“Yazarlar, kendi rızalarıyla kalemlerine zincirlenmiş kölelerdir. Necati DOĞRU
Grigoriy Petrov’un Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı ünlü eserinin en ünlü kahramanı Snellman’dır. Johan Vilhelm Snellman… Ama biz önce Finlandiya’dan söz edelim kısaca. 19. yüzyılın Finlandiya’sından:
Bu ülke altı yüzyıl boyunca İsveç’in bir parçası olarak sürdürür varlığını. Özerkliği yoktur. İsveç yasalarına göre İsveçlilerce yönetilir. Tek resmi dili İsveççedir. Fince mi? Sıradan bir halk dili o… Finlandiya ancak 19. yüzyılın başlarında (1809) özel yasalarca yönetilen “Büyük Dukalık” konumunda Rus İmparatorluğuna katılır. Kendi yasama ve yürütme organları vardır artık.
Çok ilginçtir; bu yüzyılda yaşayan şair Ludwig Runeberg (1804 – 1877) aslen Finli değildir ve Fince de bilmez. Buna karşın o yine de Finlandiya’da yaşayan birçok İsveç seçkini gibi Fin yanlısı bir tutumla sıradan Finlileri yüceltir hep şiirlerinde. Aynen bizim ülkemizdeki gibi Finlandiya’nın da temel direği olan Fin köylüsü, eşit yurttaşlık haklarına ilk kez onun şiirlerinde kavuşur. Şair, Fin köylüsünü, Fin ulusal edebiyatının kahramanı konumuna yüceltir. Dolayısıyla bu şiirler, Fin ulusal kimliği ve ulusal onurunun gelişip güçlenmesinde çok etkili olur elbette.
Snellman, eline fırsat geçince, bu ulusal duyguyu yazı, şiir ve konuşmalarıyla destekleyen aydınların düşüncelerini devlet düzeyinde somutlaştırır. Bir bakıma 1920’li ve 1930’lu yıllarda Atatürk’ün yaptığı da bu değil mi? Ama izninizle Snellman’ı anlatayım ben size biraz:
Finlandiya’nın ulusal kahramanı Snellman, 1806’da İsveç’in başkenti Stockholm’de dünyaya gelir. Ailesinin günlük konuşma dili İsveççedir. Yaşamının ilk yedi yılı bu kentte geçer. Bu yüzden işte, bu kente karşı sıcak duygular taşır hep yüreğinde. Biz de öyle değil miyiz? Nerde doğup yaşamışsak çocukluğumuzu, yıkılmış yakılmış bile olsa unutulur mu hiç o köy, o kasaba, o kent!
Daha sonra İsveç karşıtı tutumu için eleştirilir ama o ve ailesi asıl köklerinin uzandığı Finlandiya’yı seçer. Liseyi bitirince ülkesinde bulunan tek üniversiteye gider. Orada sonradan kendisi gibi ünlü olacak Runeberg ve Lönnort’la arkadaş olur. Üçü de soylu ve zengin aileden değildir. Snellman önceleri ilahiyat dersi alırsa da umduğunu bulamayınca bu bölümden ayrılıp filozof olmaya karar verir. Felsefede yüksek lisans alır. Ancak iki arkadaşı gibi o da durgun ve rahat bir yaşamı değil, zor olanı, yani ülkedeki değişimlere etkin olarak katılma yolunu seçer.
Ve üçü de 1930’lu yıllarda ülkedeki en genç bilim adamlarının kurduğu “Cumartesi Grubu”na üye olur. Burada siyaset, kültür ve edebiyat tartışmaları yapılır. Sonradan uygulanıp gerçeğe dönüştürülen birçok düşünce burada filizlenip yeşerir. (Selânikli genç Yüzbaşı Mustafa Kemal ile Diyarbakırlı genç yazar ve şair Ziya Gökalp de ülkemizde köklü bir değişim olması için kurulmuş “İttihat ve Terakki Cemiyeti”ne üye olmaları gibi.)
Snellman’ın gençliğini yaşadığı yıllarda aynı Osmanlı İmparatorluğunda olduğu gibi tüm Finlandiya’da olduğu gibi, üniversitesinde de geri düşünce egemendir. Yeni hiçbir düşünceye izin verilmez. Bu tür yasak ve baskılara tümden karşı olduğunu açık seçik yazıp söyleyen Snellman üniversitedeki görevinden uzaklaştırılır. Dahası üstlerinin emirlerine boyun eğmeyen tutumu nedeniyle para cezasına bile çarptırılır. O da bunun üzerine Finlandiya’dan ayrılıp İsveç, Danimarka, Almanya ve İsviçre’yi ziyaret eder. Ancak bu gezi sırasında bile aklı fikri kendi ülkesindedir hep. “Benim ülkem niçin Almanya, İsveç, Danimarka ve İsviçre gibi olmasın? Neyimiz eksik bizim?” diye düşünür.
Arkadaşlarına gönderdiği mektuplarda, “Fin halkının yoksulluğunu, Fin köylüsünün cehaletini dert edinen bir yönetici, bir akademisyen göremediğinden” yakınır. Sonuç olarak da, “Yargı ve eğitim dili İsveççe olduğu sürece halkımız asla tutsaklıktan kurtulamayacak”(*) diye yazar.
İsveç’te kaldığı yıllarda boş durmaz. Düşüncelerini açık açık yazıp yayımlar. “Devletin Doktrini” adlı eseri de burada basılır. İsveç Üniversitesi ona bir “Anabilim Dalı Başkanlığı” önerir ama o bu büyük fırsatı teperek ülkesine döner. (1842)
Dönmesine döner ama kendi ülkesinde “tehlikeli bir terörist” sayılıp gazetelerde yazmasına da yasak getirilir, üniversitede görev almasına da…
Neden bilmem, yukarıdaki cümleyi yazdıktan sonra, Kemâlettin Kamu’nun bir şiirinde geçen, “Böyledir kânunu kahpe dünyanın/Dört mevsim içinde bir bahar olur” dizeleri geliverdi aklıma birden. Geçmişteki Finlandiya ile ne kadar da benzermişiz biz birbirimize, değil mi?
Çok ilginçtir; bedenleri çoktan toprağa karışıp gittikten yıllar yıllar sonra bile, adları sevgi ve saygıyla anılanlar, rahatlarını kendi elleriyle ayaklar altına alıp çiğneyenler oluyor hep!
_________________________________________________________
(*) Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Eksiksiz Tam Metin, “Atatürk’ün okulların müfredatına konulmasını istediği kitap”, Grigoriy Petrov, Çeviren: Nilüfer Denissova, Koridor Yayıncılık, İstanbul, 2023
Hüseyin Erkan