Sokaklar…
Hikâyeleri kendinde saklı insanların üzerinden yürüdüğü; sırlarla dolu insanların varlığına şahit mekânlar.
Kimi tekmelercesine yürür taşlar üzerinde. Kimi aheste aheste…
Her yürüyenin bir hikâyesi vardır.
Hüzünlü veya neşeli…
Sağında ve solunda bulunan binaların pencereleri seyre dalmıştır sokakları. O pencereler ki bulundukları hanenin dışa bakan gözleridir. Hem içeride olanlardan haberdardır, hem dışarıda olanların ruh hallerinden.
Ve karşı binanın pencereleri ile bakışırlar.
Çok şeye dilsiz şahitlik eden sokakları tepeden gözler pencereler.
Zaman içinde terk edilir o caddeler o sokaklar. Ve kimse yaşamamış gibidir. Sanki birileri o binaları yapıp ortadan kaybolmuş hissi uyandırır çoğuna.
Kapılar kırık, pencere camları çatlamış, damlar sarkmış vaziyete bekler durur birilerini.
Bekler beklemesine de gelen giden yoktur orada iskân edecek. Gelse gelse bir müteahhit dayanır kapılarına. Ardından yıkım ekipleri…
Her vurulan darbe içten içe sarsar onları. Sonra ardından bir toz bulutu kalır.
Ne cam kalmıştır geriye, ne çerçeve. Her şey birkaç saat içinde olup bitmiştir.
Kısa zamanda yerine “apartman” denilen şeyi dikerler. Görenler “Ne güzel olmuş” der. “Sokağımız izbelikten kurtuldu” diye de bir açıklama yapar. Ardından “zaten çok eskimişlerdi” diye de bitirir lafını.
Yaşlanmıştır eski sokak. Artık yenilenmek ister çoğuna göre. İşin tuhaf yanı yaşı kemale ermiş kişiler de memnundur bu değişimden.
Ve çarçabuk dolar orası. Daha sonra evde bulunan yaşlılar da fazla gelir gözlerine. Onları köylerde bulunan terk ettikleri evlerine yerleştirirler. Yeni evlerde daha genç nesi yaşamaktadır artık. Eski binaların yıkımına sevinen yaşlılar kendi hallerine üzülürler bu sefer.
Hatıralar yerle bir olur. Umutlar tükenir. Kimse hiçbir şey olmamış gibi yaşar durur. Ta ki o binalar da eskiyene kadar. Ta ki içindekiler de yaşlanana kadar.
Sonunda aynı film tekrarlanır.
Artık karşı karşıya duran pencereler sohbet edemez artık. Sokaklar yine tenhalaşır ve yeni yıkım ekipleri vakitlerini kollar…