Son günlerde gündem yaratmak veya dikkatleri üzerlerine çekmek adı altında birçok mantığa uymayan açıklamalar yapılarak insanların kafasını karıştırmaktadırlar. Kadın olmak, kadın gibi yaşamak her devirde çok zor olmuştur. Günden güne daha da artarak sorunlardan oluşan dağlar meydana geliyor. Bu sorunların çözümü araştırılması çözümler üretilmesi yerine başka sorunlar üretiliyor.
Kadına en büyük sorunlar yaratan ve düşmanlık yapan ne yazık ki yine kadınlar. Bir kadına en büyük kötülüğü yine bir kadın yapıyor. Başka bir kadının yuvasını yıkacak kadar karaktersiz, modernlik özel hayat adı alında nikâhsız yaşayıp zina yapacak kadar kişiliksiz ise, günübirlik ilişkiler yaşayacak kadar ahlaksız onursuz ise, paraya makama etikete kendini pazarlıyorsa bu türlere ne denir malum.
Biz toplum olarak bu türleri içimizden soyutlamamız gerekir. Zinanın ağır suç sayılması, tecavüzler edenlerin idam edilmesi gerekir. Ben çoğu suçu kadında buluyorum. Fırsat vermeyecekler. Kendilerini basitleştirmeyecekler. Her kadın aynı değildir. Ortalıkta her tür kadın var. Bir söz var: Namussuzlar bağırıp namuslunun ödünü koparmış. Çığırtkanlıklarıyla edepsizlikleriyle ortaya düşüyorlar. Çamura basıp üstümüze sıçratmak istemediğimizden susuyoruz. Onların şerrinden iftiralarından çekiniyoruz. Kadın dediğin onurlu, ahlaklı, namuslu, karakterli, kişilik sahip, edepli, kadın gibi kadın olur. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz çağda kimin ne olduğu, kimin eli kimin cebinde belli değil. Birbirimize düşmanlık, kıskançlık yapana kadar sorunlarla uğraşalım. Çözümler bulalım.
Türk kadınının, en önemli sorunlarından biri eğitimdir. Türkiye’de eğitim yapan kadınların erkeklere oranı oldukça düşüktür. Türkiye’de okuma yazma bilmeyen kadınların oranı %32 dolayındadır, kadınların yüzde 50’si ise hiç okula gitmemiştir. Ülkemizde okuryazar olmayan bir erkeğe karşın dört kadın okuryazar değildir. Üniversite eğitimli her üç erkeğe karşın bir kadın üniversite eğitiminden yararlanmaktadır. Erken ve zorla evlendirilmenin eğitimsizlik ve kadının meslek sahibi olmayışı beraberinde yoksulluk ve zor şartlarda hayatını idame eden insanlarımızı getiriyor. Bunun için istihdamın artması gerekiyor. Ülkemizde tam tersi, işsizlik hızla artmaktadır. Bütün sorunların temel kaynağında eğitimsizlik ve geçim sıkıntılarının olmasından kaynaklanmaktadır. Kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanamamış olmaları ve kendi ayakları üzerinde durmalarını zorlaştırmaktadır. Bu bağlamda erkeğin boyunduruğu altında yaşaması ve sindirilmesine neden olmaktadır. Kocası tarafından terk edilince, kocası ölünce çaresiz kalmaktadırlar. Çünkü evde tek çalışan koca olmuştur. Evinin, karısının ve çocuklarının nafakasını sağlamış ve ihtiyaçlarını gidermiştir. Kadın kocanın getirdikleriyle yetinerek evini idare etmeye çalışmıştır. Düzeni sağlamıştır. Kadın her zaman yıpranmıştır.
