Arka fonda Neşet Ertaş çalmaya başladı.
Neset Baba çalınca ,çıtırtı, ıslık, tırmalama, bozkırın basları, tenorları ve tiz çocuk sesleri aralıksız, tekdüze bir uğultu oluşturur, bu uğultunun altında geçmişi anımsamak ve hüzünlenmek güzeldir.
Bu tekdüze çıtırtı ninni gibi uyutur insanı; babanın sürdüğü arabada cocuk huzuru ile gidersin ve annenin dizlerinde uyuduğunu hissedersin.
Ellerin mosmor kuzine başında ısınır, bir kış günü ayakkabısı su alan mendil satan çocuk tüten bacalara bakarken sen kaynayan suyun , ateşte yanan odunun çıtırtılarını dinlersin.
Mazinin tebessümünü hatırlattığım bu girişten sonra size mutlu, umutlu tablolar çizmeyi isterdim.
Güneş, bahar, çocuk gülümsemeleri ve güzel bir gelecek bekliyorum demek isterdim.
Ancak değer yargısı olmayan, utanma duygusu olmayan, kibarlığı eziklik olarak gören, hak aramayı kavga etmek sanan, özgürlükçü ama kimsenin fikrine saygı duymayan bir nesil yetiştirmemiz gerektiği pompalanıyor…
Yazık..
Ve bütün bunlara özgüvenli cehalet de eklendiğinde durumun vehameti daha da belli oluyor..
Tolerans, tartışma kültürü yok.
Konsensüs yok.
Empati yok.
Şükür yok.
Teşekkür yok.
Sabır yok.
Bu kadar yok arasında kirlenmiş yaşlı dünyayı yaşanılır kılan nedir bilir misin?
Bu kadar yok arasında neler var, bilir misin?
“Ben öyle bilirim ki yaşamak berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır.” diyen İsmet Özel’i
Bir gez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil;
‘Yaradılanı sev, yaradandan ötürü.’ diyen Yunus’u,
‘İncinsen de incitme.’
‘Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir.’ diyen
Hacı Bektaş Veli’si,
‘Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene’ diyen
Pir Sultan Abdal’ı,
‘Beni hor görme gardaşım, sen altınsın da ben tunç muyum?’
diyen Veysel’i,
‘Kötü insanların türküleri yoktur.’
diyen
Neşet Ertaş’ı,
‘Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi.’
diyen
Mahsuni’si,
‘Sana düşman
bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki;
bu insanların evidir, sevgilim
onlar vatana düşman.’
diyen
Nazım’ı,
‘Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, bahçeleriniz bahar görmesin.’
diyen
Ahmed Arif’i,
‘Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir barıştır.’
diyen
Haydar Ergülen’i
“Uçmayı öğrenmeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi kalbimiz. “diyen Cahit Zarifoğlu’su
“Bir gün akşam olur biz de gideriz, Kalır dudaklarda şarkımız bizim.” diyen Necip Fazıl Kısakürek’i ,
“İnsanlar sadece konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludurlar.” diyen Uğur Mumcu’su var.
Yani bu kadim topraklarda kin ve nefret yeşermez.
Her şeye rağmen sevgi yeşerecektir…
Kardeşçe…
Kirlenmiş ve de kirlenmeye devam eden dünyada, tertemiz kalabilen insanlara selâm olsun…
Dünyaya kanan
İnan ki olur zebun
Kalbi nefsiyle yanan
Fe eyne tezhebun*
Bana haydi
Yeni bir teklif sun
Ne geçim derdi kaldı
Ne buğday ne de un..
Sana uğurlar olsun
İnna lillahi inna ileyhi raciun.
Erhan Ziya SANCAR
Eğitimci Yazar