“Toplumda bu hafta gibi bir zamanın algısı, bir gün gibi kısadır.”
Bir gün gibi geçti, bu hafta denir. Haftaya bırakma işini bu hafta başar gitsin. “İşini haftaya bırakma” gibi.
Bir, iki ve üç gün içinde değil de bu hafta sonu yeşerdi, maydanoz ve marul…
Sökün etti geldi; soğan ve sarımsak…
Bu hafta başında karalahana, sonunda ise hükümran oldu beyaz lahana.
Görücüye çıkması haftaya kaldı, pazı ve ıspanağın.
Patates bulamayınca soğan, marul ve maydanoza sordu. Bu hafta niçin sebze ve meyve getirmediniz. Bu hafta yeşillikten mahrum kaldım diye içinden sızlandı.
Bu hafta değil haftaya olmaz mı? diye sordu. Sulak toprak aradı. İlaç dedi atıldı. Büyüdü erginliğe ulaşmadan satıldı. Halde kaldı, biraz kendini saldı. Toprak aradı canı, susuz kaldı yara aldı.
Bu hafta domates ve salatalık, nazik bir döneme girdi. Olgunlaşmak istedi gelişemedi. Soğuk vurdu dinletemedi. Koparıldı kökünden, yenilendi. Taze ve uygun olur dendi. Domatesi çok konuştular fakat dalından almadılar.
Pazarda alıcıya bahçe dediler tutmadı, salkım dediler yutmadı. Çanakkale dediler özendi. Sergilerde Çanakkale bahçe diye yer tuttu.
Serada salatalık bahardaki büyüklüğe erişmedi, sarardı soldu. Aynen domates gibi. Tadı bahara kaldı, seranın da adı vardı.
Üreticiye domates ve salatalığı sonbahardan sonra soğuk vurur, ilaç soldurur, dedi, dinletemedi.
Semiz otu, brokoli, ebe gümeci ve pırasa istek dışı. Isırgan otu, bilinmez ve bulunmazdı.
Bu hafta, yeşillik pazarda yüklü, alıcısı çok, fiyatlar olsa uygun. Meyveler tencereye girmiyor ve ıspanak aldı başını gidiyor.
Bu hafta tezgâhlar dolu, insanlar bakıp geçiyor. Dert derde ekleniyor.