Yozgatlı’nın sloganı: “Vatan Sevdalısı “ olmalı. “Biz memleketimizin delisiyiz!..” Dünyanın her yerinde bir Yozgatlı ile karşılaşmak mümkün. Nedenini çok iyi biliyorsunuz, ekonomik kaygılar, işsizlik ve göç. Tabii ki başka nedenleri de var. Hem ekonomik, hem de beyin göçü veriyor Yozgat!. Kısacası: “ Bize her yer Yozgat!”
Erkek evladı olarak bir yavrumuz var. Herkesin yavrularını Allah bağışlasın. Çok arzu ettik ama Kendi üniversitemiz: “Bozok Üniversitemiz” bize yar olmadı. Biz ellerin çocuklarını ne fedakarlıklarla okuttuk lakin birileri bizim yavrularımıza kapıları kapatı verdiler. (Bu da benim sitemimdir)
Okul bitmeyince kahrettik, sitem ettik, hatta öfkemizi dile getirdik ama Yozgat’ı terk etmeyi asla düşünmedik.
Allah’a güvendik, sabrettik ve şükrettik; yavrumuza iş aradık. Kısmeti İstanbul’daymış, sebep olanlardan Allah bin kere razı olsun, son noktada bir ekmek kapısı bulduk. Çocuğumuzun çaresizliğine üzülürken Rabbim bir çıkış kapısı gösterdi. Gurbeti yol ettik. Zaten gurbet çocuğuyuz, gurbet bize yabancı değil, biz gurbete; gurbet bizi iyi bilir. “Bize: Her yer gurbet”
Eşim dedi ki; “Oğlan İstanbul’da perişan, geçinemiyor, kendine bakamıyor, biz burada üzülüyoruz, gidelim biraz yanında kalalım!” Biraz ne kadar olabilirdi bilemiyorum ama, biz de üçüncü kez gurbete çıkıyorduk. “Yozgat sevdamız” da zaten gurbet elde başlamıştı, bu sevdayla düşerdik yollara…
Biz de gariban çocuğu idik… Rabbim emretmiş ekmeğimizi öğretmenlikten kazanmaya başlamıştık. İyi bir öğretmendik ya da değildik, onu okuttuğumuz çocuklarımız bilir. Binlerce öğrenci yetiştirdik, hayata hazırladık. Şimdilerde her biri bir yerlerde makam-mevki sahibi. Onları gördükçe gurur duyuyoruz. Elllerinden tuttuklarımız, sahip çıktıklarımız olmuştu.
Gün geldi kendi çocuklarımız okula başladı. Allah razı olsun güzel hocaları vardı. Okudular birer meslek sahibi oldular. Önce gurbet sonra ana vatan Yozgat durakları oldu. Bir kızımız daha gurbette! Zaman zaman gurbete gidip Sıla özlemini tadıyoruz: Dedik ya bize her yer gurbet!- Bize Her Yer Yozgat!”
Ama ne yalan söyleyeyim küskünüm, kırgınım ve sitemkarım.
Yavrum babasının sevdası gibi bir “Tiyatro Aşkına” tutuldu. Tiyatro onun en büyük hayali oldu. Onu sahnede izlediğim günler ağlamıştım. Ama tiyatro insana ekmek yedirmiyor, karın doyurmuyor. Tiyatro Sürmelinin Üniversitemizce teşvik edilmiş olmasına rağmen bu çocuklara destek olmadılar sahip çıkmadılar, buna kırgın, buna sitemkarım!
Gurbet yolculuğu başladı mı içime bir sıkıntı, bir hüzün çöker. Yozgat’a bir daha geri dönemeyecekmişim gibi hüzünlenirdim. Bir çok dostumuz göçüp bir yerlere yerleştiler: içlerinden bazıları: “Keşke yıllar önce göçüp gitseymişim!” diye bize nazire edenler bile oldu. Ama bize vız gelir: Gurbet onların olsun bize Yozgat yeter.
Bazı dostlarımız diyorlar ki: “Bu memleketten göçüp gitmek lazım gidenler kurtuluyor!” Bir anket yapmak isterdim gurbetteki hemşehrilerimle: gerçekten kurtulmuşlar mı?” Ekmek, para mevki ve mülk insanı mutlu ediyor mu? Merak ediyoruz. İçlerindeki gurbet acısını- Sıla özlemini nasıl gideriyorlar ?
Sözün özü: Gurbet bizim kaderimiz olmamalı. Gurbet Çözüm değil ayrılık acısının iliklerde hissedildiği yerdir! Gurbet gönül ateşinin duman duman yandığı yerdir! Bu zalim gurbet Yozgatlı’nın kaderi olmamalı!…” Bize her yer Yozgat! diyenlere selam olsun!