Nasip olur da yaşarsak 25-30 yıl sonra bugünleri çocuklarımıza ve torunlarımıza nasıl anlatacağız? Malum olduğu üzere Ülkemiz 60’da, 71’de ,80’de ve 97’de darbeler,muhtıralar ve post modern darbelere maruz kaldı. Hepsinde gerekçe gayet “masumane” idi, “vatan elden gidiyordu, mecbur kaldık”.
Ama gerçekler yıllar geçtikçe belirginleşti, tüm çıplaklığı ile ortalığa döküldü. Yani “kazın öyle değildi” ve amaç vatanı kurtarmak değil “anaç”ları korumaktı. Hiç unutmam 1980 yılının 12 Eylülü sabahı ordunun yönetime el koyduğunu radyodan General Evren’nin ağzından duyduğumda ne karar çok sevinmiştim, Evren için bildiğim bütün duaları etmiştim. Ama yıllar geçip gerçekleri öğrendiğimde, hele Evren’in “biz hazırlığımıza üç yıl öncesinden başlamışdık” mealindeki sözlerini duyunca yine Evren için bütün bedduaları ettiğimi anımsarım.
Bu nasıl bir anlayıştı, bu nasıl bir kurumdu ve bu nasıl bir silahlı kuvvetlerdi ki, birtakım amaçlar uğruna kardeşin kardeşi kırmasını seyretti,arada bir parmak attı.
Yaşım itibarıyla 1970 yılından bu yana Ülkemdeki bütün siyasi manevraları gördüm, işittim ve okudum. Yaşım,bilgim ve tecrübem nispetinde, kimini anında, kimini ise yıllar sonra “aydım”. Gördüğüm o ki, ülkemde yer küresi oturmamış kıtalar gibi gün geçmiyor ki deprem yaşanmıyor.
Bir yerlerde bir hata var ama nerede? Bizim yörede bir söz vardır, “mayası bozuk” diye, acaba öylemi?
Ben kendimi bildim bileli hep iç düşmanlarla boğuşuyoruz, önce düşmanı yaratıyoruz sonra kafasına “köteği” indiriyoruz.Sonra onunla dost oluyoruz bir başkasını düşman belliyoruz, bu böyle devam edip gidiyor.Dikkat edilirse düşmanlar farklı ama suçlar aynı, “ vatanı bölecekler,ya ABD’ye satacaklar, yada SSCB’ye.Son günlerin modası da Ülkeyi Araplaştırmak. Bu vatan bu kadar “çürük” mu?
Sizde farkındasınız daldan dala atlıyorum, yukarıdaki başlığın cevabını hala vermedim, lakin sorumu size soruyorum, “acaba bugünleri nasıl anlatacağız?”
Şimdi bir soru daha sorup bu haftaki yazımı sonlandıracağım.
Bu güne kadar ülkeyi idare edenler Mustafa Kemalden itibaren akıllarındaki/akıllarının erdiği bütün devrimleri,bütün anayasaları kendileri yaptılar.Bütün kültür değerlerini kendileri oluşturdular. Arada bir balans ayarları ve hizaya getirmeler haricinde sağ partiler tarafından ülkenin yönetilmesine ses çıkarmadılar/izin verdiler.. Sonuç olarak Türkiye’nin gelişmişlik durumu ve sosyal yapımızın darmadağınıklı ortada.
Cumhuriyetimiz temel direkleri olan kurumlarımızın demode yapısı da ortada. Sadede geleyim yani başarısızları ortada iken hala neyi ne için savunuyorlar?
Dayanamayıp başlık sorumun cevabını kendime göre vereyim,
Kibarca “artık her şeyin ayan- beyan ortaya döküldüğü günler olarak” olarak anlatacağız……….
30 yıl öncesini yani 1980 yılını kim hatırlıyor ki, bundan 30 yıl sonra bu günleri birilerine anlatacaksınız.
30 yıl önce de bir hacivat karagöz vardı şimdi de var
O zaman da günde 30 kişi ölüyordu şimdi de o sayıya doğru çıkılıyor
Ne değişti hiç
Ben bu kafayla gidilirse 30 yıl sonra bir devletin yani TC nin bu halde olabilceğini hiç zannetmiyorum
Sayın Yakup HALICI bey,
Ülkemiz siyasetinde o kadar esnekli ki! insanların yapısıda iradeside değişebilmekteydi. 1974 Kıbrıs savaşı, diğer taraftanda partilerin takım tutulurcasına desteklenmesi. 1977-1980 yılları Türkiyemizin enaz 30 yıl gerilemesine neden olacaktır, olduda. Öğrenci olayları, Sağcının solcuları öldürmesi, solcuların sağcıları öldürmesi. Bunda sistematik bir yapı çerçevesinde her iki tarafa da zamanı geldiğinde kaşıyıcılar tarafından zemin hazırlanmasıydı. Ünyenin sağcı olması,Fatsanın sol ile anılır olması gibi, bu zamanla hangi ilçenin il olması derecesine kadar varmıştır. Ordunun başa gelmesi ve sivil hükümet kurması Özalın başa gelmesi, halkın dini inançlarının hatırı sayılır şekilde artması ve yaşamaları. Diğer koalisyon hükümetlerinin yapı bakımından daha başa gelmeden bakanlıkları ve ilgili bağlı birimleri paylaşmaları, Bazı ilkelerden ödün verilmemesi sayılabilir. 1990-2002 yılları ise; bir başbakanın Romanyada yumruklanması, Bazı siyasi partilerin olmazsa olmazı MEB,MSB,İç içleri bakanlığı ve Adalet bakanlığını seçmeleri ve 30 yılın hakim ve savcılarını yerleştirmeleri, ve o hakim ve savcıların şuanda 25.000 kişi oldukları ve şuanda hepsi yüksek yargılarda görev yaparak ahde vefa gösterdikleri, 2002-2010 yıllarında ise; başa gelen hangi sağ hükümet olursa olsun görev yapamayacak şekilde ilerlemesinin önü kesileceğini, Teknolojinin ilerlemesiyle herkesin yaptığı önüne koyulacağının hesabı yapılmadığından 12 Eylül anayasasını her parti değiştirmek için faaliyet raporlarına koyarken bu gün nedense hep takoz olmalarına anlam veremiyorum. Hayat bizi öyle bir konuma getirdi ki! artık 3 maymunu oynamıyoruz. Bundan sonra çalışan kazanmalı. Ülkemiz için çırpınan partisi ne olursa olsun amacı vatanına ve milletine yararlı insan olsun mantığını çocuklarımıza öğretmemiz lazım bundan sonra ise; her önüne gelen ben ihtilal yaptım diyemeyecektir. Nedeni ise; o izlenimi halkta bulsalardı zaten yapacaklardı. Halk korkusu dur dedi. Allah Türkiyemize ne ihtilal nede gerekmedikçe savaşlar nasip etsin demek olmalıdır evlatlarımıza. Saygılarımla. Ayhan KARAMAN