza yettiğinde büyük bir eve taşınırız. Hanım sessizdi, fazla eşyaya gerek yok. Ayağımızı yorganımıza göre uzatırız, dedi.
Ödemede zorlanmamak için, eşyaları taksitle alıyorlardı. Eşyaya boğulmayacağız, diyorlardı. Sabahları on beş dakika yürümek onlara zor gelmiyordu. İnsanların işine yürüme gitmemesine, onların aldırış ettiği yoktu.
Hanımı savurganlık dışımızda, “yuvayı dişi kuş yapar,” derler.
Devlet memurluğuna geçse, maaşı yükselecekti. Böylece eksik eşyaları tamamlardık. Beyi de işini değiştirmenin peşindeydi. Onun da atanması yapılmamıştı. “Okulu dereceyle bitirmenin bugüne kadar faydasını görmedim,” diyordu.
Bir yıl göz açıp kapayana kadar geçmişti. Evlilik yıl dönümüydü. Hanımının elini sudan kurtarmak ve zaman kazanmak için bulaşık makinası almayı planlıyordu. İş arkadaşlarıyla konuşurken, bulaşık makinesi için, uygun taksitler de yaptıklarını söylediler.
Mutfaktan çıkamıyorum, nasıl idare edildiğini erkekler bilmez. Bulaşık makinasını evlilik yıl dönümüne denk getirip taksitlendireyim. Hem de beyime sürpriz olur, diye aklından geçiriyordu. Çünkü bulaşık yıkamaktan kına gelmişti.
Duygusallığı üzerindeydi, arkadaşlarıyla mağazaya gittiler. Tavsiye üzerine, makinanın modeline karar verdiler. Satıcılar ödeme kolaylığı da sağlayınca işlemlerini yaptırdı. Yarın izin günüydü. Beyi de işe gitmeyecekti. İçinden beyinin kızmaması için dua etti. Makineyi beklemeye başladı.
Heyecanlıydı, bugün makine geliyordu. Sevincini de gizleyemiyordu. Beyi insan evde olunca neşeleniyor, diye yorum yapıyordu. Neşe içerisinde birbirlerine çeşitli konularda olayları anlatıyorlardı.
Beyi evlilik yıl dönümünde hediye almak istedim ama bakalım bugün gelir mi? dedi. Birbirlerinin hediyelerini beklemeye başladılar. Heyecanının yenemeyen ve hanımına bir an önce söylemek için can atan beyi, “Bugün seni bulaşıktan kurtaracağım,” diyor. Hanımı çığlık atıyor teşekkür edeceğini zanneden beyi, “Ben de bulaşık makinesi aldım,” diyor.
İki heyecanın karıştığı atmosferde ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Neşe ve sevinç içerisinde hangisi önce gelirse onu kabul edelim diyorlar. Çünkü makineyi aynı yerden almışlardı.
Hediyeler çatışmış ve bir saat arayla aynı mağazadan aynı marka fakat hanımın daha uygun olan koşulunu kabul etmişlerdi. Mağaza da ilk defa böyle bir hediyeleşmeye tanık oluyoruz, diyordu.
Bulaşık derdinden kurtaran hanım beyine teşekkür ediyordu.
Hasan TANRIVERDİ