Bir avuç zengin sözü neden çıkmış kim söylemiş bilinmez ama çok şey ifade ettiği kesin.
Para nedir, bilmeden, zengin nedir bilinmez. Önce para nedir onu öğrenmek, zengini öğrenmeden önceki ilk adımdır.
Aşağı yukarı 20 senedir yazı yazarım. Para ile ilgili yazdığım yazılar çok okunan yazılardır.
Ben bu kez tersinden gideceğim. Önce “bir avuç zengini” anlatacağım. Daha sonra parayı anlatacağım.
Önce Merkez Bankasının özel bir servet kuruluşu olduğundan başlamalıyız.
Merkez Bankası Genel Kurulunun üyelerinin banka sahibi, fon yöneticileri ve servet sahibi bir avuç servet sınıfının üyeleri olduğunu bilmek önemlidir.
Kongre üyeleri, servet sınıfından müteşekkil olunca, onların merkez bankası yöneticileri diye seçtikleri de servet sınıfının üyeleridir.
Mesela X bankasının, servetinin büyüklüğüne göre kongrede iki kişi ile temsil hakkı vardır. Türkiye’deki yabancı bankaların da kongrede temsilcileri vardır.
Merkez Bankasının Yönetim Kurulu, banka ve fon sahiplerinden oluşur. Sadece başkanını Hükümet belirler.
Merkez Bankası Başkanı da servet sınıfından yana bir ideolojiye sahipse, orada halkın, milletin haklarını savunacak kimse yok demektir.
Toplumsal denge, parasal denge hiç gözetilmemiş demektir.
Başkan dışında kalan tüm üyeler ve yöneticiler servet sınıfının ya temsilcileridir ya da doğrudan kendisidirler.
Parayı merkez bankası basar, biraz önce anlattığım banka ve fon sahiplerine %9,5 faizle satar. Banka sahipleri de bu paraları %30-35 faizle başkalarına satar.
Servet sahipleri bir eliyle parayı merkez bankasından alır öteki eline(bankasına) koyar.
Biz de sanırız ki, daha doğrusu bize öyle anlatıldığı için, parayı devlet basmıştır.
Hayır Parayı özel sermaye sınıfı üretir.
Oysa parayı basanlar da, %9,5 faizle alıp %35 faizle satanlar aynı kişilerdir.
Ülkemizde 80 banka var. Parayı gerçekte basanlar bunlardır.
Bu bir avuç zengin sadece Merkez bankasının bastığı para üzerinden kar sağlamaz.
Banka parası dediğimiz, kredi para, borç para da denilen para üretir.
Siz bankaya 100 lira yatırırsınız, bu paraya karşılık banka 900 Lira tüccara, işletmelere kredi satar. Bir başka söylemle olmayan parayı size satmış olur. Bir kağıtla size alım gücü verir.
Yani para üretmiş olur.
Kapitalist rejimle yönetilen tüm ülkelerde durum aynıdır. O yüz lirayı almadan da kredi verirler. Offshore bankalarda para tutarak, paranın değeri ile oynayarak da kanunsuz yollara da girerler.
Şimdilik bizim konuştuğumuz kanuna uygun soygun sistemidir.
Kapitalist sistemde kanuna uygun soygunda zora düşen servet sahipleri, işlerini halletmek ve sömürüyü sürdürmek için mafyatik yollara da girerler.
Benim anlattığım tamamen kanuna uygun soygun yollarından sadece bir tanesidir. Ama sömürüde ana gövdeyi oluşturan sistematiktir.
Olmayan paralarla borçlananlar, şimdi o olmayan paranın karşılığını kazanmaya çalışıyorlar.
Toplumdaki ağır ve ani fakirleşme bundandır.
On yıl çalışacaklar, borçların karşılığı sağlandığında, düzlüğe çıkacağız. Tabi, eğer bir hızlı soygun ve hile sistematiği içine düşmezsek.
bulentesinoglu@gmail.com