Dünyada yaşanan savaşlardan en çok etkilenen, zarar gören kadın ve çocuklar olmaktadır. Ezilerek sindirilmektedir. Ayrı bir sorunda Türkiye’de şiddet gören ya da tehdit altındaki kadınların sayılarının çok olması gidebileceği bir yerin olmamasıdır. Ülkemizde tek yer kadın sığınma evleridir. Kadın sığınma evlerinin kanunla belediyelere, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açma zorunluluğu getirilmesine rağmen! Kadın sığınma evlerinin sayısal olarak çok yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde kadınların intihar olaylarında artış görülmektedir. Kocası tarafından dövülen, öldürülen sokağa atılan kadınların sayısı gün geçtikçe de artmaktadır. Kadınlar, başlık parası, berdel gibi çağdışı uygulamalara, tecavüz ve tacizlere maruz kalmakta. Kadınlarımızın sorunu çok bunun için sorun oluşmadan önce alınması gereken önlemler üzerinde çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Sözde kadın kutsaldır. Anadır, Cennet anaların ayakları altındadır. Cefakârdır, vefalıdır, sadıktır. Namus simgesi, kahramandır. Ama ne yazık ki en çok küfür edilen, yeri gelince ezilen, dayak yiyen, sömürülen, horlanan kadınlar değil midir? Her şeye rağmen hayatını sürdürmek yaşamak zorunda kalan yine kadınlardır. Aile içerisinde bile 2. planda kalan kızlarımız, kadınlarımızdır. Miras dağıtımında haklarını alamayan, okuyamayan kadınlarımızdır. Evet, ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. Gelenek ve göreneklerimiz var. Kadının üzerine yüklenen ağır sorumluluklar, yükler görmezden gelinebiliyor ve kadınlara yeri geliyor sen sus, ne anlarsın, sen bir şey bilmezsin diyerek sindirilmeye çalışılıyor. Kadının kendi fıtratının dışında bir yaşam tarzı dağıtılıyor. Kadının üzerinden siyaset yapılıyor, ticaret yapılıyor, ideoloji yapılıyor, kadın üstünde kavgalar ediliyor. Kimi kadınlar üzerine türküler yakılıyor, şiirler, romanlar yazılıyor. Aşık olunup dağlar deliniyor, çöllerde geziliyor. Kimi kadınlarda dövülüyor, horlanıyor, eziliyor, satılıyor, öldürülüyor. Çok az sayıda da olsa çalışan, ayakları üzerinde durmayı başaran kadınlarımız da vardır. Gelişmiş ülkede kadın hakları çok ilerlemeler göstermiş olmasına rağmen, Bizim ülkemizde ne yazık ki istediğimiz gibi değil.
Türk kadını gerektiğinde erkekle beraber cephede savaşmış Nene Hatunlarımız, bu ülkeyi bu günlere getirmiş evlatlar yetiştirmiş, can vermiş analarımız, iş dünyasında, bilim ve sanatta kendini ispat etmiş, Öğretmen olup bilgi dağıtmış, doktor olup hayat kurtarmış, Milletvekili olup halkını kendi cinsini temsil etmiş, sorunlarını duyurmaya çalışmış, anlatmış, Memur, işçi kadınlarımız vardır. Mecliste kadınların sayısı çok az. Daha çok kadının siyasete girmesi gerekiyor. Sadece milletvekilliği değil, muhtarlık, belediye başkanlıkları, belediye meclis üyeliği, il genel meclis üyeliklerine daha çok kadının aday olması ve seçilmesi gerekiyor. Ülkemizde kadın hak ettiği yerde değerde değildir. İki inek karşılığında satılan kız çocukları, diri diri toprağa gömülen kızlarımız… Kadınlarımızın hak ettiği yerde olması için artık kaç yüzyıllar geçmesi gerek belli değil. 21.inci yüzyıldayız halen kadının adı yok ve bir gölge gibi ikince planda kalmış ve ikinci sınıf insan olarak yaşamaktadır. Türkiye’de siyasi anlamda kadınlar adına kurulmuş ne bir parti nede mecliste yeteri kadar milletvekili vardır. Ülkemiz de nüfusun yarısı kadınlar olmasına rağmen büyük bir eksikliktir.
