Ahh aahhh! “Nerede o eski bayramlar” derken içinde bulunduğumuz durumu özlemle yad edeceğimizi nereden bilelim. Şimdi de nerede kaldı Covid-19 suz bayramlar diyoruz bu bayram…
Hocanın minareden, odamın içini dolduran Elveda ya Şehri Ramazan, elveda sesiyle içimi garip bir burukluk kaplıyor. İlk defa ramazan ayını böyle garip, böyle sessiz sedasız uğurluyoruz. Daha doğrusu uğurlayamıyoruz bile. Davetsiz bir misafir gibi gelip davetsiz bir misafir gibi çıkıp gidiyor kapısını ardına kadar açtığımız kapıdan… Elveda bile diyemiyoruz ardından. Mahçup ve mahzun, gözlerimiz nemli, lâl olmuş dillerimiz…
Çocuklar artık kendi bayramlıklarını kendileri seçip alamayacaklar. Belki de bu bayram hiç bayramlık giymeyecekler, evlerinde bile… Heyecanla yeni alınan giysileri, kırmızı pabuçları yatağının içine alarak, bayram sabahı giyerim diye sarılıp yatmayacaklar. Sokaklar, ellerinde şeker poşetleriyle oradan oraya koşuşturan çocukların, şen şakrak seslerini, mutlulukla ışıldayan yüzlerini göremeyecek.
Büyüklerimiz artık konu-komşularının, gurbetteki çoluk-çocuğunun, akrabalarının yolunu gözleyemeyecek. Çünkü bu defa belki gelirler diye ümit edip gözleri kapıda, pencerede olmayacak. Herkes içinde yaşayacak bu bayram, bayram sevincini… Buruk bir sevinç… Uzaktan uzağa küçücük ekranlara sığdırılmaya çalışılacak özlemler, hasretler… Dolu dolu olacak gözler; bayramda uzakta kalmanın acısıyla…
Saatlerce trafik çilesini göze alarak arada sabırsız bekleyişlere susmak bilmeyen korna sesleri arasında bir an önce memleketine varıp büyüklerinin ellerini öpüp, dualarını alma özlemiyle ellerinde hediye paketleriyle çoluk-çocuk araçlarına doluşup çıktıkları yollar da öksüz kalacak bu bayram… Sadece sokaklar mı? Her bayramda ziyaret edilen mezarlıklarmız da öksüz kalacak bu bayram. Ölmüşlerimizin ruhlarına uzaktan göndereceğiz dualarımızı… Nemli gözlerle mezar taşlarını sevip, yabani otlarını söküp atamayacağız, aramızdan ayrılan sevdiklerimizin, bu bayram…
Bu bayram sadece kendine bayram olacak. Saati kurup belki uyanamam, beni bayram namazına kaldır diyen olmayacak. Oğlunun ya da babasının elinden tutup caminin yolunu tutan olmayacak. Namazdan sonra ister tanıdık ister tanımadık herkes birbirleriyle barış içinde sevgiyle sarılıp bayramını tebrik edemeyecek. Hane halkı, bayram namazına gidenler dönene kadar kahvaltıyı sofralarda hazır bulundurmayacak bu bayram… Neşeyle kucaklaşıp eller öpülmeyecek bu bayram… Tatlılar, börekler neşe içinde yenilmeyecek bu bayram… Kısacası bayram gibi bayram olmayacak bu bayram… Bayramlar bile öksüz kalacak bu bayram…
Bu virüs bile birlik beraberliğimizi bitiremeyecek. Nasıl ki ölmüşlerimiz bedenen bizden ayrılmış olsalar da; onları unutmayıp ruhumuzun bir köşesinde hep var oldukları gibi, bu bayramda sevdiklerimizle bir araya gelemesekte, aynı ruhla hissederek bu virüsü kahrından öldüreceğiz. Hiç kimse, hiçbir şey milli, dini bayramlarımızı kutlayamadık diye birlik beraberliğimizi bozamaz. Gönüller bir oldukça yedi düvel bir araya gelse bir arada olan gönülleri yıkamaz.
Yad ellerde sevdiklerimizle, hasretlerimiz iyice demini aldı. Vura vura bağırlar pişti, yürekler yandı kül oldu hasretten… Dayan gönlüm dayan! Onca kara günler atlatan yürekler dayan! Bu günlerde geçecek elbet, öyle güzel günler gelecek ki bu kara günlerde bile yaşadıklarını unutacaksın inşallah…
Bensiz, bizsiz, sizsiz, geçen bayramlarımızın geride kalması, gelecek nice güzel bayramlar görmek dileğiyle, bayramı hak eden cümle alemin mübarek Ramazan Bayramı’nı tebrik eder, gelecek birbirinden güzel bayramlar dilerim.
Yüreğimizin sesi olmuşsunuz sevgili Ayşe Hanım.
Teşekkürler.
Ben teşekkür ederim Şükran hanım. Sizin beğeniniz benim için önemli