Bismil’de dokuz Antep’te üç can… Ve böyle giderse daha niceleri.
Olay yerine sevk edilen ambulanslar cenazelerle birlikte hala orta yerde capcanlı duran sorunları da beraberinde götürse keşke… HAYIR!
Birbirini uğruna öldürdüğümüz sorun(lar) çözülmüyor, ölmüyor maalesef… Olduğu yerde kalıyor. Hatta beraberinde yeni sorunlar da üretiyor.
15 günlük Avrupa seyahatimde birçok ülkeye uğrama imkanı buldum. Her ülkede mutlaka birkaç şehre uğradım. Orada bulunan dostlarla hasbihâl esnasında konu mutlaka dönüp dolaşıp bir şekilde geliyordu bu konuya.
Öldürmek!
Soruyordum burada şehrinizde nasıl bu hal ve ahval?
Kimisi 30, kimisi 40 yıldır burada yaşıyoruz daha böylesi bir olaya şahit olmadık diyorlardı.
Peki, ya bizde! Hani o bir insanı kâinata eşdeğer sayan kültüre ait olduğunu iddia eden bizler…
Yani Müslümanlar… Hatırlatayım, inandığımızı iddia ettiğimiz Kur’an şöyle diyor: “Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibi keza bir insanın hayatını kurtaran tüm insanlığı kurtarmış gibidir. Kardeşlerinizin arasını düzeltin.” gibi emir ve mülahazalar…
İnancımızı ne zaman yaşayacağız…
Her gün ama istisnasız ve mübalağasız her gün ülkenin bir yerinde bazen birkaç yerde birlikte aynı günde öldürme haberleri ile çalkalanıyor beyin ve vicdanlarımız.
Tabi bu iki yetisini kaybetmeyen azınlığı kasd ediyorum.
Bu cinnet ve çıldırmışlık haline kim dur diyecek?
Sadece olaydan sonra olay yerine güvenlik güçleri ve ambulans göndermekle görev ifa edilmiş sayılır mı? Bunları yapmakla hem toplum hem de Allah katındaki sorumluğumuzdan kurtulacak mıyız?
Bu konuda kiymetli gayret ve çalışmaları olan ve duyarlılığına yakinen şahit olduğum Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Açık Görüş için yazdığı “Arazi kavgalarının asıl nedeni komşunun öküzü mü? başlıklı yazısında: “Geçen hafta Diyarbakır’ın Bismil ilçesinin bir köyünde arazi anlaşmazlığından çıkan kavgada 9 kişi yaşamını yitirdi. Önceki gün yine Diyarbakır Bağlar’da arazi anlaşmazlığından çıkan kavgada bir kişi, kuzenleri (amcaoğulları) olan iki kardeşi kafasına kurşun sıkarak öldürdü.
Bundan birkaç ay önce Şanlıurfa’da akraba olan iki aile arasında arazi anlaşmazlığından çıkan kavgada beş kişi öldü iki kişi ağır yaralandı.
Mayıs ayında, Mardin’in Derik ilçesinde iki aile arasında arazilerini ayıran duvarın yanlış yere örüldüğü gerekçesiyle çıkan kavgada bir kişi hunharca katledildi.
Mart ayında, Siirt’in Şirvan ilçesinde arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan silahlı kavgada baba ve oğul hayatını kaybetti beş kişi ağır yaralandı…
Bunlar sadece son birkaç ayda tesadüfen ajanslardan duyduğum kara haberler, ve bunların çok daha fazlasının olduğunu bizzat biliyorum. Bir akrabam, yakın bir tarihte arazi anlaşmazlığından dolayı kardeşini, yengesini ve yeğenini uzun namlulu silahla taradı. Genç bir eczacı olan delikanlı öldü, baba sakat kaldı, anne keza.” diyor ve ekliyor: “Arazi kavgalarının bitmesine giden yolun ilk adımı, devletin vatandaş ile olan tüm kavgalarını en başta da arazi kavgasını bitirmesi lazım.” Başlık düşündürücü olduğu kadar haklı da… Belki de geliyorum diyen olaylara, engel olabilirken engel olmayanlardır. Bu da ayrı bir dert… “Kırmızı Pazartesi” adlı kitapta olduğu gibi…
Evet, elimizdeki çözüm enstrümanları sadece bu mu: Olay yerine ambulans göndermek mi?
Ya Olay yerinden önce…
OHAK-DER YKB M. Burhan Hedbi