“İrademi kullanıyorum” Diyordu. Kaldırımın köşesinde. Güneş, gülerek doğmuş, güzel bir gün olacak demişti. Yüzünde alaylı bir gülümseme vardı. Ona göre; karanlık, soluk ve kederli saatler yaşanacaktı.
Değerli öğretmenim, solmayan bir çiçekti, sevgilinin göğsüne iliştirilen.
Bulutlar koşturup büyürken, karardı ve yeryüzüne yaklaştı. Parkın fıskiyesine baktı. Sabah serinliğinde içi dışı buz kesti. Hırıltılı bir sesle konuşmaya başladı. Kelimeler, ateşli solukları arasından çıkıyordu. Avurtları birbirine geçti. Yüzü topraksı bir renge döndü. Herkese ve her şeye boş vermişti.
Konuşması soğuk ve duygusuzdu. Pencere aralığından son sahneye bakıyor gibiydi. Ömrünce oturup ekmek elden su gölden dememişti. “Hoşçakal yavrum, sana duygularımı anlatacak söz bulmakta güçlük çekiyorum.” Dedi.
Çektiği çileleri unutmuştu. Meslek hayatının en iyi zamanlarını anlatıyordu. Çileleri göğsünde sindirmişti. “Acı da olsa, kader ayrılmaz parçamızdır.” Dedi.
Kişinin kendini tanıması: kendine karşı şeffaf olması ve yaşamın farklı alanlarının bir temel bütünselliğe ulaşması hâlinde mümkündür. Karanlıkta ıslık çalmakla çevreni aydınlatamazsın. Makineden ileri de olsan.
Beden ve ruh sağlıklı ikili oluşturursa, yaşama sevincimiz artacaktır. Israrla çalışıp başarıya odaklanmalı insan.
Beynimle bedenim arasındaki elektriksel ve kimyasal iletişimde kesintilerin olmasına üzüldüm. Beden şifremde görülen bozulmalar, ayrıntısına kadar organlara yansıyor. Bunlara karşı yaşımı küçülttüm yine de olmadı.
Vücut şifremin kontrolden çıkması olasılığına karşılık, bundan sonra her etkene dikkatli olsam da yapabileceğim bir şey yok. Merdiven basamaklarını normal çıkamıyorum. Kenarlara tutunmak zorunda kalıyorum. Eklemlerimin SOS vermesiyle koltuğu gözler oldum.
Oturduğum yerden, sazı tıngırdatıyor, resim yapıyor ve bir şeyler karalıyorum.
Kemik ve kaslarımı güçlendirmek için, hareket etmeye çalışıyorum. Çünkü onlar beni, ağrıya boğuyor ama şimdilik yardım almadan ayağa kalkabiliyorum. Bugüne kadar düzelecek diye bekledim, kemik suyu çorbalar içtim, fayda görmedim.
Eklemleri sağlam birisinden kan verseler, rahat yürürüm. O zaman yaşımı düşürmem. İlerlemiş yaş problemim olmaz. Yıllar hücrelerime zarar veriyor ki, gün geçtikçe arızalarım artıyor. Çökmeme dur diyemiyorum. Bana bakan, yaşlılıkla ilgili bütün güzellikleri görebilir.
Hücrelerin belli bölgelerde iflasın eşiğinde, üç öğün ilaç almak zorundayım. Yakında tam bir robot gibi davranacağım. Beynimle dizlerimin bağını kuramıyormuşum. Böyle bir bağın varlığını yeni öğreniyorum. İki basamak çıksam akciğerlerim isyan ediyor.
Yıllara sordum acılarımı, dertlerimi yıllara, net bir bilgi alamadım. Yollar mı genişledi, karşıya geçemedim. Sakat arabasıyla taşıdılar. Sakat yıllar, sakat anlayışlar. Yıllar öncesini düşte de olsa yaşamak istiyorum.
Vücut şifremin bunları reva göreceğini tahmin etmedim. Böyle olmayacaktım. Yıllar arkadan vurdu, çalışma hayatı da geri tepti. Karanlık bir dehlizdeyim, göremiyorum ve duyamıyorum. Dünya kapılarını kapattı. Açamıyorum, elim titrek, başım dönmekte ve dizlerim kırılmakta.
Bütün şifrelerimi sıraladım. Hiçbiri kabul görmedi. Vatandaşlık şifresi bile yaya kaldı. Çare aradım hükümet kapısında günlerce, sızlayan gönül yaralarıma.
Böyle değildim yavrum böyle değildim inanın.