Bu kaçıncı tevbe, kaçıncı vazgeçiş
Her defasında kısa bir debeleniş
Kısa bir nefesleniş
Ardından çukura tepe taklak iniş
Nedir bu oyun eğlencedeki çekici tılsım ?
Biliyorum önemli işlerim var yarım kalmasın
Çok kolay çelme takıyorlar aklıma, fikrime
Çocukluktan çıkmadım mı yoksa, oyunu çocuklar oynasın
Belime kadar batmışım çamurlu dereye
Kurtulmaya çabalıyorum, inanın muhtacım bir Veli’ye
Sağlam sandığım dallar elimde kaldı hep
Kel tarak ister, Serçe kedi, tezatlardan döndüm deliye
Uğur görmek istiyor ağaçların çiçek açtığını
Üç cemre düşmeli yüreğine aşkla baharlaştığını
Veli tutsun sağ elini, kavrasın yüreğini
Öyle bir tevbeye gelsin ki, Nil olsun gözyaşları
18 Şubat 2011 Cuma
Yanlışların sonu yok ama dünya hayatının bir sonu var. Bunun farkındalığına varmak ilk adımdır her halde. Sonra gayret geliyor ikinci adımda. Gayret olmazsa farkına varmak bir kar getirmiyor ki. Bilgi ve eylem ikisi birden olmalı. Bir sandalın iki küreği gibi. Tek kürekle sandal nasıl ki, yol alamıyor, sadece olduğu yerde dönüp duruyorsa insan da bilgi ve gayretle gelişebilir, kamilleşebilir. Burada söylemeden geçemeyeceğim, GAYRET deyince aklıma GAYRET KUŞAĞI geldi. Düğün vakti gelinin beline baba evinden ayrılırken ata binmeden önce babasının ya da ağabeyinin bağladığı kırmızı kuşak geleneklerde kalmış gibi görünse de içinde bazı şifreler sakladığını düşünüyorum. Ama fazlasını yazamayacağım maalesef. Polemiklerle uğraşmak istemiyorum.
Levvame nefs seviyesinde kişi kendisini kınar, iç sorgulamalardan geçirir kendini sonra mülhime nefs tecelli eder onda. Kaygan bir tepeye çıkma tırmanma gayretindedir. Tırmanır düşer tırmanır düşer. Bir adım ileri iki adım geri sonra iki adım ileri bir adım geri derken gayret yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlar. Biliyorsunuz ki,öğretmen sınıfındaki öğrencilerin neyi ne kadar bildiğini değil öğrencinin gayretini daha çok dikkate alır. Okullar da gayretli öğrenciler daha çok dikkate değerdir. Gayretsiz bir öğrencinin sadece bilgi hamalı olabileceğini kamil öğretmenler bilir.
Bu yüzden, uyuyacaksan, bari yol üstünde uyu, diyor Mevlânâ; belki uyumayan bir yolcu sana rastlar da seni o uykudan uyandırır. (4/124) Bende bir uyandırıcı bekliyorum galiba.