Gençlerimiz, milli kimliğini kaybetmeye başladı. Devleti ayakta tutan bu milli kimlik yara aldıkça devlet bünyesi zayıflıyor. Milli kimliğin kaybı rüşvetin de, soygunun da, istismarın da kaynağı oluyor. Güçlü devlet, güçlü politika, milli devlet kavramlarını tartışırken “Devlet Babanın” gücünü tartışır hale geliyoruz. Oysa gençlerimize kazandıracağımız mili ruh bizi dimdik ayakta tutacak olan ruhtur!…
Milli Kimliğimizi kaybedip kendimizi aramaya başladığımız an yok oluş kavramı başlar. Bana göre milli uyanışın ve şahlanışın kaynağı bu milli ruh olmalıdır. Atatürk’le başlayan vatan- millet kavramını, (devlete sahip çıkma kavramını) çocuklarımıza verebilseydik, kimse devletine, polisine ve askerine düşman hale gelmezdi. Onlara silah çekmezdi ve bu şanlı devlet dünyanın en güçlü devleti olurdu.
Yüzyıllardır süren bir kimlik bunalımına uğramışız. Her geçen gün hızla milli kimlik kaybını yaşıyoruz. Düne göre bugün başkalaşan bir toplum olduk. Dedelerimiz torunlarını beğenmiyorlardı, şimdi babalar oğullarını, oğullar babalarını beğenmemeye başladılar. Toplumda hızla yaşanan bu başkalaşım – yozlaşma mevcut; “Avrupa trenine bindik inmeyiz” diyenler bu yozlaşmaya ne tedbir aldılar, bilemiyoruz.
Erozyon kaybı gibi bir milli kültür erozyonu kaybımız var. Şimdi bambaşka bir toplum oluverdik.
Milli ruhu kimse önemsemiyor. Oysa her geçen gün bu milli ruhun acı kaybını yaşıyoruz.
Türk Milliyetçiliğini yaşatan ve devleti ayakta tutan bu milli kimlik zedelenmeye başlamıştır. Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde bizi dimdik ayağa kaldıran bu ruhu ne yazık ki, bugün koruyamaz hale geldik.
Mustafa Kemal Atatürk’de var olan bu milli kimliğin kaybı bizde kendimizi inkara ve yok oluşa doğru sürüklüyor. Ömer Seyfettinlerle, Yahya Kemallerle, Mehmet Eminlerle, Mehmet Akiflerle haykıran ve İstiklal Savaşını kazandıran milli ruhu bugün, arasanız da bulamayacak haldesiniz!
“Çanakkale Geçilmez!” dedirten ruh, bugün her şeyi ile tartışılır hale geldi. Çanakkale’de destanlaşan ve kanlarıyla bu vatanı koruyan, Milli Mücadele’nin vatanseverlik ruhu bizi bugünlere taşımıştı. O şehitlerin kanıyla huzur bulmuşuzdur. O ruh sayesinde bugün Anadolu’da huzur ve barış içinde yaşıyoruz.
Milli Mücadele’de şehit düşen Mehmetçiklerin kanı henüz kurumadan, bu vatanı dimdik ayakta tutan değerler maalesef çok büyük yaralar almaya başladı. Şimdilerde Milli ve manevi değerleri tartışan, al aşağı eden bir nesil türedi. 1960′ lı yıllardan 1980 ‘li yıllara kadar uyandırmaya çalışılan ruha da siyaset bulaştı. Çalışmalar malesef vatan bölme faaliyetlerine dönüştü.
1980 sonrası bu kardeş kavgaları durdurulunca gençlik bir bunalıma girdi. Milliyetçilik akımını durdururken, bunun yerine idame ettireceğimiz düşünceyi oluşturamadık. Vatan- Millet- Sakarya edebiyatını susturduk amma, onun yerini neyle dolduracaktık? Bunu düşünemedik. İşte bu noktada milli kimliğin erozyonu başladı. Türk gençleri maalesef kimlik bunalımına girdiler.
Bu ruhu alevlendiremediğimiz müddetçe yozlaşma devam edecek ve yeni nesiller arası bir zıtlaşma doğacaktır. Bir grup televole gençliği ise, Çanakkale şehitlerinin kanları üzerinde zevk-ü sefaya dalan çılgınlardır. Çanakkale ruhunu öldürmek için milli ve manevi değerleri ayaklar altına alarak çılgınlaştılar ve dünü inkara kalkıştılar. Hatta düne küfredenler bile oldu. Bu inkar bir noktada ihanet derecesine ulaştı. Kendini bilmez, atasını tanımaz olarak yetişen çılgın gençlik Avrupa hippilerinin modasına kapılıp yozlaştıkça yozlaştılar. Kutsal değerler adına hiçbir şey bırakmadan hepsini ayaklar altına aldılar. Bu başkalaşım toplu intihar noktasına geldi..
1960’lı yılların Türk Milliyetçiliğini savunan gençleri bugün 60-70 yaşlarında ve dünün hayalleri ile yaşıyorlar.
Oyunların, istismarların ve siyasi çıkarların kurbanı olduklarına da pişman gözüküyorlar! Ama bedenlerindeki milli kimlik onları gururla dimdik ayakta tutmaya devam ediyor!. M. Kemal Atatürk’ün her gittiği yerde terennüm ettiği milli ruhu bir çokları görmemezlikten gelip bizi ve Atatürk’ü yanlış tanıtmaya çalışıyor. Atatürk’deki milli ruhu ve uyanışı da istismar ediyorlar.
Cennet Anadolu’yu koruyabilmenin tek şartı işte bu milli kimlik ruhunu uyandırmak olmalı!.. Kardeşlik ve beraberlik ruhu!.. Kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize sahip çıkmalıyız. Siyasi çekişmeleri de bir kenara bırakmak zorundayız…