Ne yazık ki bugünün dünyasındaki durum da farklı değildir. Hem Türk hem de İslam Dünyası paramparçadır. Birbirine düşman, kamplara bölünmüştür. Hepsi, bir sömürgecinin uşağı olmuştur. Demokrasiden, hukuktan yoksundur. Cehalet ve sefalet içindedir. İslam’ın özü ile ilgileri kalmamıştır ve daha da kötüsü ülkelerin içinde de bölünmeler/terör/kardeş kavgaları mevcuttur. Soros haininin uşağı olmuşlardır.
Ülkemize bir bakalım, devamlı gerilim, baskı, kavga, suçlama ortamı; hâkim Cumhurbaşkanı ve Bahçeli; devamlı olarak hakaret, suçlama, tehdit yağdırıyor. Halkımız tam anlamı ile ikiye bölünmüş durumda. (Bülent Arınç’ın dediği gibi, Cumhurbaşkanını yere göre sığdıramayan, bu konuda ‘Şirk’ günahını işlemekten bile çekinmeyen, ‘mutlak tabiler’. Diğer tarafta da ‘nefret edenler.”) Mantık hoşgörü, kardeşlik duygusu yok olmuş durumda. Halbuki; birlik olmaya mecburuz zira hedefteyiz. ABD/Çin savaşına hazır olmalıyız.
Kıbrıs’a bir bakalım, bir avuç insan tam bir bölünmüşlük. Bir kısmı Anavatanı seviyor, diğer kısmı tam bir Rum yandaşı(Cumhurbaşkanları dâhil) ve bizi işgalci olarak görüyor. Medyanın büyük bölümü Rum yandaşı, TC düşmanı Öğretmenler Sendikası ise tam bir İslam düşmanı. Ve hepsi hepsi 198 bin seçmen var. Aday sayısı ise 11, en kötüsü de seçime katılım oranı yüzde 58 ve yüzde 67’dir. Bu kadar önemli bir seçime gösterilen ilgisizlik tam bir vahamet tablosudur. Ancak Ersin Tatar’ın kazanması çok önemli ve sevindiricidir.
Avrupa’da milyonlarca gurbetçimiz var. Ama lobi gücümüz sıfır. Zira ırkçılık, mezhepçilik, partizanlık, cemaatçilik hepsini paramparça yapmış. Birbirlerinin camilerine bile gitmiyorlar. Anavatanı ön planda tutanlar çok az.
Aynı durum Türk kardeşlerimizin yaşadığı tüm ülkeler için de geçerli. Kırım, Batı Trakya’da ve diğer ülkelerde de aynı tablo var. Bir türlü bir araya gelinmiyor, “Birlikten güç doğar” prensibine uyulmuyor.
Rabbim(cc) hepimize tam bir vatan sevgisi, akıl, basiret, fehamet, fazilet lütfetsin. Egoizmin ve hırslarımızın pençesinden kurtarsın. Türk ve İslam düşmanlığı zirve yapmış, tüm Siyonist, Evanjelist güruhu bütün gücü ile Türk ve İslam Âlemine saldırıyor. Haddini bilmez, şımarık, kan dökücü ve soykırımcı Ermenilere ve Rumlara her türlü desteği veriyor. Katliamlarına, insanlık dışı davranışlarına karşı çıkmıyor. Ve bizler hâlâ birbirimizle didişiyoruz. Yuvarlamakta olduğumuz uçurumu ciddiye almıyoruz. Azeri kardeşlerimize yapılan haksızlıklardan bile ders çıkarmıyoruz. Aksine; İsrail/ABD/Rusya ve İngiltere’nin güdümüne girmiş Türk ve İslam dünyası, Azerbaycan’ın yanında güçlü biçimde yer almıyor. Doğu Akdeniz, Libya ve KKTC konularında da bize destek vermiyorlar. Karşımızdaki düşmanlara destek oluyorlar. Hâlbuki bizim tarih boyunca hepsine, her zaman destek ve yardımlarımız olmuştur. Ama bu kadar yıldır bir tanesi bile KKTC’yi tanıma kadirşinaslığını göstermedi. Birçoğu da ihanet ve düşmanlık yaptı.
