Adana fakir memleketi. Kolay kolay kar yağmaz buralara. Şehir merkezine hiç yağmaz. Ama Torosların kar soğuğu ulaşır yine de…
Ben kardan, soğuktan ömrüm boyunca korktum. Çünkü soğuk demek bana göre acı demek. Bilmem hiç yaşadınız mı? Önce uyuşur elleriniz, yüzünüz ayaklarınız. Sonra hissetmez olursunuz. Sonra da mora keser renginiz…
Elbette biz burada bunların uzağındayız. Derinlemesine hissetmeden yaşar ve bitiririz kışı…
Yine de bazı anlar var. Yolda, otobüste, sokakta karşılaştığım manzaralar…
Hafta sonu bir kenar mahallede yürüyorum. Bir kadın var. Kucağında bir çocuk, yanında da üç küçük çocuk daha. Bebeği bilmiyorum ama üç çocuğun ikisi kız, biri erkek. İkisi el ele tutuşmuş. Üzerlerinde kazak var. Çocuklar çok bakımsız bir o kadar da güzeller. Kızlardan biri ciğerleri çıkacakmışçasına öksürüyor. Diğerleri de şifayı kapmış belli. Çocuklar hasta ama mutlu görünüyorlar. Bence yatakta olmalılar. Öylece konuşarak geçip gidiyorlar yanımdan…
Bugün yağmur atıştırırken arkadaşla çıktık okuldan. Onun arabasına bindik. Ben yine yollara takıldım. Önce önümüzde bir okul taşıtı vardı. ‘Neden sağa yanaşık gitmiyor’ diye baktım. Onu sollarken gördüm ki, önünde elektrikli bir bisiklet var. Üstü naylonla kapatılmış. Bisiklette üç kişi var. Bisikleti süren kişinin önünde bir bebek. Bebek uyuyor. Yüzü sürücüye dönük. Bebek iyice aşağı kaymış ama sürücüye sıkı sıkı bağlamışlar. Arkada bir çocuk daha. Üç ışık boyunca onları izledim. Bu bebek üşümez mi? Arkadaki çocuk nasıl düşmüyor? Ve o babayı hangi çaresizlik o duruma sokmuş…
Bir arkadaş da yakın zamanda bahsetti. Bir öğrencisinin evine gitmiş. “Tavan yosun kaplıydı” diyor. “Evin tek penceresi vardı. Vagon gibi tek odadan diğer bölmelere geçiliyordu.” O evde yaşayan öğrenci de çocuk yaşında romatizmaya yakalanmış…
Bu yoksulluk manzaralarının ortak paydası çocuklar. Bu çocuklar böylece büyüyüp sağlıklı bir nesil olabilirler mi?
Bence tüm öncelikler bir yana koyulmalı, çocuklar bir yana… Madem İnsan Hakları Haftasın’dayız, bir şeyler yapmalı…
Çocuklara ulaşmak çok kolay. Artık okullarda vücut kilo indeksi de alınıyor. Önceliğe beslenme ve barınma konsun. Işık görmeyen evlerde kuru ekmeklerle karın doyurmasınlar…
Onlar bizim geleceğimiz, gezegenin umut ışıkları değil mi? Neden cılız bir mum alevi gibi yanıp, çabucak sönmelerine izin veriyoruz…