Anadolu coğrafyasında asırlardır bir arada yaşayan, ortak değerleri birlikte paylaşan insanların son otuz yıldır yaşadıkları ihtilaf, ülkemizin hayrına görünmemekte, bu durumdan bir şekilde nemalananlar çeşitli emperyalist güçlerin patronları olmaktadır. Özellikle İslâm coğrafyasında bulunan yeraltı kaynaklarının rezerv bolluğu; emperyalist güçlerin iştahlarını kabartmakta, maddeden başka hiçbir değer tanımayan emperyalistlerin, çeşitli bahanelerle topraklarımız üzerinde hükümran olma düşüncelerini pekiştirmektedir.
Ülkemizde bile, adlarını ışıklı levhalarla çeşitli petrol istasyonlarına yazdıran, menşei dış kaynaklı petrol şirketlerinin genel arzları; İslâm coğrafyasından petrolü ya çok ucuza, ya da bedavaya kapma paralelinde bir arzdır. Dünyadaki yeraltı kaynak rezervlerinin her geçen gün azalması, İllimünati (Dünya Patronlarının) çok uzaklarda bulanan kirli hesaplarını, petrol rezervlerinin azalması sebebiyle yakın eylemiştir. Dünya patronlarının belki torunlarının yapacağı hesaplar; bu gerekçeyle günümüze çekilmiştir. Bugün bütün dünya gündeminde kan, gözyaşı, ne kadar dram varsa, bunlar; bahsettiğimiz İllimünati patronlarının kirli emelleri tarafından oluşturulmaktadır.
Yayılmacı politikaların içerisinde olan ABD ve AB ülkelerinin merkez noktasında, ya da perde arkasında bulunan şirket patronları; milyonlarca insanın ölümüne, açlığına, kanları pahasına; kendi İllimünati hesaplarından bir santim bile geri adım atmamaktadırlar. Önceleri Vietnam’da, Kore’de, Nagazaki’de, Hiroşima’da, Afrika ülkelerinde sergiledikleri acı tablo; günümüzde de Orta Doğu coğrafyası üzerinde sergilenmektedir. Afganistan, Irak, Suriye, İran, Mısır, Tunus, Libya, Türkiye üzerinde dolaşan kara bulutlar; dünya şirket patronlarının kirli, karanlık ve pis tezgâhlarıdır.
Periyodik bir seyir gibi dünya coğrafyasını dolaşan kirli emeller, güzergâhını Türkiye’ye de çevirmiş durumdadır. Son otuz yıldır bir cephesiyle etnik duyguları kaşıyarak, ülkemiz üzerinde terör vasıtasıyla huzursuzluk yaratmaya çalışan anlayış, yukarda saydığımız ülkeler üzerinde kara bulutlar dolaştıran güçlerden başkaları değillerdir. Ortadoğu petrolleri azaldığında aynı güçler, bu seferde alenî bir şekilde yayılmacı politikalarını Türkiye üzerinde şekillendireceklerdir. Şu an yaptıkları, daha hesaplarının kirli ilk rauntlarıdır. Kapitalist, emperyalist patronların Türkiye üzerindeki kirli hesapları; coğrafyamızda bulunan, dünya rezervlerinin yüzde yetmişe yakınını kaplayan bor ve toryum madenlerinin üstünedir.
Asırlardır Anadolu toprakları üzerinde birlikte yaşayan Türkü, Kürt’ü, Gürcü’sü, Abaza’sı, Çeçen’i, Çerkez’i bu topraklar üzerinde ortak kaderleri birlikte paylaşmışlardır. Bunlar dâimî olarak; tek devlet, tek millet, tek bayrak anlayışıyla hareket etmişlerdir. Yurdumuz, zaman zaman çeşitli emperyalist işgallere uğramış; yurdumuzun müdafaasında kurtuluş ve istiklâl mücadelesi veren saydığımız unsurlar, birbirleriyle etle tırnak gibi kaynaşarak, yurdumuzu emperyalist işgallerin tasallutundan kurtarmışlardır.
Dün Çanakkale’de, Yemen’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da birlikte hareket eden, kol kola giren anlayış; bugün de kol kola girerek tek devlet, tek bayrak, tek millet anlayışında hareket etmeliler; yurdu hak ettiği seviyelere getirmelidirler. Dünya şirket patronlarının kirli ve karanlık emelleri alenî bir şekilde görülürken, dış güçlerin karanlık emellerine alet olmak hiç kimsenin hayrına değildir. Terör, kargaşa, girdap ülkemizi kalkınmaya değil, gerilemeye götürür. Bu da; hiçbir etnik kimliğin menfaatine olmaz. Eğitimde, sağlıkta, hukukun sıhhatli işlemesinde birlik ve beraberlik şarttır. Bu beraberlik sağlandığında kalkınmışlık başlayacak, cehâlet ortadan kalkacak, ülkemizin topraklarında yaşayan bütün kültürel kimlikler huzur ve mutluluk içinde yaşayacaklardır.
Ülke insanları olarak hepimiz, Türkiye gemisinin içindeyiz. Eğer bu gemi batarsa, hep birlikte batar; özgürlük ve bağımsızlıktan azade oluruz. Türkiye ülküsünü üst kimlik sayarak, bu üst kimlikte birleştiğimizde, gerilemeye sebep olan bütün arazlarımız ortadan kalkacaktır. Çocuklarımızın geleceği dağlarda, sokaklarda, bedbin yerlerde değil, güzel addedilecek mekânlarda olmalıdır. Çocuklarımızın geleceği, ülkemizin kalkınmışlığı bizlerin elindedir.
Yeter ki bizler; farklı kültürlerin insanları olarak, ülke topraklarında bir arada yaşamamızın mecburiyet olduğunun farkına varalım… Çünkü yaşayacağımız başka Türkiye yoktur.
Çok doğru. Batarsa hep beraber bakacağız. Suriyeliler gibi kaçacak bir karakter sahibi hiç değiliz. Ölürüz yine sığınmacı olmayız. İşte kadir kıymet bilmez siyasilerimiz ne yazık ki bu yönünüzü iyi keşfetmişler. Her halt işleniyor bedelini biz sivil vatandaşlar ödüyoruz. Ne ala.