Sadece o muhteşem “Endülüs Medeniyeti”nin nasıl yıkıldığını düşünmek bile hepimize ibret ders olarak yetecektir.
Silahlı kuvvetlerimizin güçlenmesi, silah sanayimizin gelişmesi ile gurur duymaktayız. Zira bugünün iğrenç dünyasında haklı olan değil güçlü olan kazanmaktadır. Bu açıdan her türlü kalleşliğe, ani saldırılara, şerefsizliklere, sabotajlara, Harp/Biyolojik/Kimyasal/Sibernetik ve terörist saldırılara karşı hazırlıklı olmamız şarttır. KKTC’de ve Libya’da üsler açmalı, münhasır ekonomik bölgelerimizi ilan etmeli Ege Adaları ve Batı Trakya konularında hukuki taarruzlara geçmeli, S-400’leri bir an önce çalışır duruma geçmeli, bize verilmeyeceği kesinleşen S-35’leri başka uçaklar alarak telafi etmeli, Mürted Üssü açılmalı, her türlü ambargoya karşı hazırlıklı olmalı, istihbarat örgütlerimizi daha da güçlendirmeli, NATO/AB ülkeleri/İsrail/Rusya’nın ve dâhildeki hainlerin ve ABD’nin her türlü tuzağına karşı hazırlıklı olmalıyız. Tarım, ilaç, gemi inşa sanayi, savunma sanayi vb. konulara daha fazla ağırlık vermeliyiz.
Haçlı güruhu hiçbir zaman bize hak vermeyecektir. Sadece kendimize ve Cenab-ı Hak’ka güvenmeliyiz. Biz en zor ve imkânsızlıklar döneminde bile İstiklal Savaşı destanı yazdık. ABD/İngiltere/Fransa/İtalya ve emir kulları Ermeniler ve Rumlara gereken dersi verdik. Şimdi Napolyon taklitçisi Macron’dan mı korkacağız?
En önemlisi de, tüm ülkede milli şuurun güçlendirilmesidir. (Andımızın yasaklanması, büyük bir hatadır) Hepimiz milli çıkarlar etrafında birleşmeliyiz. Fütursuzca sürdürülen soykırım yapanlara ve göz yumanlara ve destek verenlere lanet olsun. Açıkça “Savaş Suçu” işleniyor. Ahlaksızlar görmezden geliyor.
Sırbistan/Fransa/ABD/Rusya/BAE/Yunanistan/Ermenistan ve İsrail’in terörist devletler olduğunu, Batı’nın daima terörün yanında yer alacağını, İran’ın ikiyüzlü Türk düşmanı gerçek İslamiyet’le alakası olmayan bir devlet olduğunu, Arap ülkelerinin yöneticilerinin ABD/İsrail ve İngiltere’nin kölesi olduğu BM’nin bir halta yaramadığını, Minsk Grubu denen ikiyüzlülerin daima ermeni destekçisi olduğunu, her türlü silah desteğini verdiğinin; ateşkesin alçakça bir tuzak amacı taşıdığını, Batı ve Rus medyasının en kadar yalancı/tarafgir/ahlaksız olduğunun unutulmaması gerekir. Olayın, savaşı tüm Kafkasya’ya yaymak ve Türkiye’yi de sıcak savaşın içine sokmak amacı güttüğünü, Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın önünü kesmek için planlandığını, cephede Ermeni’den çok Yezidi/Lübnanlı/Iraklı/Fransız/Suriyeli/İranlı ve Pkk’lının olduğunu, batı denen “tek dişi kalmış canavar”ın konu Türk ve Müslümanlar olunca her türlü soykırımı/yalanı/haksızlığı/saldırganlığı/kahpeliği/vahşeti/ hukuka aykırılığı/çifte standardı/savaş suçunu mubah saydığını hiç unutmamalıyız. Azerbaycan, Pakistan, Afganistan gibi gerçek dostlarımızla bağlarımızı daha da güçlendirmeliyiz. Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) ve Büyük Avrasya Projesi(BAP) projeleri arasında ezilmemeliyiz.
Not: Haddimi bilmez, küstah, ve saygısız; İsveç Dışişleri Bakanına ağzının payını veren Dışişleri Bakanımıza teşekkür ediyorum. KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Tatar’a da başarılar diliyorum.