Atatürk kadın ve erkeğin toplumda yan yana eşit konumlandırılması gerekliliği üzerinde durmuştur. Kadına seçme seçilme hakkını vermiştir. İş yaşamında, sosyal alanda çok başarılı kadınlarımız var. Fırsat verilirse kadınlar her alanda çok başarılı işler yapacaklardır. Türk kadını yükseldikçe, Türkiye güçlenecektir. Bu da ancak fırsat eşitliği ile mümkündür. Bir ülkenin gelişmesinin en temel faktörlerinden biride eğitimli, bilinçli kadınlarımızın sayısının artmasına bağlıdır. Ülkelerin gelişmesinde kadınların rolü büyüktür. Ülkemizde bu sorunlara çözüm bulmak yerine,kocasını karısını aldatan, başkasından çocuk sahibi olan, yuva yıkan insanlara daha çok fırsat vermek ve yasal hale getirmek çabasındalar. Dürüstolan kadınların suçu ne? Dürüst, sadık vefakar olmakmı? İnançsızlaşan, gayrimeşru hayatların yaşandığı gibi gayri meşru çocukların çoğaldığı ve sokağa atıldığı bir dönemdeyiz. Gelecekte ne kadar büyük yanlışlıklar , hatalar yapılatak tamiri imkansız olaylar yaşanır. Bu na nasıl engel olunacak.tanımadığı ve bilmediği için Kardeş ve 1. Derece yakınıyla evlilikler olacak. Günümüzde yaşanmış örnekleri yazılı ve görsel basından görüp hayretlere düşmüyor muyuz. Kınamıyor muyuz? Zinayı bu yöntemle engelleyemezsiniz. İşlerine gelgiği için dini kullanıp gündemde tutuyorlar.eslılık yuzyıllar önce Peygamber efendimiz eşleşleri savaşa giden ve dönmeyen hanımları nikahına almıştır. O yıllarda kadınlar ortada kalmasın, sıkıntı çekmesin diye korumak ve himayesine alma amaçlı yapılan bir girişimdir. Onlarla gerçek bir aile hayatı sürdürdüğü anlamına gelmez. Padişah haremlerinde bile düzgün aile yaşantısı olmamış ve cariyeler padişahları dahi aldatmıştır. Bu olayı çarpıtarak kendilerine yontmak isteyenler bilmiyomu o devirde okuyan, çalışan kadınlar yoktu. Kız çocukları diri diri gömülüyor köle olarak alınıp satılıyordu.
Kadınları bilinçlendirin. Eğitin meslek sahibi yapın. Edepli ahlaklı inançlı yetiştirin. Kızlarınıza edep haya öğretin. Çocuklara yanlış örnek olmayın. ÇARELER İÇİNDE ÇARE YOK! Kimse aldatmasın medeni şekilde boşansın sonra gidip istediğiyle evlensin diyoruz. Ama kadın boşanıncada gidecek ne evi ne yeri var. Parasız kalıyor. Ale sahip çıkmıyor. Bu defa başkasıyla evleniyor. Sonra tarih tekerrür ediyor aynı sıkıntılara devam. Kader değil yastık değiştiriyorlar. Kadının bu kadar küçümsenmesine mal gibi eşya gibi alınıp satılmasına, artık yeter. Hele bu çağda…. Bu konuyu anlatmaya örnekler vermeye kalsak aylar sürer. Özetle Kadın olmak gerçekten zor. Kendini bilen, koruyan, iyi, kişilikli, ahlaki değerleri yüksek kadınlar olalım, Öylede nesiller yetiştirelim. Kendi değerinizi düşürmeyin. Onurunuzu, gururunuzu ayaklar altına aldırıp ezdirmeyin. Kişiliğinizden karakterinizden ödün vermeyin. Kadın gibi kadın olun. Özel hayatım diyerek kendinizi satmayın. Zaten kadın olmak zor. Birde bunları yaparak kadınları ezdirmeyin. Küçültmeyin. Onurlu, gururlu, başarılı kadınlar olarak el ele vererek güçlü olalım. Başarılı örnek kadınlara bakınca kadın olduğum için gurur duyuyorum. Bazı kadınları görünce, duyunca kadın olduğum için utanıyorum. Utandırmayan, başı dik, başarılı, saygın kadınların olduğu bir dünya, bir ülke, bir şehir dileklerimle…