Edremit Körfezi ile ilk kez; 1992 senesinde tanışmıştım.
Ailemle birlikte Küçükkuyu ilçesine her yaz tatile gelirdik.
99 depremi ile Akçay’a yerleşmek zorunda kalmıştık
Eşimle Kültür Bakanlığına bağlı bir devlet dairesinden(AKM) 98 senesinde emekli olunca; yazlık ev hayalimizi, Akçay’da gerçekleştirmiştik.
Körfez doğası ile muhteşem bir yerdi. Yeşil mavi kıyılarında yaşadıkça geçmiş tarihin nice güzelliklerini görüyordum. Doğanın gözkamaştırıcı zerafetine hayranlığım her geçen yıl daha çok artmaktaydı. Böylesi güzel coğrafyayanın topraklarına ve insanlarına nasıl duyarsız kalabilirdim ki?
Genç emekli olmuştum. “Körfezde ne yapabilirim?” Sorusu her geçen gün beni zorluyordu.
Bir gün Antalya’lı şair dostum ile sohbet ederken;
“Bir şairin yaşadığı müddetçe hayata üç şiir borcu vardır. Doğduğu şehire, yaşadığı şehire, ve ülkesine,” demişti.
“Ah, işte aradığım yanıt buydu!” Diyerekten sevincim katlanmıştı.
Eh Edremit ilçesine; Belediye, Bayşad Blkyazarlarşairlerderneği derneği ile birlikte gerçekleştirdiğimiz edebiyat etkinlikleriyle borcumu ödedim.
Doğduğum şehir Kayseri’ye de kitap imzalayıp çoğu okurlarıma kitaplar hediye edip söyleşiler gerçekleştirip ödemiştim.
Peki ya yurduma şiir borcumu nasıl ödeyebiliridim?
Samsun, Antalya, Balıkesir, İzmir, Aydın, Kocaeli şehirlerinde ekin sanat ve edebiyat adına sergiler, kişisel ve ortaklaşa etkinlikler gerçekleştir(dim)dik. Yeter miydi?
Veya,
Ya yetiştirme yurtlarında tam üç yıl gönüllü öğretmenliklerim, yeterli olabilir miydi?
Derin, derin düşünüp duruyordum işte…
Kendime sorduğum sorular, soruları örtüyor.
İşte, bu sorunun yanıtını henüz veremedim.
Umarım bir gün, yurduma olan borcumu öderim.
Hoş ve sağlıcakla kalın.
Emine Pişiren/Akçay